Daha önce hiç yaşamadığımız türden bir dönemden geçerken günlük hayatımızda neleri farklı yapabiliriz? Şu anda bunları duymak kimlere iyi gelecekse onlara ulaşması dileğiyle…
Karmaşa ve bilinmezlik, hayattaki tüm soruların cevaplarını bilmediğimiz ve her şeyi kontrol edemediğimiz, yani aslında ‘insan olduğumuz’ gerçeğiyle bizi yüzleştirir. Bunun bizde şok, korku, panik, öfke, üzüntü gibi duygular yaratması öyle doğal ki… İçinden geçtiğimiz bu alışılmadık dönemi belki kontrol edemeyiz. Fakat bunu psikolojik olarak mümkün olduğunca hasarsız atlatmak için elimizden birçok şey gelebilir.
Panik salgını
Şu anda dünya çapında bir panik salgını da yaşıyoruz. Aslında korku, tehlikeleri algılayıp hayatta kalmamızı sağlayan çok önemli bir iç rehber. Yani korku duygusu, biz her ne kadar olumsuz algılasak da kendi başına kötü bir şey değil. Bu duygu, bedenimizi savaşmaya, kaçmaya ya da (tehlike bunlarla baş edilemeyecek kadar büyükse) donup kalmaya iter. Herhangi bir vahşi yaşam belgeseli izlemişseniz bunları görmüşsünüzdür; bu birçok canlıyla ortak bir yönümüz. Ancak aşırı korku, bu pusula özelliğini kaybeder. Ve biz, yaşadıklarımızla doğru biçimde baş etmekte zorlanırız.
Fotoğraf: @aolanow
Belirsizlikle mücadele (edememe) yolları
Belirsizlik zamanlarında, kontrol edebildiğimiz ve edemediğimiz koşulları birbirinden ayırabilmemiz çok önemli. Yoksa ya değiştiremeyeceğimiz dış koşulları boş yere kontrol etmeye çalışırız ya da umursamazlığa girip hiçbir şey yapmayız. Bunlar işlevsiz baş etme yöntemleridir. Başarısız olurlar.
Felaket senaryoları yazmak, korkunçlu videolar yollamak, ne idüğü belirsiz ‘filanca hastaneden gelen çok gizli bilgi’ diye başlayıp tamamen büyük harflerle yazılmış upuzun mesajları tüm listemizle paylaşmak, herkese sürekli akıl vermek bize bir şeyleri kontrol ediyor hissi verse de aslında bu davranışlarımız sadece panik havasına katkıda bulunur. İnadına (inadımız kimeyse) her zamanki hızımızda yaşamaya çabalamak, ‘Bana bir şey olmaz yea, hem hava güzel’ deyip hiçbir şey yokmuş gibi dışarı çıkmak, ‘Kelle paça içiyorum, turp gibiyim’ diyerek hiçbir gerçekçi önlem almamak ise hem kendimizi hem toplumu tehlikeye atar. Olan biteni düşünmemeye çalışmak da çözüm olmaz çünkü bastırmak, maalesef tam da kurtulmaya çalıştığımız olumsuz ruh haline bizi geri getirir.
Sonuç olarak hepimiz, bugünlerin stresiyle baş etmeye çalışıyoruz. Ve bunu bildiğimiz en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Bu dönem, daha işlevsel baş etme yöntemlerini öğrenmemiz ve uygulamamız için vesile olabilir.
Fotoğraf: @odwyer_sio9
‘Korona 101’ dersinin ötesi
Bilim ve devlet insanlarının bıkmadan usanmadan, binlerce farklı şekilde saydıkları ‘almamız gereken önlemler listesi’ şu anda zaten yapmamız gerekenin asgarisi. #EvdeKal, 14 gün kuralı, sosyal mesafelenme, el yıkama ve daha nicelerini içeren ‘Korona 101’ dersini hepimizin geçebilecek kadar bilgisi var. Bunun üstüne biz ne ilave edebiliriz? Örneğin şu anda bol bol evde oturuyorsak (ki umarım oturuyoruzdur ve iş-güç de buna izin veriyordur), bu zamanı, bizi besleyecek bir şekilde geçirmeyi seçebiliriz.
Evde geçirdiğimiz bu günlerde kendimizi nasıl daha iyi hissedebiliriz?
- Dışarı çıkmasak da vücudumuzu hareket ettirebiliriz. Dans etmek, internetten egzersiz, yoga, pilates videolarına eşlik etmek, online derslere katılmak, bir kere kullanılıp arka odaya atılmış spor aletini hayata döndürmek, hatta evi temizlemek bile!
- Gülebiliriz. ‘Gülecek hal mı kaldı?’ diyorsanız bile mizah duygusunu kaybetmemek çok büyük destek – ki ülkemiz çok şükür bu yönden çok zengin. Komikli bebek videoları, arkadaşlarımızla geyik yapmak, bizi çok güldüren sosyal medya hesapları… Hepsi burada.
- Günlük hayatta olan küçük güzel şeyleri fark edebiliriz. Pencereden içeri süzülen güneş ışığı. Sevdiğimizin söylediği güzel bir söz. Aniden çalan o sevdiğimiz şarkı. Hazırladığımız güzel kahvaltı…
- Sevdiklerimizle iletişimde kalabiliriz. Hayatı anlamlı kılan, ilişkilerimiz. Üstelik bu içe dönükler için de böyle, dışa dönükler için de. Evde ailenizle beraberseniz; birlikte ne yapmak size iyi gelir? Ayrıca aynı evde olmadığınız arkadaşlarınızla, sevdiklerinizle görüntülü konuşun. Mutlaka her gün en az bir kişiyle. Sevgi iyileştirir.
- İzlediklerimiz ve okuduklarımızda seçici davranabiliriz. Dili panik yaratmaya değil önlem aldırmaya ve bilgi vermeye yönelik medya ve sosyal medya kanallarını takip edebiliriz. Biz de yazdıklarımızla panik havasına katkıda bulunmamayı seçebiliriz.
- Hem zihnimize hem ruhumuza iyi gelecek faaliyetlerde bulunabiliriz. Hatta yeni bir hobi edinebiliriz. Birçok bedava online kurs, video ve internet sitesi var. Keşfedilecek sonsuz şarkı, izlenecek sonsuz film, online gezilecek sergi ve müzeler, öğrenilecek onlarca yabancı dil, okunacak sonsuz kitap var. Seçeneklerin fazlalığından hiçbir şey seçemez hale gelirseniz kendinize ‘En çok hangi konuyu/hobiyi merak ediyorum?’ diye sorun ve oradan başlayın. Müzik, film, kitap için zevkine güvendiğiniz sevdiklerinize danışın. Oyun oynamak, bulmaca çözmek, yapboz yapmak, yazı yazmak, boyamak, resim çizmek, dikiş-nakış ve meditasyon da burada.
- Uyandığımızda üstümüzü değiştirip evi havalandırabiliriz. Bu hem her an tekrar yatağa dönecekmiş gibi hissetme ihtimalimizi azaltır hem de günü tam anlamıyla başlatacak bir ritüel olur.
- Uzun zamandır yapmak isteyip ertelediğimiz işleri yapabiliriz. Koca dolaplarda bir sürü atılacak eşya vardı ve bir türlü vakit bulamadınız mı? Üniversite öğrencisisiniz ve yüksek lisans başvurunuz için yazman gereken niyet mektubuna hep üşendiniz mi? Ne zamandır salonun şeklini mi değiştirmek istiyordunuz?
- Endişe ve diğer zorlayıcı duyguların varlığını kabullenebilir ve onların doğal olduklarını anlayabiliriz. Endişeyi bastırmayın. Kağıda dökmek, insanlarla paylaşmak, günlük tutmak ve nefes egzersizleri, bu duygulara içimizde biraz daha yer açmamıza yardım edebilir. Diğer maddelerde okuduklarınız da olumlu duyguları arttırarak bu duygunun azalmasını sağlayabilir. Eğer kendi başımıza baş etmekte güçlük çekiyorsak bir ruh sağlığı uzmanından yardım alabiliriz.
- Diğer insanlardaki ‘iyi’yi görmeyi seçebiliriz. İnsanların tek yaptığı marketlerden 10 yıllık tuvalet kağıdı stoğu yapıp, birbirlerine virüs bulaştırmak değil. Zor zamanlarda, insan olmanın en güzel görünümlerini de deneyimleriz. Yaşlı komşuları için alışveriş edenleri, canla başla çalışan sağlık mensuplarını, alacaklarını erteleyenleri, bilgisini-emeğini karşılık beklemeden paylaşanları fark edin. Hatta siz de şu an birileri için iyi bir şey yapabilir misiniz? Küçük-büyük fark etmeden yapın. ‘İyilik bul, iyilik yap’ (İngilizcedeki ‘pay it forward’), bize bir iyilik yapıldığında sırf teşekkür etmek ya da yalnızca o iyiliği yapan kişiye bir karşılık vermek yerine başkasına iyilik yapmamız demek. ‘Dünya bu iyi insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor’ diye düşündüğünüz insanlardan biri kolaylıkla siz de olabilirsiniz. Hem iyilik yapmanın keyifli bir şeyler yapmaktan farklı bir biçimde kendini iyi hissettiren bir yanı, getirdiği başka bir doyum var.
Hayat kalitemizi yükseltmek için dünyadaki tüm parametreleri biz yönetemeyiz. Dışarıda olan bitenler elbette bizi etkiler ve yönlendirir. Bütünün parçasıyız. Ama verdiğimiz tepkileri, aldığımız önlemleri, kendi içimizde olan biteni fark etmeyi, nereye odaklandığımızı kendimiz seçebiliriz. Hayatımızın sorumluluğunu almak tam da bu demektir.
Yorumlar