Adaya Kabatepe’den kalkan Gestaş feribotları ile ulaşmak mümkün. Sefer saatinden en az 30 dakika önce orada olursanız tatil öncesi herhangi bir kriz yaşamamış olursunuz.
Adaya gelecek olursak; Türkiye’nin en büyük adası olmasına rağmen burada ulaşım bir hayli zor. Aydıncık, Uğurlu, Kaleköy ve Kuzu Limanı dışında diğer köy ve plajlara minibüs maalesef kalkmıyor. Olanların da servis saatleri epey seyrek.
Adayı etraflıca keşfetmek isterseniz burada özel araç şart. Özellikle Ada’nın bakir, araba yolu olmayan yerleri için 4×4 bir araç sizi daha özgür kılacaktır. Biz Ford Türkiye ile gerçekleştirdiğimiz bu gezi ile Ford Kuga‘yı deneyimleyerek keşfedilmedik yer bırakmadık.
Sizin özel bir aracınız yoksa adada araç kiralayabileceğiniz iki yer var. Ama önerimiz tatiliniz öncesi Çanakkale merkezden araba için rezervasyon yaptırmanız. Araba ile Gökçeada’yı baştan aşağı keşfedecekler için ise müzik listemizi aşağıya bırakalım.
Yağmurlu-çamurlu kış günleri haricinde ne zaman giderseniz gidin adanın havasından da suyundan da epey memnun kalacaksınız. Özellikle doğadaki renk değişimini ve gelincik tarlalarını görmek isterseniz Nisan ve Mayıs ayları hedefi tam on ikiden vurmalık.
Her sene düzenlenen Meryem Ana Panayırı şenliklerini görmek, Yunan müzikleri ve yemekleriyle epey keyifli bir gece geçirmek isterseniz 15 Ağustos’ta adada bitmeli. Ama hatırlatalım ki adanın en kalabalık olduğu zamanlar da tam bu zamanlar. “Kalabalığa gelemem” diyenlerdenseniz Eylül ayı tam size göre!
Adanın en lüks oteli Anemos Hotel hem Kaleköy’deki şahane manzarası, havuzu, ada dokusuna pek uyumlu taş binası ve palmiyeleriyle önerilerin ilk sırasında yer alıyor.
Zeytinliköy’deki Son Vapur’u da listeye eklemeli. Tavandaki penceresi ile gece uyurken gökyüzünü izleyebileceğiniz, huzur veren sessizliği ile mükemmel bir deneyim yaşamak isterseniz Soykan’ın Çiftliği sizi bekler. Kendisinin şu meşhur kahvaltısından az sonra bahsedeceğiz. Denize yakın olmak isterseniz de mavi bungalov evleriyle epey şirin olan Sardunya Beach Club sizi bekler.
Kendisi adanın turisti en çok çeken köyü olur. Hem rengarenk sokakları, hem de mekanları ile kendinizi Yunanistan’ın küçük bir köyünde gibi hissedebilirsiniz.
Üstelik bu köy dünyadaki 300 milyon Ortodoks Hıristiyan’ın ruhani lideri olan Bartholomeos‘un da doğup büyüdüğü köy.
Peki ada merkezine bir hayli yakın bu köyde ne yapmalı? Öncelikle en köpüklüsünden Nostos‘da bir dibek kahvesi içmeli, Cafe Garaj’ın yemyeşil manzarası ile mest olmalı, mavi-sarı panjurlu Rum evlerini fotoğraflamalı, Agios Georgios Kilisesi’ni ziyaret etmeli.
Adanın bir diğer popüler köyü de Kaleköy olur. Birçok otel ve pansiyona ev sahipliği yapan bu köyde İmroza’ya gidip cildinize uygun ada sabunlarından almalı, tarihi asırlar öncesine dayanan kaleye tırmanıp en havalı pozları vermeli. Mustafa’nın Kayfesi’nin leziz kahvaltısı ile ayılmayı, Poseidon’nun da enfes manzarası ile günü batırmayı da denemeniz lazım.
Bu kez adanın en yüksek köyü Tepeköy’e çeviriyoruz rotayı. Volkanik Aya Dimitri tepesinin yamacına kurulmuş. Bu sebeple manzarası bir hayli etkileyici. Bu köyde Angelikis, Barba Yorgo ve Son Vapur gibi adanın en gidilesi tavernaları var. Bunlar dışında frappe içip, sütlü Rum tatlısı yiyebileceğiniz köy kahvesi de önerimizdir. Sadece yiyip içmekle kalmamalı tabii.
1832 tarihli Evangelismos Teotoku Kilisesi ve eski Rum mezarlığını da gezmeli. Özellikle her Cumartesi, mezarlıkta ölülerin ruhları adına mumlar yakılıyor. Bu seremoniyi mutlaka görmeli.
Tepeköy’e çıkarken yolda Pınarbaşı ayrımından yolunuza devam ederseniz, tarihi çınar ağacı‘nı görebilir aynı zamanda da müthiş manzarası olan bir çay bahçesinde çiftlik hayvanları ile beraber kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Adanın Balkonu diye de bilinen bu köyün manzarasına bayılacaksınız. Kaleköy’ü, Semadirek Adası’nı masmavi gökyüzü ve denizi, bir yandan da yemyeşil dağ ve tarlalarını ayaklarınızın altına serecek türden. Bizim sessizliği, taş evleri ile favorimiz olan bu köyde instagram’lık ve keyif yapmalık çok köşe var.
Mesela tarihi çamaşırhanenin tam yanında bulunan anıt niteliğindeki yaşlı çınar ağacını ziyaret etmeli. Gökhan’ın Bal Çiftliği’nde 10 dakika süren arıcılık turuna katılıp sonrasında organik ballar satın almalı.
Günün sonunda da hiç kalkmak istemeyeceğiniz stenAda (dar sokak) isimli mekana gidip kahve veya kokteyllerinden içmeli. Ayrıca Bademli’nin otel restoranlarından İmbros’a da günü batırmak şahane.
Zamanında 1950 hane ile adanın en kalabalık köyü diye bilinse de şimdilerde kendisini “terk edilmiş Rum köyü” diye pek çok kez duyacaksınız. Bomboş evleriyle hayalet şehri andırıyor. Bu bomboş taş evleri fotoğraflamak, önünüze çıkan inek ve keçileri izlemek bu köyde yapacağınız en eğlenceli aktivitelerden.
Köyün ibadete açık iki kilisesini de ziyaret edebilirsiniz. Biri köyün girişindeki Hagia Marina Kilisesi diğeri de Tis Theotokos Kilisesi. Yine adanın en büyük çamaşırhanesine gidip, köyün çocuklarının hazırladığı kısa çaplı tura katılmak da serbest.
Rum popülasyonunun yüksek olduğu bir adada dibek kahvesi ya da frappe içmek şart. Bu sebeple rotanızı mutlaka Zeytinliköy’ün en keyiflisi Nostos’a, Eski Bademli’nin en huzur veren mekanı stenAda’ya çevirmeli.
Zamanında İstanbul Rum Patriği Bartholomeos’un babası tarafından işletilen kahve Arassia’nın da kahveleri meşhur. Burada bir yandan kahvenizi yudumlayıp bir yandan da duvar dolusu fotoğraflarla zamanda yolculuk yapmak paha biçilemez.
Şimdi hazırsanız taptaze sebzelerin, soğuk baskı zeytinyağların, dillere destan reçellerin fink attığı ada kahvaltı mekanlarını sıralıyoruz. Güler yüzlü servisi, kavanoz kavanoz satın almak isteyeceğiniz çemeni, sizi çocukluğunuza götürecek o domatesin kokusuyla Mustafa’nın Kayfesi gönüllerin birincisi.
Gözlere şenlik manzarası, kocaman çınar altındaki bu mekan tipik bir köy kahvesi. Her zaman kalabalık olan Mustafa’nın Kayfesi’ne daha sakin bir alternatif ararsanız Soykan Çiftliği sizi bekler.
Burada keçiler, tavuklar, sincaplar eşliğinde edeceğiniz kahvaltı epey keyifli. Közlenmiş kırmızı biber, armut reçeli, tarçın kokulu çay, direkt çiftlikten masaya gelen domatesler, yine çiftlikten çıkan peynirler ile adanın en sevilen mekanlarından olur. Çiftliğin sahibi Bahadır Soykan’ın verdiği güzel enerjiden hiç bahsetmeyelim bile.
Gelelim bir diğer favori kahvaltı mekanımıza; Cugura Organik! Hem iştah kabartan kahvaltılıkları hem de unutamayacağınız bir çiftlik deneyimi için burayı defterinize not etmeli. Kahve yanında verdikleri armut likörü de epey leziz. Kahvaltınızı yaparken reçellere göz koyan, sürekli aksiyon yaratan arılarını saymazsak her şey şahane. Özellikle organik salçalarından alıp eşe dosta hediye etmeli.
Zeytinyağlı yemekler, salatalar, leziz tatlılar için adadaki ilk adres Bi Yer. Özellikle pancarlı pilavı, enginarı, yeşil domates yemeğinin hastasıyız. Adaya gelmişken Rumlar’a özgü peynirli pizza cicirya‘dan yememek olmaz. Bunun için de en leziz adres Zeytinliköy’deki Madam Evstratia.
Rum köylerini köşe bucak keşfedip, koylarında bol bol kulaç atıp enerjileri iyice düşürdükten sonra ağızları tatlandırmalı tabii. Bunun için ilk istikamet adanın el üstünde tuttuğu tatlıcısı Barba Hristo! Bartholomeos’un doğup büyüdüğü evin tam karşısındaki bu mekanda sadece iki çeşit tatlı çıkıyor.
Biri damla sakızlı muhallebi diğeri de çikolatalı muhallebi. Yanına bir de dondurma söylediniz mi ikisinin de tadından yenmez. Keçi sütü ile yapılan Alomiya’nın dondurmaları, Efi Badem kurabiyeleri de adalının pamuklara sarıp sarmaladığı tatlılarından.
Akşam yemeği ve gün batımı denilince akla ilk gelen Yukarı Kaleköy’ün biriciği Poseidon. Adanın en güzel manzarasına sahip bu mekanın kalamarı, kuru domatesli mezesi, Girit ezmesi ve Greek salatası üstüne tanımıyoruz. Arka fonda çalan Birsen Tezer şarkıları eşliğinde Semadirek Adası’na dalıp hayal kurmak ruhunuzu baya bir dinlendirecektir.
Köy meydanının tam ortasına konumlanan Angelikis’te oğlak tandır yemeyi, Barba Yorgo’nun şaraplarından içip canlı müzik eşliğinde sirtaki yapmayı, dut ağacı ve rengarenk ışıklar altındaki Son Vapur’un mezeleri ile zevkten dört köşe olmayı da denemen lazım.
Gökçeada’da plaj tercihinizi esen rüzgarın yönüne doğru yapmalı. Zira yüzerken rüzgarla boğuşmak biraz zor oluyor. Örneğin rüzgar kuzeyden esiyorsa şnorkel ile rengarenk balıkları izleyebileceğiniz, adanın en ünlü ve kalabalık koyu Yıldız Koyu‘na değil, kite ve wind surf’un en iyi adresi olan Aydıncık Plajı (Kefaloz)’na gitmenizi tavsiye ederiz.
Özellikle bu plaja çok yakın olan ve yerlilerce şifalı olduğu söylenen Tuz Gölü’ne gidip çamur banyosu da yapabilirsiniz.
“Gideceğim plajda kimsecikler olmasın” derseniz de Mavi Koy’dan başkasına gönül vermeyin. Yıldız Koy’dan 20 dakikalık yürüyüş mesafesinde olan bu gizli koya gidiş biraz meşakkatli o yüzden spor ayakkabısı şart.
Adanın bir başka ucunda bulunan Laz koyu ise giderken oldukça keyifli zamanlar geçireceğiniz bir yola sahip. Bu yol Adanın roadtrip adına hakkını verdiği bir bölüm.
Yollarda kendi başına takılan hayvanlardan ıssız koylara kadar keşif dolu bir güzergah. Laz koyu‘na vardığınızda ise epey dik bir yokuşu inmek zorunda kalacağınız biraz da Bozcaada’nın Ayazma Plajı’nı anımsatan bir plaj sizleri bekliyor olacak.
Buradaki tek bir tesis yeme-içme, duş, tuvalet gibi ihtiyaçlarınıza da cevap veriyor. Kamp yapmak için de beş numara on yıldız koylardan olur kendisi.
Gelelim adanın batı ucundaki, upuzun plajına; Gizli Liman. Bu plaja ulaşım bir hayli zor. Bu sebeple turist kalabalığından da uzak. Turkuaz renkli, çarşaf denizinde ferahlayıp günü burada batırabilirsiniz.
Türkiye’nin ilk milli sualtı parkı Gökçeada’da. Bu sebeple tüple dalış ve şnorkel ile yüzmek burada yapacağınız en eğlenceli aktivitelerden.
Aydıncık Plajı’nda yapacağınız kite veya wind surf de adrenali yüksek aktivitelerden. Bu iki sporundan kıyısından köşesinden hiç geçmemiş kişiler olur da ders almak isterse plajda bulunan birçok okuldan 6 saatlik paket programlardan satın alabilir. Radikal, Crazy Island Windsurf – Kite Surf ve Sardunya Kite – Windsurf bu okullardan birkaçı.
Günlüğü 75 TL olan adanın gidilemeyen koylarına, peynir kayalıklarına, mağaralara giden tekne turları da adada yapabileceğiniz denize doymalık gezilerden.
Marmaros Şelalesi ya da Mavi Koy doğayla, bütünleşeceğiniz, müthiş manzaralarla mest olacağınız yürüyüş rotalarından.
Son olarak komik görüntülere şahit olacağınız Tuz Gölü’nde çamur banyosu yapmadan adadan ayrılmayınız.
Ada Rüzgarı’nın süt ve karadut reçeli eş dostun midesini şenlendirmelik hediyelerden. Kokina’nın renklerine vurulacağınız seramikleri, bez çantaları da şahane. İmroza’nın sabunları, Nusret Bey’in zeytinyağları, Barba Yorgo’nun şarapları da bavulunuzda mutlaka yer etmeli.
Bonus: Adaya giderken veya dönerken Kabatepe limanına çok yakın olan Eceabat’taki Suvla Şarap fabrikasına mutlaka uğranmalı yola devam etmeden önce yemek molası verilmeli.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 25/04/2019 12:06
Leave a Comment