Kefalonya Yunanistan’ın kuzeyinde, İyonya Denizi’nde yer alıyor ve yüz ölçümü bakımından İyonya’nın en, ülkenin ise 6. büyük adası. Mykonos, Ios veya Santorini gibi aşina olunan Grek mimarisi yok. Zaten 18. yüzyıla kadar Venedik Cumhuriyeti’ne bağlı olan ada 1864 yılında Yunanistan’a verilmiş. Ancak 1953’te meydana gelen büyük deprem, birçok Osmanlı-Venedik savaşı gören Assos Kalesi’nin bir bölümüyle beraber Fiskardo hariç neredeyse adadaki tüm binaların zarar görmesine neden olmuş. O günden sonra sıfırla yeniden başlayan adaya tarihi gözle bakmak isterseniz Argostoli’deki Historical and Folk Art Museum’u ziyaret edebilirsiniz.
Argostoli adanın merkez bölgesi. Taksi 20 euro’ya götürüyor.. Taksicilerin taksimetreyi açma gibi alışkanlıkları yok diyebilirim, dolmuş usulü çalışıyorlar J Bence kalmak için ideal bölge. Havaalanından 15 dakika uzaklıkta. En kalabalık bölge burası. Müzeler, cafe ve barlar, birkaç mağaza, hediye dükkanları diğer her şey burada toplanmış durumda. Akşamları klasik sakin bir yazlık yeri gibi oluyor. Sabah sokaklar boş ve güneş henüz doğarken sarısının en sıcak tonlarıyla gölgeleri kovalıyor. Muhtemelen 60’lardan kalan nostaljik bir benzin istasyonu, market tabelaları, düz ve tek katlı evleriyle manzara, Lana Del Rey’i eksik, vintage bir müzik videosuna benziyor.
Limanın hemen yanında olan restoranda masa düzeni deniz üzerindeki tahta iskelelerde. Balıkçı lambaları, kısık müziği ve samimi ortamıyla keyifli bir mekan. Hem uzo sevmiyorsanız menüde Yeni Rakı da var.
Gastronomik bir öneri değil kesinlikle ama tur yapan teknelerin tam karşısındaki Sparaki’ye giderseniz de masadan mutsuz kalkmazsınız bence. Ayrıca İtalyan restoranları veya burger, steak severlerin şans verebileceği birkaç yer var. Şık bir bir yer arayanlar Katavothres ‘e bakabilir. Ada geneline göre kendi içinde daha modern ve iddialı. Buradaki önemi ise gece 2’den sonra büyük bir sürprizle yerli / yabancı tekno ve house dj’leri ile ertesi güne kadar partileyen bir gece kulübüne dönüşmesi. Merkezde 1-2 gece kulübü gibi yer var ancak Marmaris referanslı olduğu için saymıyorum.
Adayı dolu dolu gezmek için 5-6 gün gerekli. Gezecek çok yer, yüzmeden dönmek istemeyeceğiniz çok koy ve plaj var. Bunun için de motorlu bir taşıta ihtiyacınız olacak. En mantıklısı araba kiralamak, otobüs saatleri mantıksız, taksiler pahalı ve bazı bölgeler gerçekten birbirine baya uzak.
Bunlardan ilki Myrthos merkeze 30 km uzaklıkta. Taksi 45, 1 saatten fazla sürüyor üstelik başka bir otobüse aktarma falan yapmak gerekiyor J Seyahat dergilerinin her sene güncellediği En İyi Plajlar listelerinde yer alıyormuş. O virajı dönüp yukarıdan koyu gördüğünüzde nedenini anlıyorsunuz. Yemyeşil ormanların sonunda çakıl taşları ve Pantone mavi paleti gibi bir deniz. Dağlık yoldan aşağı inmeden önce çektiğiniz hiçbir fotoğraf gördüğünüz gibi olmadığı için sizi tatmin edemiyor. Aşağıda hiç tesis yok. Yanınıza su, atıştırmalık ve en önemlisi şemsiye alırsanız tadınızı kaçıracak her şeyin önüne geçmiş olursunuz.
Myrtos’un Plajı’ndan sonra kuzeye devam edip 20 dakikalık dönemeçli bir yolculuğun ardından lokallerin Fiskardo’ya oranla daha çok sevdiği Assos’a gidebilirsiniz.
Çok, çok küçük ve samimi bir köy. Bir kısmı yıkılan Assos Kalesi’ni gezebilir, ağaçların arasından inerek gideceğiniz mini koyun pırıl pırıl denizinde serinleyebilirsiniz.. Çok sakin ve sessiz olan köydeki 2-3 salaş tavernadan birinde yorgunluk birası içerek Assos turunu birkaç saatte tamamlayabilirsiniz.
Assos’la 20 Argostoli ile arasında 60 km var. Bu bölge Madonna ve DiCaprio gibi meşhur isimlerin yatlarıyla geldikleri liman olarak da biliniyormuş. Taksiciler bayılıyorlar ünlü saymaya. Tam bu yüzden evler daha renkli, her şey daha turistik. Tabii fiyatlar da.. Denize girmek, yayılmak için değil ama gezmek ve akşam yemeği için gitmek daha güzel olur.
Adanın bir diğer öne çıkan rotasyonu Melissani Gölü. Gördüğümgibi Bucket list ‘ime giren bu jeolojik doğa harikası, Kefalonya’ya gitmek için yeterli bir sebep . Melissani, bir tepeden açılan delikten aşağı 100 metre kadar derin bir mağaranın içerinde kendiliğinden oluşan 30 metrelik bir göl. Delikten göle vuran güneş ışığı, Tepede görünen zeytin ağaçları, turkuaz rengindeki suyu ve atmosferi ile etkileyici bir yer. 7 euro gibi bir ücretle mağaranın içinden girip sandal ile 10 dakika kadar gezebiliyorsun. Pekin bilin bakalım bu gölün suyu nereden geliyor? Bizim teknocu Katavothres kayalıkların üzerinde. Tam da buradaki kayaların arasındaki obruklardan sızan deniz suyu kilometrelerce yol kat ederek Sami’ye ulaşıyor yerin altından Melissani’yi dolduruyor. Katavothres ‘ten denize bırakılan 140 kg likit yeşil uraninin 14 gün sonra Melissani Gölü’nde ortaya çıkmasıyla sonuçlanan deneyle gizem çözülüyor.
Melissani Gölü’nü görmek için Sami’ye gitmeniz gerek. Sami ise merkeze 40 km uzaklıkta ve taksi 40 Euro’ya götürüyor. Turistlerin yoğun olarak kaldığı bir bölge ama yine de oldukça küçük. Fakat -bence -adanın en keyifli koyu Antisamos da bu bölgede yer alıyor. Manzarası yarışamaz belki ama Antisamos’un denizi Myrtos ile yarışacak kadar güzel. Birbiriyle benzer özelliklerde 3 adet işletme var. Tavsiye üzerine Mojito ’yu seçtik. İsmini hak eden bir mekan olduğunu söylemek gerek. Hafta sonları etkinlik, parti vs oluyormuş. Plajda ayrıca su sporları da yapabiliyorsunuz. Doğası, denizi ve enerjisi ile Antisamos çok çok güzel gerçekten.
Argostoli ‘den feribotla karşıya geçmek gerekiyor. Oradan da yaklaşık 20 dakikalık sürüş ardından kızıl kumu, plajı çevreleyen beyaz kayalık tepeleri ve dağ yamaçları gerçekten güzel fotoğraf veriyor. Epey uzun olan plajda dip dibe birkaç işletme var ancak hepsi birbirinden soğuk ve kötü işletiliyor. Halbuki potansiyeli belki de diğer tüm plajlardan daha fazla fakat hiçbiri olmamış. Denizi de cam gibi olmasına karşın kumun renginden dolayı diğer koylardaki gibi görünemiyor. Çok daha turistik bir bölge gibi, pek genç de sayılmaz kalabalık. Kumu özellikle tercih etmiyorsanız gitmenize gerek yok bence. Zaten tekne turu yaparsınız duraklardan biri genellikle Lixouri oluyormuş.
Argostoli’ye yakın olduğu için tercih edebileceğiniz bir diğer plaj Lassi. Argotoli’ye arabayla 10 dakika falan. Üstelik düzgün yol. Kefalonya standartlarına göre gittiğimiz plajlar arasında en büyük ve hareketli işletme bu plajdaki Costa Costa olabilir. Fonda 130 bpm’lerde koşmadan, fonda müzik çalan bir dj vardı, en iyi olayı buydu J
Petani de iyi de bir alternatif olabilir. Myrtos’a benziyormuş. Artı olarak plajda işletmeler varmış. Daha çok taverna var demişti taksici. Hoş bunu diyen abinin 60 yaşında falan olduğunu göz önünde bulundurursak aslında sadece müzik var da demek istemiş olabilir 🙂 Vaktiniz olursa bakmaya değer.
Sonuç olarak yüzmek, çoğunlukla kafa dinlemek ama partilemek için kapıyı açık bırakmak ve lezzetli deniz mahsulü yemek istiyorsan Kefalonya’da deniz tatili yapmayı #denemenlazım.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 22/02/2019 12:55
Leave a Comment