‘Picture perfect’ kuzeyin ve ün yapmış turistik şehirlerinin aksine, kusurlarıyla ve çabasız güzel olarak tanımlayabileceğim bu bölge, farklı doğasıyla da şaşırtıyor… İtalya’nın güneyinde keyifli bir yolculuğa çıkarmak istiyorum sizleri; hazırsanız başlayalım…
Öncelikle harita üzerinden anlatacak olursam, Puglia bölgesi İtalya’nın güneyinde, meşhur çizmenin tam topuğunda yer alıyor.
Hem deniz ve doğanın sunduğu güzelliklerle hem de tarihi kasabalarla dolu bu bölgeyi hakkıyla gezmek haftalar sürebilir. Şimdi sizleri 5 güne sığdırabildiğim kısmıyla, keyifli bir yolculuğa çıkarıyorum.
Yolculuğumuz Bari havaalanında başladı. Hava raporunun sağanak yağmur göstermesine aldırmadan, soluğu ilk durak olan ‘Polignano a Mare ‘de aldık. Bari havaalanından 45 dakikalık bir araba yolculuğu ile ulaşılabilen bu tatlı sahil kasabası, kayaların arasına saklanmış göz kamaştıran denizi ile inanılmaz güzellikte!
Ve tabii ki İtalya bizi üzmüyor ve sıcacık bir hava ile karşılıyor.
Doğal plajında kumlara uzanıp bolca denize girdikten sonra, tepedeki restaurant’lardan birinde manzaraya karşı keyif çatabilir veya bizim seçtiğimiz gibi kayaların üzerinde piknik yapabilirsiniz. Kasaba meydanından peynir, şarküteri ve buz gibi prosecco aldıktan sonra tabii ki…
Polignano a Mare’nin merkezi da gezmeye değer, tam bir sahil kasabası hissi veren sokakları tatlı barlarla ve ufak dükkanlarla dolu.
Kalbimizin bir kısmını burada bırakıp, yola çıkıyoruz ve 2 gün konaklayacağımız ‘Masseria Potenti’ye varıyoruz… İtalya’nın güney bölgesinde konaklama ve yemek hizmeti de veren çiftlik evlerine ‘Masseria’ deniliyor ve eşsiz bir local tecrübe sunuyor.
Benim gibi erkenci olan Potenti’nin sahibesi Maria ile bir sabah sohbete başlıyoruz ve mekanın hikayesini sorduğumda gururla gülümseyerek ‘bu arsa kocamın bana hediyesi idi, çiçekleri çok sevdiğimden…‘ diye anlatmaya başlıyor.
‘Kendimiz için kurduğumuz bir hayalle başladı herşey. Uzun yıllar çiftlik olarak kaldı ve bu hale getirmemiz 15 senemizi aldı; ve başkalarıyla da paylaşmak istedik.’
Burası Puglia bölgesi’nin farklı doğasına dair çok güzel bir örnek sunuyor, etraf kaktüsler ve kır çiçekleri ile dopdolu; aynı doğallığı otelin her yerinde görmek mümkün. Çiftliğin çevresinden günlük topladıkları kır çiçekleri ile yarattıkları doğal estetik büyülüyor.
Ayrıca sahibesinin vintage tutkusu da var; eski dokuma tezgah ve vintage koleksiyonundan özel parça elbiseler arasında resmen kendimi kaybediyorum !
Potenti’nin kahvaltısı ve akşam yemeği de tam bir şölen. Kendi ürettikleri ve bahçelerinden topladıkları ürünlerle gurme bir ziyafet sunuluyor; çiçeklerle dolu sofra dekorasyonu da çok zevkli.
Masseria Potenti’nin birçok düğüne de ev sahipliği yaptığını paylaşıp, yola devam edelim…
Ferzan Özpetek filmlerinden aşina olduğumdan olsa gerek, bu sokaklara daha önceden gelmiş gibi hissediyorum…
Amaçsızca sokaklarda dolaşıyoruz; kum rengi katedral ve eski binalar arasında, bu bölgeye özgü Barok mimarinin tadını çıkarıyoruz.
Güneyin Roma’sı olarak adlandırılan bu şehir, gerçek bir Açıkhava müzesi gibi… Piazza Sant’Oronzo ve Piazza del Duomo’yu mutlaka gezmenizi önerip, ‘kutlama‘ şarkısı eşliğinde sizi Lecce sokaklarıyla baş başa bırakıyorum.
Akşamüzeri, tam da saatinde, güneşin bir başka battığı Gallipoli’ye ulaşıyoruz. Kalesi ve limanı ile ünlü bu balıkçı kasabası, fazla turistik olmaması sebebiyle doğal ve lokal bir tecrübe sunuyor.
‘Old town’da bir yürüyüş sonrası akşam yemeği için önerim, taptaze deniz ürünleriyle dolu menüsü ile, ‘Il bastione’.
Puglia bölgesi yerel seramik sanatı ile de oldukça ünlü. Kişisel ilgimiz (bakınız: @toulineceramics & @bluceramics ) sebebiyle, kendimizi Grottaglie kasabasında buluyoruz.
Onlarca lokal seramik atölyesiyle dolu bu minik kasaba pek misafirperver çıkıyor ve bize hevesle özel tekniklerini anlatıyorlar.
İtalyan’ların yarattıkları herşeye sanat katmalarına hayran kalıp, ilham dolu bir şekilde buradan ayrılıyoruz.
Valle D’itria (Itria vadisi) üzerine konumlanmış ve tepeden denizi gören bu bölge Puglia’nın mutlaka gezmeye değer yerlerinden biri… Yokuşlu bembeyaz sokaklarında dolaşıyor, ve aperitivo saati geldiğinde kendimizi bir bar’a atıyoruz.
Akşam yemeği için önerim; ‘Osteria del tempo perso ‘. Beyaz doğal kayalara yerleştirilmiş olan mekanın içi kadar, çiçeklerle dolu sokağı da inanılmaz güzellikte.
Bölgeye özgü makarna türü olan ‘Orecchiette’ eşliğinde içilen lokal şaraplarla, mutlu bir şekilde günü sonlandırıyoruz…
Ertesi gün istikamet trulli bölgesi Alberobello, ancak öncesinde güzel bir öğle yemeği molası için şirin kasaba Martina Franca’ya uğruyoruz.
Burası sanki bambaşka bir yere gelmişçesine, renkli kapılar ve sokaklarla şaşırtıyor bizi… Piazza Settembre ‘de tarihi meydanda güzel bir sofra eşliğinde manzaranın keyfini çıkarıyoruz. Eğer temmuz ağustos aylarında yolunuz düşerse, ‘Festival della Valle d’Itria’ müzik ve opera festivaline denk gelebilirsiniz.
Sonrasında Martina Franca’dan ayrılıyor ve trullo’lar arasından enfes bir yolu takip ederek Alberobello’ya varıyoruz. Unesco tarafından dünya mirası olarak belirlenmiş olan bu bölge, kendine özgü doğal mimarisi ile İtalya’nın en sıra dışı yeri olabilir.
Estetiği ile şaşırtan trullo’lar, ortaya çıkış hikayesi ile gülümsetiyor… 1300’lü yıllarda kurulan kasabadaki bu yapılar, yüklü vergi talep edilmesi sebebiyle çözüm olarak ortaya çıkmış; harç kullanılmadan yapılan bu evlerin özellikle çatıları hemen yıkılabilir olduğu için, vergi memurları geldiğinde kolaylıkla ortadan kaldırılabiliyorlardı.
Bölgede bolca bulunan kireç taşı, binanın ana malzemesi olarak kullanılmış. Günümüzde ise turistlerin gözdesi olan Alberobello’da bir trullo kiralayabilir ve bu farklı yapıda konaklamayı tecrübe edebilirsiniz.
Son güne yakışacak bir mekana ulaşıyoruz: Matera. Unesco dünya mirası listesinde olan bu bölge, bilinen en eski yerleşimlerden biri olarak görülüyor. 2019 Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmesi buraya olan ilgiyi daha da artırmış. Kayaların üzerine yerleşmiş ve tarihi güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş olan Matera’da bol yokuşlu bir yürüyüşe çıkıyoruz.
Bir film setini andıran sokaklarda dolaşırken, birçok filme ev sahipliği yaptığını duyunca hiç şaşırmıyoruz…
Bu bölgede konaklama için önerim birçoğu otele veya B&B’a dönüştürülmiş olan evlerden birini kiralamak ve uzun yürüyüşler sonunda terastan manzaranın tadını çıkarmak.
Ve karşımıza aniden ıssız ve salaş bir enoteca çıkıyor, manzara nefes kesici güzellikte.
Burada İtalya’nın değişilmezi son bir şişe prosecco eşliğinde Puglia’ya veda ediyoruz…
Bu içeriğin güncellendiği tarih 12/06/2019 14:54
Leave a Comment