Üzerinde yaşam olanlar ise ortalama 200 adet. Her biri nev-i şahsına münhasır olan Yunan adalarının bazıları haliyle diğerlerinden daha ünlü. Girit, Mykonos, Rodos, Santorini, Simi, Samos ve daha niceleri pek çoğumuzun yaz aylarında ilk tercihleri oluyor.
Peki ya bu yaz daha az bilinen Yunan adalarını keşfetmeye ne dersiniz? Radarın genellikle dışında kalan bazı Yunan adaları, gözlerden uzak, sakin ve otantik bir tatil arayanlar için mükemmel bir kaçış noktası sunuyor. Her biri özgün birer hikâye anlatan bu adalar geleneksel Yunan yaşam tarzını ve bohem ruhunu deneyimlemek isteyen gezginler için adeta birer hazine. Üstelik bazıları ilk bakışta yazının başında bahsettiğimiz o klasik ada tablosunu da çizmiyor. Öylesine karakteristik anlayacağınız. Keşfetmeye hazırsanız plaj ve “cool” konaklama önerilerini de eklediğimiz yazımız size rehber olacak.
Son yılların gözde Yunan adalarından Milos için tam bir tatil cenneti diyebiliriz zira bu adada yaklaşık 70 adet plaj bulunuyor. Konu romantik bir tatil veya sınırsız eğlence olduğuna komşu sayılacak adaları yani Santorini ve Mykonos akla geliyor haliyle. Ama asıl cevher Milos’ta.
Milos volkanik bir ada olduğu için haliyle çok fotojenik noktalara sahip. Sarakiniko’nun beyaz kayalıklarından veya Papafragas’ın zümrüt yeşili koyundan denize girenlerin fotoğrafları adanın simgeleri oldu bile. Minimalist otelleri huzurlu bir kaçış sunarken canlı merkezi de iyi yemek ve kokteylin adresi oluyor. Kısacası Milos bir Yunan adasından beklediğiniz her şeyi veriyor.
Şık kokteyl barları, denize karşı enfes tatlar sunan tavernaları, bembeyaz balıkçı kasabaları ve volkanik manzaralarıyla Paros’ta geçirilen her dakika sizi gerçek bir Yunan adasında hissettiriyor. Hem gerçek hem de bir o kadar masalsı kareler sunan Paros’ta renkli bir hayat rustik ve sakin yaşamla buluşuyor. Yani nasıl bir tatil hayal ediyorsanız ada size onları veriyor.
Lokallerin de sıklıkla tatil için tercih ettiği Paros’un bazı kumsalları adeta altın gibi parlayan kumlara sahip. Denizinin maviliği de göz alıcı bir ışıltıda. Kızgın kumlar, serin sular, taze deniz ürünleri ve yavaş akan günler…Paros’ta tatil tam anlamıyla arındırıcı etkiye sahip diyebiliriz.
Geleneksel Kiklad mimarisinin en iyi temsilcilerinden Paros’a bağlı bir adacık aslında Antiparos. Son yıllarda Hollywood sakinlerinin de tekneleriyle uğrak noktası olan Paros’un ünü haliyle kıtaları da aştı. Epey büyük olan Paros bir Yunan adasından beklenen her şeyi verse de gizli kalmış cevherlerin peşine düşmeyi sevenler için adres kısa bir feribot yolculuğu kadar ileride.
Havanın durumuna göre Paros’tan 7-30 dakikalık kısa bir deniz yolculuğuyla ulaşılan Antiparos hip mekanları, salaş barları, geleneksel tavernaları, stil sahibi konaklama alternatifleriyle gerçekten de özgün bir tatil bölgesi.
Yunan adaları denince aklımıza ilk Ege Denizi’nin masmavi sularındakiler gelse de bir de İyon Denizi’ndekiler var ki kapıları bambaşka bir dünyaya aralanıyor. Adriyatik Denizi ve Akdeniz arasında kalan bu adaların en güzellerinden biri de Kefalonya. Bulunduğu denizi muazzam rengi her plajına, her koyuna yansıyor.
Kefalonya büyük ve her bölgesi kendine has özelliklerle donatılmış bir ada. Kimi zaman zorlu yolları, tepeleri var ama her biri muazzam manzaralara veya kumsallara çıkıyor. Melissani Cave gibi doğal güzellikleri, Myrtos Beach’in sonsuza uzanan hisse veren denizi ve beyaz kumları, Fiskardo’nun sahil boyunca sıralanan tavernalarıyla müthiş bir tatil deneyimi ada ziyaretçilerini bekliyor.
Kiklad Adaları’nın son yıllarda en çok dikkat çeken adaları arasında Sifnos yer alıyor. Hollywood ünlülerinin buraya akın etmesi bunda biraz etkili gibi görünse de Sifnos ünlü bir tatil yeri olmaktan çok daha fazlası. Yunanistan’ın en etkili şef ve yemek yazarlarından kabul edilen Nikólaos Tselementés’in doğum yeri olan Syros günümüzde hala adalar arasında gastronomisi en kuvvetli olanlardan kabul ediliyor. Hem geleneksel hem de deneysel Yunan mutfağının deneyimlenebildiği bu ada yemek tutkunu gezginler için ideal bir tatil noktası.
Sifnos’un doğal bitki örtüsü de en az yemekleri kadar duyuları uyarıyor. Mevsimine göre ada sokaklarında yürürken portakal, adaçayı, badem ve kekik kokuları sizi takip ediyor. Kamares bölgesi hem denize girmek hem de keşfedip konaklamak için çok ideal. Çabasız şıklığıyla rahat hissettiren limanı, mükemmel atmosferi ve iyi kokteyl barlarıyla keyifli bir bölge.
Atina’dan yaklaşık 1,5 saatlik bir feribot yolculuğuyla ulaşılan Hydra, Yunan adaları içerisinde sanatla en çok iç içe olan ada olarak biliniyor. Sanat galerileri, film gösterimleri, butik otelleri ve renkli mimarisiyle adım attığınız anda sizi sarıp sarmalayan bir ada. Geçmişten günümüze pek çok ünlünün ve sanatçının da bu adayı tatil için tercih etmesine şaşırmamalı. Leonard Cohen, Sophia Loren, Elizabeth Taylor, John Lennon ve daha nicesi Hydra’yla özdeşlemiş, iz bırakmış isimler arasında yer alıyor.
Hydra’yı yürüyerek keşfetmek keyifli ve kolay. Zaten adada motorlu taşıt kullanımına izin verilmiyor. Bu sebeple de dokusu bozulmadan günümüze kadar gelebilmiş. Hafta sonları Atina’dan gelen lokallerin de eklenmesiyle ada daha da şenleniyor. Şık kokteyl barlar ve yerel tavernalar dolup taşıyor.
Yunan tarihçi ve coğrafyacı Herodot, Naxos için “adaların en mutlusu” demiş. Tarihten gelen böyşe sözler hiç yanıltmaz zira giden herkes buradan mutlu ayrılıyor. Mykonos’un ışıltısı, Santorini’nin romantik güzelliği ve Paros’un çabasız çekiciliğine yumuşacık kumlarla bezeli plajlarını da ekleyince Naxos’ta mutlu olmamak imkânsız.
Naxos berrak denizi ve inci kumsallarıyla ailelerin de sıklıkla tercih ettiği bir ada. Biraz güneyine indikçe daha bakir plajlar da bulmak mümkün. Rüzgâr sörfü ve kite surf için tercih edilen Mikri Vigla ve kristal sularıyla Kastraki keşfetmeye değer.
Kiklad Adaları arasında yer alıp Kikladlara pek benzemeyen haliyle dikkat çekici bir ada Syros. Bölgenin alışılagelen bembeyaz köyleri ve yel değirmenleri yerine adaya renkli bir İtalyan havası hakim. Geçmişte Venedik himayesinde olmasının bunda etkisi büyük. Bu renkli olma hali adanın kültürüne de yansıyor. Sadece yazın değil yıl boyu Syros’ta dijital sanat, film ve müzik festivallerine denk gelmek mümkün.
Tarihi, kültürel mirası ve mimarisiyle öne çıkan Syros’un plajları ister istemez ikinci planda kalıyor. Ama bu elbette masmavi sulara ulaşmanıza engel değil. Ayrıca farklı kültürlerin etkisinde olmasının da sebebiyle adadaki lezzetler çok başarılı. Akdeniz mutfağının mükemmel örneklerini bulabilirsiniz.
Amorgos’a ulaşmak diğerlerine göre biraz zahmetli. Öyle ki Atina’dan uzun bir feribot yolculuğunun ardından limana vardığınızda bir harita üzerindeki şu yazı karşılar sizi: “Amorgos’a hoş geldiniz. Burada kimse sizi bulamayacak.” Kısacası gözden ve kalabalıktan uzakta, muazzam mavilikler içinde bir tatil arıyorsanız doğru adrestesiniz demektir.
Solo gezginlerin, yürüyüşçülerin, dalış tutkunlarının ve modern seyyahların sıklıkla tercih ettiği Amorgos’ta kumlu plajlar da var, taşlık bakir koylar da. Her durumda kristal berraklığında bir deniz sizi kucaklıyor. Adanın simge yapılarından Panagia Hozoviotissa iyi sinema izleyicilerine tanıdık gelecektir. Fransız yönetmen Luc Besson’un unutulmaz filmi The Big Blue (Le Grand Bleu) bu adada çekilmişti.
Dört bir yanı dağlarla çevrili Andros içinde barındırdıklarıyla birkaç farklı adanın birleşimi gibi adeta. Yemyeşil vadiler, hızla akan dereler, güzel köyler ve rüzgarla savrulan vahşi plajlar bu adayı cazip kılmaya fazlasıyla yetiyor. Zamanında denizcilik alanında faaliyet gösteren hanedanların çoğunun Andros’tan geldiği biliniyor. Adadan ayrılırken miras bıraktıkları muhteşem yapılar varlığını sürdürürken ortaya da neoklasik manzaralar çıkarıyor.
Andros’un doğal güzellikleri arasında şifalı şelaleler, muazzam kumsallar ve harika manzaralar vadeden yürüyüş yolları bulunuyor. Bu doğallık tarladan sofraya ürünler sunan tavernalar, özgün kokteyl barları ve müthiş gün batımı noktalarıyla kendini sürekli hatırlatıyor.
Otantik ve bohem bir kaçış noktası olmanın hakkını sonuna kadar veren bir ada Folegandros. Paros ve Santorini arasında konumlansa da karakteri çok kendine has. Yunan ruhunu her köşesinde yansıtan bu küçük ve özgün adanın trafiğe kapalı olan üç ana köyü bulunuyor. Karavostasi, Chora ve Ano Meria isimli bu bölgeler gerçek anlamda huzurlu bir tatilin anahtarını size uzatıyor.
Folegandros el değmemiş bir Yunan adası ve bu halini plajlardan köy içlerine kadar her yerinde görmek mümkün. Kayalıklı tepeler, taşlık plajlar, adanın basamaklarla ulaşılan simgesi Panagia Kilisesi gibi detaylar doğal bir ortamda olduğunuzu hissettiriyor.
Spetses için eski zamanların ünlü tatil beldesi denir. Atina cemiyet hayatının akın ettiği, Jackie Kennedy ve Liza Minelli gibi isimlerin ziyaret ettiği bu nostaljik ada günümüzde halen Atinalılar arasında popülerliğini koruyor. Bu yüzden olsa gerek daha az turistik ve kesinlikle ziyaret etmeye değer.
Motorlu araçların kullanılmadığı Spetses’te sahil hattında şık bir aperitivo yapmak ve akabinde akşam yemeği yemek olmazsa olmaz diyebiliriz. Kültürel aktiviteler, ziyaret edilecek müzeler ve tabii ki harika plajlar da bu nostaljik ruhlu adanın keyfini katlıyor.
Sporad Adaları’nın en küçüklerinden biri olan Skiathos, yumuşacık kumlara sahip plajları sayesinde özellikle aileler tarafından tercih ediliyor. Elbette ki turkuaz denizinin cazibesi, hareketli ada merkezi ve geleneksel tavernaları da Skiathos’u az bilinen bir cazibe noktası haline getiriyor.
Çam ağaçları adanın her yerini sarmış durumda olduğundan adımınızı attığınız anda bir Ege kıyısında olmanın hissi sizi sarmalıyor. Yunan anakarasına da yakın olduğu için bazı kıyı şehirlerinden adaya erişim de son derece kolay. Tam bir iyi-hisset filmi olan Mamma Mia!’nın bazı sahnelerinin de bu adada çekildiğini ekleyelim.
Beyaz evleri, mavi kapıları, uçuşan yel değirmenleri ve sayısız plajlarıyla gerçek bir Kiklad deneyiminin adresi Serifos. Yürüyüş sever doğa tutkunlarının sıklıkla tercih ettiği Serifos’ta müthiş manzaralara açılan parkurlar bulunuyor. Bu doğallık adanın her yerine yayılmış durumda. Şık oteller veya göz alıcı restoranların yerini salaş ve huzurlu noktalar alıyor.
Yavaş ada hayatının iyi bir örneği olan Serifos’un yeme-içme dünyası da bir hayli başarılı. Yerel mutfağı deneyimlemek, sınırsızca dinlenmek ve mavi sularından artan zamanlarda tarihi kalıntılarını gezmek adadaki tatilinizi unutulmaz kılacak.
Leave a Comment