Porto artık İstanbul’dan uçuşların sıklaşmasıyla görülebilecek güzel bir alternatif. O zaman Porto’ya bir Olá! (merhaba) diyelim.
Riberia bölgesi şehrin en turislik yerlerinden biri. Douro nehrinin şehri ikiye böldüğü kıyıda rengarenk evler, dar ve rutubetli sokaklar, balkonlardan sarkan çamaşırlar, yazınsa büyük bir kalabalık size eşlik eder. Şehrin belki de en turistik lokasyonu olduğu için evlerin altı restoranlar ve kafelerle dolu, dolayısıyla fiyatlar daha yüksek. Yine de çinilerle kaplı binaların cephesi, rengarenk, sıra sıra dizilmiş evler önlerinden ne kadar turist geçerse geçsin içlerinde gerçekten insanların, Portekizlilerin yaşadığı yer.
Portekiz’de genel olarak insanı en çok şaşırtan şey bu kadar güzel manzaraların böylesine halka açık olması olabilir. Gustave Eiffel’in öğrencisi tarafından yapılmış Ponte de D. Luís, Gaia ile Porto’yu birbirine bağlayan üst tarafının araba trafiğine kapalı -yalnızca metro geçer- üzerinde yürüyebileceğiniz, fotoğraf çekebileceğiniz, şehri izlemek için en ideal yerlerden biri. Beş dakikalık bir tecrübe için teleferiğe para ödemenize hiç gerek olmadığını bağırır gibi. Eğer yükseklik korkunuz varsa 385 metre uzunluğunda ve 44 metre yüksekliğindeki köprünün üstüne yürümekte biraz zorlanabilirsiniz.
Lonely Planet’a göre dünyanın en güzel üç kitapçısından biri olan Livraria Lello, 1869 yılında inşa edilmiş, ahşap görünümlü iç dizaynı ve vitray tavanıyla Porto’nun en çok ziyaret edilen yerlerinden biri. Harry Potter’ın yazarı JK Rowling’in 1991- 1993 yıllarında ilham kaynağı olan kitapçı bu sebeple de çok meşhur. JK Rowling Harry Potter’ı yazarken yalnızca buradan değil, şehrin en eski kafelerinden biri olan Majestik Cafe’den ve bazı üniversite öğrencilerinin ‘traje academico’adındaki siyah pelerinli kıyafetleriden oldukça etkilenmiş. Üç yıl kadar önce ziyaretin ücretsiz olduğu kitapçıya girmek için artık bir bilet almanız ve kapısında uzun kuyruklar beklemeniz gerek.
Porto’nun en büyük kilisesi olan Sé Catedrali 12. yüzyılda şehri korumak için kullanıldığı için uzaktan görünümü şatoya benzer. Katedrali ziyaret ettikten sonra etrafındaki alandan Porto’nun farklı açılardan en güzel manzaralarını izleyebilirsiniz.
Hollandalı ünlü mimar Rem Koolhass tarafından tasarlanmış ve kısa sürede şehrin sembolü haline gelmiş olan bina, fütüristik ve minimalist mimarisiyle çok etkileyici.Akustik olarak dünyanın en gelişmiş konser salonlarına sahip olan Casa da Musica aynı zamanda Portekiz’in en büyük konser salonu.
Her ayın ilk pazar günü ücretsiz olan Portonun Çağdaş Sanat Müzesi. Yalnızca ev sahipliği yaptığı sanatçıların işleri için değil altıyüze yakın kamelya çeşidi, gül bahçeleri, zambak gölü, çeşmeler ve bir malikane barındıran parkını da görmeniz lazım. Dünyaca ünlü mimar Álvaro Siza tarafından inşa edilen müzeyi ziyaret etmeden önce konuk edilen sanatçıları görmek için https://www.serralves.pt/ adresine göz atın.
Yirminci yüzyılın başlarında şehirdeki sokak pazarlarının kapatılmasıyla şehrin en büyük kapalı pazar yeri olarak kurulan market pazar günü hariç her gün açık. Kuru çiçek, taze meyve, balık, sebze, hediyelik eşyalar, yerel el işleri satın almak için uğrayıp gezebileceğiniz, alt katında yemek yiyebileceğiniz market Santa Caterina Caddesinin hemen altında.
Yokuşlu sokaklarda yürüdükten sonra Porto manzarasına karşı dinlenmek için en uygun park olan Virtudes, Porto’nun saklı bahçelerinden biri. Genellikle gençlerin yoğun olduğu bu park biranızı alıp güneşin batışını izlemek için harika bir adres.
Bir kaç yıl önce trafiğe kapanılan cadde her hafta bir yenisi açılan restoran ve kafelerle dolu. Portekiz’e ilk kez geldiyseniz nata yemeden geri dönemeyeceğiniz için bu sokağın hemen başında bulunan Nata Lisboa’ya uğrayıp ılık natalardan yemeniz lazım.
Günün her saati kalabalık olan istasyona ilk kara treni 1896 yılında varmış. İçeri girdiğinizde sizi büyüleyen Jorge Colaço’nun boyadığı mavi çinilerle kaplı seramiklerin yerini alması 1905’yılını bulmuş. Duvarlarda Portekiz savaşlarını anlatan 20.000 seramik (azulejos) bulunuyor. São Bento’nun yüksek tavanı, kapıları ve seramikleri ile Porto’nun en beğendiğiniz yerlerinden biri olma ihtimali çok yüksek.
Şehrin kurulmuş en eski ve şimdilerde en gözde kafelerinden biri. 1899 dan beri ayakta olan binayı yaklaşık bir sene önce yeniledikleri için yeni nesil kahvelerinizi içerken içeriye gelip birbirini tanıyan, selamlaşan, çoğunlukla yaşlı yerlileri de fark etmek hoşunuza gidebilir. Progresso’da yalnızca kahveler lezzetli değil.
Portekizliler yılın her zamanı dondurma yedikleri için şehrin her tarafında farklı dondurma dükkanları görüceksiniz. Dondurmamdaki çiçek deseni değil tadını önemserim diyorsanız Cremosi’ye uğrayın. Merkezde birden fazla şubesi var.
Şehir merkezine nispeten uzakta zarif çeşmeleri, alegorik heykelleri, çeşitli çiçek bahçelerinin olduğu, büyük bir park .Bir kamelya şehri Porto’ya Portekizli denizcilerin 16. yüzyılın sonunda Çin’den getirdikleri kamelyaların kuşandığı bahçe içerisinde Quinta da Macieirinha müzesi, bir kütüphane, Solar do Vinho do Porto adında bir şarap imalathanesi barındırmasına rağmen ilgiyi asıl çeken şey parkın konumu itibariyle Duoro Nehri’nin enfes manzarası. Bahar aylarında parkta piknik yapmayı unutmayın.
Porto’ya yaz aylarında geldiyseniz ve hem şehir hem de plaj tatili hayalleri kuruyorsanız metroda Zone3’yi seçerek geleceğiniz yer Matosinhos. Yazın kumlu,kayalıklı plaj turistlerle dolup taşar. Yalnız denize girmeye pek heveslenmeyin çünkü atlantik okyanusu tahmin ettiğinizden daha soğuk. Sörf yapmayı denemek için de Matosinhos’a gelip sörf okullarından ders alabilir ya da sörf tahtası kiralayabilirsiniz. Eğer şehrin bu kısmına yazın gelmeyi planlıyorsanız mutlaka bikinilerinizi de yanınızda getirin. Zira üzerinizi çıkarıp sahile yatarak okyanusu izlemek isteyebilirsiniz. Bahar aylarındaysa rüzgarın durumunu kontrol etmeden buraya gelmeyin, okyanus kenarında rüzgara açık olduğunuz için Porto’nun soğuk ve sert kuzey rüzgarları baharı kabusa döndürebilir.
Saksıda cheescake yemek ve klasik Portekiz mutfağının modern tatlarla birleşimini denemek için uğramanız gereken yerlerden biri. Portekizdeki bir çok restoran gibi çalışma saatleri öğlen 12.30 – 15.00 arası akşam da 18.30- 23.00 arasında. Rezervasyon yaptırmanız şart. Kalamar ve ahtapot şiddetle önerilir.
Portodaki bir çok tasarım mağazasından kuşkusuz en ön plana çıkanı burası.
Dükkan, içinden demiryolu raylarının geçtiği bir kaldırım ve 1001 halıyla kaplı orjinal bir zemin üzerine kurulmuş. İçeride modern tasarımlarla tarihi objelerin birbirine geçtiği bir çok tasarım ürünü bulabilirsiniz. Aynı zamanda mutfak stüdyolarına sahip bu mekanda yemek üzerine çeşitli workhoplara da katılabilirsiniz.
Galeri gezmekten hoşlanıyorsanız Miguel Bombarda caddesine uğramadan dönmeyin. Birçok galerinin bulunduğu bu sokakta O! Galeria en güzellerinden biri. Genellikle genç ve umut vaat eden sanatçıların elinden çıkan çizimler, kartlar, posterler, ilüsturasyonların sergilendiği ve satıldığı bu galerinin içinden çıkmak istemeyeceksiniz.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 17/02/2019 15:10
Leave a Comment