Miyazaki yakın bir geçmişte emekli olmaya kalkışmıştı. Fakat, en sevdiği şeyi bırakmayı beceremedi. Çünkü kendisi, Japon ikigai (varlık nedeni) yaşam felsefesinin dünyanın gözü önündeki en başarılı örneği adeta. Onun sabah yataktan çıkartan ‘neden’ çizgilere olan aşkıydı. Miyazaki’nin bir diğer alametifarikası da teknolojinin nimetlerinden faydalanmayıp, tüm ekibiyle birlikte çizimlerini elle çiziyor oluşu. Dolayısıyla işine olan aşkı ve çalışma disipliniyle de Miyazaki ve haliyle filmleri birer fenomen.
Sinema dünyasının yaşayan efsanelerinden biri olan sanatçının çalışma sürecine odaklanana 10 Years with Hayao Miyazaki belgeseli, karantina süreci ile birlikte ücretsiz izlemeye de hazır açılmışken, Miyazaki’nin birçok insanın hayatına dokunan 11 unutulmaz filmini hatırlatalım istedik.
Lafı daha fazla uzatmadan, Hayao Miyazaki’nin filmografisine kronolojik olarak dalıyoruz.
Japonca ismi ile Rupan Sansei: Kariosutoro no Shiro
Miyazaki sevgili animasyon stüdyosunu kurmadan önce kiralık yönetmen olarak çalışıyordu. İlk uzun metrajlı animasyon filmi, popüler Lupin III serisine ait bir bölümdü.
Bu filmde de, spor ceketi ile Arsène Lupin III beyefendi, sahte bir casino parasının izinden gider. Tüm bu takip, sonunda hain Kont Cagliostro tarafından yönetilen bir ülkede, bir kale zindanına kadar sürer. Castle of Cagliostro, Steven Spielberg’den “tüm zamanların en büyük macera filmlerinden biri” övgüsünü almıştır, onu da belirtelim.
Japonca ismi ile Kaze no Tani no Naushika
Nausicaä of the Valley of the Wind, Miyazaki’nin besteci Joe Hisaishi ile yaptığı ilk işbirliği. Post-apokaliptik kelimesi Miyazaki denilince akla gelen ilk kavram değildir, ancak bu filmde böyle bir hava var diyebiliriz.
Hikayede efsanevi bir kurtarıcının yükselişi hakkında bir kehanet yer alıyor. Yakın zamanda filmini izleyeceğimiz Dune’un antagonistik kum solucanları yerine, aşırı büyümüş mutant böcekler filmin baş kahramanlarından. Miyazaki’nin filmlerinin çoğu kadın kahramanları merkez alır. Bu filmde de durum farklı değil. Filmin ana karakteri Nausicaä, kehaneti yerine getiren bir prenses.
Japonca ismi ile Tenkū no Shiro Rapyuta
Laputa: Castle in the Sky olarak da bilinen film, ilk Studio Ghibli filmi. Hava korsanları ve yüzen bir ada, kraliyet ailesinden kalan mirasını keşfeden bir yetimin maceralarına zemin oluyor.
1986 yılında Animage Büyük Ödülü’nü kazanan filmde ana karakterimiz Sheeta adlı genç bir kızdır. Sheeta çok değerli bir şey taşımaktadır ancak bunun değerini henüz fark edebilmiş değildir.
Japonca adı ile Tonari no Totoro
Sanıyoruz ki tüm dünyada Miyazaki’nin en çok bilinen ve izlenen filmi. İki kız kardeş Satsuki ve Mei bilinmeyen bir hastalıkla mücadele eden annelerine daha yakın olmak için babalarını hastaneye yakın kırsal bir yere taşınmaya ikna ederler. Ormanın içinde ise tombul ve sevimli dev Totoro’yu bulurlar.
Filmi izlemeyenler bile, yağmurun altında elinde şemsiyesi ile otobüs bekleyen Totora’ya aşinadır. Film, böylesi ikonik sahnelerle doludur ve eğer izlemediyseniz, Miyazaki’ye başlamak için en ideal filmdir. Totoro, Ghibli Stüdyosu’nun da maskotudur. Tokyo’da yar alan stüdyonun müzesinde kendisini her köşede görebilirsiniz. Hatta şimdi de bu müzeye gidebilirsiniz! Zira, Miyazaki’nin fantastik dünyasına açılan bir diyara benzeyen Ghibli Müzesi’nin bir Youtube kanalı da var. Miyazaki’nin rengarenk karakterleri ile birlikte kütüphanesi ve çalışma masası gibi kişisel eşyalarını bile görebileceğiniz videoların içinde biraz kaybolun.
Japonca adı ile Majo no Takkyūbin
Küçük cadı Kiki ailesinden gelen cadılık mirasını üzerine almak ve tam teşekküllü bir cadı olmak için önce kendini kanıtlamalıdır. Bu yüzden de konuşan kara kedisi Jiji ile birlikte dünyayı dolaşmaya gönderilir. Kendini ispatlaması gereken bu süreçte Kiki bocalar, öyle ki kedisiyle konuşma yetisini bile kaybeder.
Japonya’da büyük bir Cadılar Bayramı partisindeyseniz, etrafta mutlaka Kiki’yi görürsünüz. Gerçi genç cadının lacivert kıyafeti ve saçındaki kırmızı kurdelesi tüm dünyadaki hayranları tarafından sıkça tercih edilen popüler bir kostüm.
Japonca adı ile Kurenai no Buta
I.Dünya Savaşı sonrasında hava korsanlarıyla savaşmak için gökyüzüne giden bir domuz! Porco Rosso, aslında sihirli güçler tarafından domuza çevrilmiş yetenekli bir pilottur. Kendine ait bir adada yaşayan Porco için uçmak her şeydir, ancak yetenekli başka bir pilotun gelmesiyle işler değişir.
Japonca adı ile Mononoke-hime
Bu film, Miyazaki’nin Batı’daki ilk büyük başarısı sayılabilir. Miramax Film, filmin Kuzey Amerika’daki distribütörüydü ve filmin pek çok sahnesini kesmek istemişti. O zamanlar, Miramax başkan koltuğunda son zamanlarda #MeToo hareketi ile karanlık yüzü ortaya çıkan Harvey Weinstein oturuyordu. Efsanelere göre Miyazaki, Weinstein’a “No Cuts” notu ile bir katana kılıcı göndermiş.
Princess Mononoke, tüm Ghibli filmleri gibi insanlık ile doğanın çatışması üzerine kurulmuş bir hikayeye sahip. Ormanı koruyan doğaüstü yaratıklarla doğanın kaynaklarını hızla tüketen insanlar arasında gerçekleşen mücadelenin öyküsüne ismini veren ‘Mononoke’ Japonca’da ruhlar veya canavarlar için kullanılan genel bir ifade.
Japonca adı ile Sen to Chihiro no Kamikakushi
Spirited Away, Miyazaki’nin denizaşırı ününe ün katan filmdi diyebiliriz ve genellikle başyapıtı olarak da kabul edilir. Öyle ki, New York Times ve BBC Culture bu filmi 21. yüzyılın ikinci ve dördüncü en iyi filmi ilan etmişti. Film, Japon tarihinin en büyük gişe rekoru kıran filmi olmasının ardından 75. Akademi Ödülleri’nde En İyi Animasyon Filmi ödülünü kazanarak da başarısını iyice tescilledi.
Bu film Miyazaki elinden çıkma Alice Harikalar Diyarında veya Oz Büyücüsü gibi adeta. Kasabasından taşınmış on yaşında küçük bir kız olan Chihiro’nun hayaletlerin dünyasında kendisine yer edinmeye çalışmasını anlatır. Hayal gücünün sınırlarında gezen Spirited Away, Japon mitleriyle zenginleştirilmiş hikayesi ile izleyeni alıp götürür.
Japonca adı ile Hauru no Ugoku Shiro
Howl’s Moving Castle, bir Miyazaki filminden beklenen tüm ayırt edici özelliklere sahip: kaleler, havacılık sevgisi, güçlü kahramanlar, cadılar ve teknoloji ile çağdaş yaşamın sebep olduğu doğadan kopukluk.
Bu sefer Miyazaki tematik kokteylini savaş karşıtı yönde alevlendirir. Alevlendirir, çünkü filmdeki şatoyu hareket ettiren şey kocaman bir alevdir. Bu alev sönerse hem şatonun hem de şatonun sahibi Howl’ın hayatı riske girebilir. Film Irak Savaşı sırasında çıkmıştı ve Miyazaki, pasifizmini ve kaygılarını filmin renkli görüntüleriyle harmanlayarak sunuyordu.
Japonca adı ile Gake no Ue no Ponyo
Miyazaki’nin Küçük Denizkızı’nı bir Japon masalı ile harmanladığı bu film için stüdyo tamamen temellere dönmüş. Her ne kadar Miyazaki, endüstrideki bilgisayar animasyonundan olabildiğince uzak durmuş olsa da Ghibli stüdyo filmlerinin bazılarında CGI dokunuşları kullanmışlığı var. Fakat Ponyo tamamen eski usullerle oluşturulmuş bir film, her şey ama her şey el çizimi!
Sōsuke adlı karakterin sahilde, bir şişe içine hapsolmuş Japon balığı bulmasıyla ve adını Ponyo koymasıyla hikaye başlar. Sıradan bir balık olmayan Ponyo kendini genç bir kıza dönüştürür ve Sōsuke’ye aşık olur.
Japonca adı ile Kaze Tachinu
Miyazaki’nin diğer filmlerine nazaran daha çok yetişkin kitleye hitap eden bu filmi tarihten ilham alan bir drama. Tarihsel olarak sırasıyla 1923 Büyük Kanto Depremi’ni, Büyük Buhran’ı, verem salgınını ve Japonya’nın II. Dünya Savaşı’na girişini ele alan The Wind Rises, hayali her zaman uçmak olan Jiro ve onun göklerdeki hayalini gerçekleştirmeye çalışmasının hikayesi.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 18/05/2020 22:35
Leave a Comment