The North Fox – Yağmur & Ezgi Çoban

IMG_2665

Yağmur, Bahçeşehir üniversitesinde çevre mühendisliği okuyor. 8 yıl önce mimar ablası Ezgi Çoban ile eskiz defteri hazırlamaya çalışırken deri ile tanıştılar. O zamanlar minik bir hobi, şimdi ar-ge olarak adlandırıldı. Sıradan, makineler ile binlerce olan üretime karşı, ilhamını kuzeyden alan, kişiye özel olanın ve el emeği değerinin unutulmaya yüz tuttuğu şehir hayatına karşı olarak 2014 yılında butik bir deri atölyesi kurdular.

İlhamını kuzeyden alan The North Fox ile el emeği, tasarım ve deri üzerine konuştuk;

Hobi bir anda nasıl işe dönüştü?

Gerçekten biz de anlamadık.

7-8 sene önce mimar olan ablamın eskiz defteri beğenmeme serüveni başlamıştı. O zamanlar faiş fiyatlara satılan defterler yerine “ben sana yaparım” diye başladı her şey.

Ablamda gören beğendi, hatta ablam mezun olurken, yakın çevresine hatıra olması için bir gecede birçok defter hazırlamıştık. O zamanlar kağıtları delmek için çivi kullanıyorduk, annem sabaha kadar devam eden sese baya söylenmişti. 🙂

Sonra erkek arkadaşım bilgisayar aldı, aradığı gibi bir kılıf bulamadı, faiş fiyata kalitesiz, suni deriden, makineler ile üretilmiş kılıflar vardı hep, beğenmedi. “Ben sana yaparım.” dedim yine… Tabii o zamanlar hobi dediğim sürece şimdi Ar-Ge diyorum.

Süreç boyunca yakın çevremiz tarafından beğenildi, doğum günü, yeni yıl derken arkadaşlarımız, onların arkadaşları hep sipariş vermek istedi. Tabii herhangi bir satış sürecine girmediğimiz için zorlanıyorduk. Sonra bir tasarım mağazısının sahibi, elimde kendi yaptığım çanta ile dolanırken, çantamı nereden aldığımı sordu. Ben yaptım cevabı o zaman çok garip geliyordu. Teklifler oldu derken işi resmiyete döktük bu sayede. Sonra internet sitesi, sosyal medya ile ilerledik. Hobi gibi devam etmek istedik ama baktık baya baya iş olmuş.

Ne güzel olmuş, biz de güzel tasarımlarla, el işçiliği ile tanışmış olduk… Peki neden deri?

Deri ile çalışma hissi çok güzel. Dokusu, rengi… Hayatımda deri olmasaydı ahşap da olabilirdi diye düşünüyorum. Deri eskidikçe güzelleşen, bizimle yaşlanan bir materyal yani yaşayan bir malzeme. Deri yüzeyindeki görebileceğiniz izler, kırışıklıklar derinin doğal yapısından, rengindeki ton farklılıkları onun doğallığını kanıtlayan faktörler. Homojen olmaması özelliği ürünün sağlamlık ve güvenirliğini etkilemediği gibi doğal güzelliğini gösteriyor. Tabiatın tüm izlerini derinin üzerinde görebilirsin, üzerinde titizlikle durulmasına rağmen; karakterindeki, görünüşündeki ve dokusundaki değişiklerin önlenmesi olanaksız. İnatçı da bir malzeme anlayacağın.

Tasarım işinde karşılaştığın ne gibi zorluklar var? İlhamını nereden alıyorsun mesela benim en çok merak ettiğim şey bu olabilir… 🙂

İlhamımızı kuzeyden alıyoruz, bir de deri denildiği zaman çoğu kesimin aklına dağ, doğa geliyor. Yani şehir hayatında balta kılıfı üretmek bana pek uymuyor. O yüzden daha modern çizgilerde, şehir hayatına uygun ürünler üretmeye çalışıyorum. Kullanımı, güvenilirliği, sağlamlığı deri ile uyumlu olması için uzun bir süre kendi bünyemizde deniyoruz modelleri. Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz tabii ki, belli kriterlerde kendi çizgimizi yansıtmaya çalışıyoruz. Ürünlerimize kendi imzamız gibi, logomuzdaki M harfini andıran tilki kulaklarımızdan koyuyoruz mesela, hakiki deri kaliteli ve eskimeyen bir materyal olduğu için çok pahalı ve lüks diye adlandırılıyor. Biz de diğer yandan ucuz diye nitelendirilen keçeyi, deri ile birleştirip zıt bir tasarım elde ettik. Çok sevildi, hemde komple deri olan ürünlerinin yanında bütçesi uygun olamayanlar için alternatif bir ürün oldu.

Türkiye’de tasarım yapmak çok zor, büyük markaların ürünlerini bile Eminönü, Beyazıt dünyasında birebir üretiyorlar. Ali cengiz oyunları oynayan esnaf kendi ürettiği sahte ürünün daha kaliteli olduğunu bile savunabiliyor. Komik ama gerçek.

Yani; senin küçük dünyanla kimse ilgilenmiyor, verdiğin emeği kimse düşünmüyor, bunu sadece güzel sektör diye nitelendirip, o satabiliyorsa ben neden satamam diye düşünüp, pat diye senin ürününün birebir aynısı yapabiliyorlar. Zaten pazarı olan bir şeyi kullanabilirim diye düşünüyor. Makinelerde kestirip, el yapımı diye kişiler bile mevcut. Bir anda da bunu pazarlamaya çalışan kişilerle karşılaşıyorsun.

Ben yaratıcı gücün her zaman tasarımcıda olduğunu, taklit edenin ise bir yerde çürüyeceğine inanıyorum. Sonuç olarak, benim kat ettiğim yolu, özeni, benim gibi kimsenin yapamayacağına inanıyorum. Etik olmayan, senin web sitenden, instagram sayfandan gördüğü ürününü birebir yapan, malzemelerini nereden alıyorsun diye sana e-mail ile soran, hatta senden ürün sipariş edip, belki bunu fazla fiyata bile pazarlamaya çalışan ahlaksız insanlar ne yazık ki var.

Dediğim gibi Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz, bu bir sır ya da öğrenilmeyecek bir durum değil. Bünyemizden kendi ürünlerimizi anlattığımız, yapımını detaylı şekilde gösterdiğimiz workshop’lar da düzenliyoruz ama bunu kendi ilhamınla kendi tasarımınla ilerletmek asıl beceri ve emek. Bazıları ne yazık ki bunu anlayamıyor.

Böyle nereye gidecek? Daha da büyüyecek misin? Bu işle ilgili planların neler? Ulaşmak istediğin hedef nedir gibi kafam deli sorular… 🙂

Bu işten milyon dolarlar kazanırım diye bir süreçe girişmedim. Dediğim gibi hobi olan bir şey sadece işe dönüştü. Workshopları sürekli bir hale dönüştürdüğüm, atölyemde kolektif çalışmalar yapabildiğim, ürün gamlarını geliştirdiğim bir süreç hayal ediyorum.

Markanın amacı; şık, sade ve el işçiliğinin benzersizliğine dayalı, deri ürünleri ortaya çıkarmak ve aynı zamanda en kaliteli malzemeler ile günlük kullanıma uygun ürünler tasarlamak. Bilgisayar ve tablet kılıfları, kablo toparlayıcıları, defterleri, cüzdanları, kamera askılarının yanı sıra sipariş üzerine kişiye özel doğal deri ve keçe gibi tezat malzemelerin bir arada bulunduğu tasarımlar yapıyorlar. Pek çok atölyede misafir olup workshop da düzenliyorlar.

IMG_0518

Etkinlikler ve detaylar için; thenorthfox.com
Instagram; @northfoxworks

Yorumlar