Yönetmeni olduğum oyunun sen de bir oyuncusu olmak istiyorsan okumakla kalma; gel beraber Kuzguncuk’u yaşayalım.
Eski İstanbul kahvehanelerini bilir misin? Küçük ama tüm fikirlere açık olduğundan belki de görebileceğin tek sınırsız masaya sahip, güzel insanların sevgi çemberi oluşturduğu, hoşgörüye dayalı sıcacık bir ortam.
Peyami Safa der ki;
Biz bir kahve milletiyiz. Kahve, fikir ve sanat meclisinin bütün vazifelerini küçük tahta masalarının etrafında elinden geldiği kadar yapıyordu.
Glow Coffee, bu vazifeyi eskinin dokusuyla yeniyi birleştirerek gerçekleştiriyor. Ahmet ve Berat’ın dostlukları, ara sıra yardıma gelen Nil’in sıcacık enerjisi ve köşede el yapımı mumlarla masmavi kokuları duyumladığın küçük ama sonsuz huzura sahip bir mekan.
İster kahveni yudumlayarak duyularını harekete geçir, ister güzel insanlarla dostluklara kucak açarak kendi ütopyanı yarat, seçim senin. Sen burayı nasıl tanımlarsın bilmem, benim için Glow Coffee, huzuru yaşadığım bir dost kahvehanesi.
Maviliklerin uçsuz bucaksız sonsuzluğunda kaybolurken kendi içimizdeki denizi keşfedelim. Dalgalara düşelim. Uçan kuştan daha özgür olalım. Andan ana değişen sürekli hareket halinde olan bulutu yaşayalım. Akan hayatı fark etmek, en büyük önceliğimiz olsun.
Tüm bu güzellikleri yaşarken sana tanıklık edecek güzel insanlar biriktir. Çek bir tabure, söyle sıcacık bir çay; beraber hayatın anlamını yaşayın. Sevgi dolu bakışlarınız ‘’Fikri Abi’’ tarafından fark edilirse ‘’Menekşe tepesinden, herkes kendi kesesinden.’’ sözlerini işitmeye hazırlıklı olun 🙂
Hayatı ilk defa anlam kazanmıştı, bir şeye adandığı için değil; kendi varoluşuna tanıklık edecek sakinlikte ve dengede olduğu içindi bu anlam.
Yaşanmışlıklarıyla kendi anlamını yaratmış olan bu dükkan, tüm sıcaklığı ile seni kendini bulmaya çağırıyor. Beyazın en güzelinde olan bu dükkan, yüksek tavanlı, hafif loş ışıklı bir şifahane.
Aromaterapi, uçucu ve sabit yağlarla dengeyi sağlamayı amaçlarken vücut ve zihni uyararak iyileşmeyi esas alır. Koku alma duyunla ruhunu harekete geçirerek içinde yer alan potansiyeli keşfetmeni sağlar. Sana yapılacak olan mini bir testle bedeninde kapalı kalmış bölgeyi fark ederek çakranı açmaya niyet edebilirsin. Kim bilir belki de zihninin genişlemesine şahit olursun. Güzel olan bedenine daha iyi bakmak için, doğadan gelen cilt bakım ürünlerini de tercih edebilirsin. Burada her şey ruh beden zihin arasında yaşanan denge üzerine kurulu.
Dünyaya değer katan Aslı Hanım, yarattığı markasıyla insanlığa şifa getirirken, dükkanda her daim sizi sıcacık gülümsemesiyle karşılayan Perihan ise, sakinliği ile size ışık olacak, dinginliği yaşatacak.
Camlarına ağaç gölgesi vurmuş, pencereyi açtığında sonsuz mutluluk evin içine dolup taşmış, senelerdir sapsağlam ayakta kalan huzur kokulu ahşap evler. Öyle sapasağlam tutunmuşlar ki, ağacın birbirine dolanan dalları bu evlerden birine yükselmiş. Ağaç, evin içindeki mutlulukla hayat bulmuş.
Rafların arasında kaybolurken kitaplar seni kucaklayacak. Pencerenin köşesine oturup Kuzguncuk insanlarının sıcaklığını hissederken elinde kitabınla ‘’evimdeyim’’ diyeceksin.
‘’Neyi bilmediğiniz hakkında hiçbir fikriniz yok.’’ Bilmediklerini öğrenmek içinse okumak, çok okumak, daha fazla okumak…
Hayat bir kutu çikolata gibidir, içinden ne çıkacağını asla bilemezsin.
Yazdığı hikayenin yönetmeni olan genç bir kadın, el yapımı mis kokular, damakta kalan seni çocukluğuna götüren haylaz anılar…
Kapıdan içeri girer girmez kendini rengarenk bir kokuya teslim ediyorsun. Seçtiğin çikolatanın içinde ne olduğunu belki biliyorsun ama Halime, her birini öyle güzel bir heyecanla yaratıyor ki her bir tat seni şaşırtıyor. Çünkü aslında çikolata yapmıyor, yaşadığı hayatı işliyor.
Kuzguncuk turumu tamamlamaya yakın köşe başında hep bahar diyen Ayşe Abla’dan kendime bi’ demet papatya hediye ediyorum. Çünkü kendi kendimin sevgilisiyim. Çünkü en sevdiğim çiçeği en iyi ben bilirim.
Ayşe Abla’nın rengarenk sesi, sıcacık gülümsemesi ve samimiyetiyle hem kendimi hem onu mutlu ediyorum. Senin de kucak dolusu sevgiyi denemen lazım 🙂
Kuzguncuk’ta huzur bulma nedenlerimden biri de dil, din, ırk, renk, cinsiyet ayırt etmeksizin iyi olan herkesin hoşgörüyle karşılandığı yargılanmayan sofralara oturulan bir semt olması. Ermeni ve Rum kilisesinin yan yana olması ise hoşgörünün en güzel örneklerinden.
Kuzguncuk’u geride bırakırken izlerini hala yaşıyorum. Etkisi bitmesin, gün boyu sürsün isterken ‘’ikinci evim’’ olarak adlandırdığım La Colina’ya geliyorum. Mideme gurme tadında şöleni yaşatırken, batan güneşe kadehimi kaldırıyorum.
‘’Çünkü her gün batımını ve doğumunu kutlamaya, bu hayatta değilken karar vermiştim; festivalime katılmak isteyene kapım hep açık.’’
Kadehimi festivalime kaldırdığım gibi, La Colina’nın bahçesinde sakin ve anlamlı bir yürüyüşe çıkarak geride bıraktığım yolu huzur veren bir gülümsemeyle kapatıyorum. Çünkü bu tarih kokan Eski İstanbul’u yaşadığım mahallede, attığım her bir adım huzur, her bir adım sevgi. İster kendinle baş başa bir vakit geçir, ister sevdiğin insanlarla biraraya gelerek keyifli bir akşam yaşa.
Hazırladığım listede, 10. maddeyi sana bıraktım. Çünkü Kuzguncuk’un her köşesini denemen lazım. Çünkü yaşayarak on numaraya kendini evinde hissettiğin durağı ekle istedim.
Sevgili dost, Ben bir şehrin en güvenilir yerinin neresi olduğunu biliyorum. Sen de biliyorsun.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 29/04/2019 22:59
Leave a Comment