Dizi dönemlerin müzik kültürleriyle giyim alışkanlıklarının nasıl kol kola hareket ettiğini gösteriyor. Dapper Dan çıkıyor karşımıza sonra.. Markaların logolarını markaların koymayacağı yerlere koyuyor, farklı mahallelerden alışverişe ona gelmeye başlıyor insanlar. Gucci ile bu ihlalleri nedeniyle davalık olsa da ; Gucci güzel bir hamle yapıp markasına zarar vereceğine Dapper Dan’i işe alarak reklam için kullanıyor.
incelemek için tıklayın.
Belgeselde Amerika’nın markalaştığını, ama markalaşırken hammadde ve işçilik olarak Amerikanlılıktan uzaklaştığını görüyoruz. Markalar Amerika’da doğuyor ama üretim genellikle bambaşka yerlerde oluyor. Belgesel boyunca farklı sektörlerdeki Amerikalı küçük ölçekli işletmeler ile bu konu sohbet edasında masaya yatırılıyor.
incelemek için tıklayın.
Aslında ne zaman işinde çok başarılı olan biriyle konuşsak konu bir şekilde ‘İşinin başında dur!’ nasihatine gelmiştir. Biz burada başarısını hep işinin başında durmaya çalışmasına, mağazalarına müşteriymiş gibi gidip kimin hangi ayakkabıyı denediğine dikkat edip alıcı kitlesini kendi gözleriyle gören bir patron görüyoruz. En sevdiği caddede bir şube açtığında ‘patronlaşmaya’ başlamış olsaydı belki Steve Madden için bugün hala aynı ‘başarılı bir marka‘ sıfatını kullanmıyor olurduk.
incelemek için tıklayın.
Bazı markalar seratonin salgılatıyor, böyle markalar ‘lovemark’ etiketini de yapıştırabiliriz. Yanında başka tasarımcı çalıştırmadığını ve ‘ben ölürsem marka da ölecek.’ Diye tehdit etmesini nasıl değerlendirirsiniz bilmem ama belgesel asla yeterli ayakkabısı olmayanları kendine hayran bırakacak!
incelemek için tıklayın.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 17/02/2019 12:48
Leave a Comment