Hepsinin temelinde yüksek kaliteli ekipman kullanarak plaklar aracılığıyla iyi müzik dinlemek yer alıyor. Odyofilin kelime anlamının sesi en iyi ekipmanlarla üretmeye ve dinlemeye tutkulu kişiler olduğunu düşünüldüğünde bu mekanlara neden böyle dendiğini anlamak mümkün.
Bu temadaki mekanların geçmişi esasında Japonya’ya uzanıyor. 1920’li yıllarında sonunda Japonya’da ortaya çıkan “jazz kissa”lar yani caz müziğin dinlendiği kafeler II. Dünya Savaşı’nın ardından hızla sayılarını arttırıyor ve ülke çapında bir kültür haline geliyor. Müziğin bir arka plan öğesi olarak değil de mekanın varoluş amacı olduğu jazz kissa’lar 70’li yıllarda dinleyicilerin ekipmana daha kolay erişebilmesiyle popülaritesini biraz kaybediyor. Batı dünyasında Japon kültürü ilhamıyla arka arkaya böyle mekanların açılması bu fenomeni yeniden gündeme getiriyor. Artık günümüzde başta Tokyo olmak üzere Avrupa ve Amerika’nın pek çok şehrinde odyofil barlara rastlamak mümkün.
Yalnızca müzik zevkine adanmış bu mekanların bazı ortak özellikleri var:
Londra’nın merkezi noktalarından King’s Cross’ta bulunan Spiritland, müzik kültürü etrafında şekillenmiş bir alan. Gündüz saatlerinde kafe, akşam ise bir bara dönüşen Spiritland aynı zamanda bir radyo stüdyosu ve prodüksiyon şirketi olarak varlığını sürdürüyor. Mekanın kurucuları çatıları altındaki bu bileşenleri oluştururken dinleyicilerin duyu ve duygularını harekete geçirmeyi amaçlamışlar. Müzikle mümkün olan en derin şekilde etkileşime geçme, müziği sanatçının amaçladığı şekilde duyma, içinizdeki duygularla bağlantı kurma ve buna uygun lezzetlerle bu bağlantıyı güçlendirme arzusu Spiritland’in doğmasına vesile olmuş.
Sıcak atmosferi, konsepti ve müdavimleriyle tam bir Berlin mekanı diyebiliriz Rhinoçéros için. Müzik sever bir çiftin kurucusu olduğu bar ilhamını Japonya’daki jazz kissa kültüründen alıyor. Japonya’da zaman geçirip geri dönen DJ ve müzisyen arkadaşlarının hikayelerinden de etkilenerek burayı kuruyorlar. İçeride iyi bir müzik sisteminden ağırlıklı olarak caz müzik çalıyor. Blues, soul ve funk da onu takip ediyor. Yine Japonya’da olduğu ister kahvenizle isterseniz de kokteyl veya viskinizle müziğin ruhuna kendinizi bırakabiliyorsunuz. Hoş bir yemek menüsü de var.
Müzik ve plak tutkusundan doğan Bambino, ilhamını Tel Aviv’in şenliklerinden, Londra ve New York’un kulüplerinden, Tokyo’nun caz kafelerinden alıyor. İyi yemek ve iyi müziğin özel bir atmosferde bir araya geldiği Bambino, şehrin gözde noktaları arasında yer alıyor. Önemli bir özelliği de rezervasyon almamaları. Her detayıyla rahat ve keyifli hissettiren Bambino mutlaka Paris’te yapılacaklar listenizde yer almalı.
Hem plak hem de nitelikli kahve dükkanı olan Faraday, Madrid’in kendine has şehir hayatını hissettiren mekanlardan biri. İçerde müzik dinleyebileceğiniz gibi plak alışverişi de yapabiliyorsunuz. Tatlı dekorasyonu ve etraftaki objeleri de sizi evde gibi hissettiriyor. Gündüz saatlerinde şehri turlarken keyifli ve farklı bir mola noktası olabilir.
Milano’da hızla artan listening room mekanlarının yenilerinden Gesto, restoran ve kokteyli barı aynı çatı altında buluşturuyor. Geniş plak seçkisiyle DJ setler ve jam sessionlar düzenlenin mekanın benzerlerinden bir farkı da var. Yirmi kişiye özel olarak ayrılabilen bir karaoke odaları bulunuyor. Eğlenceye devam etmek için iyi bir alternatif olabilir.
Listemizde bir de yeni açılan bir LP bar bulunuyor. İtalya’nın Reggio Emilia şehrindeki The Riff hem iddialı bir menüsü olan bir restoran hem de Hi-Fi sisteme sahip bir kokteyl bar. Atmosferi sebebiyle New York’taki plak barları andıran mekanın geniş bir plak seçkisi var.
Brooklyn’de konumlanan Eavesdrop konu listening room olduğunda şehrin en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor. Üst düzey bir dinleme deneyimi sunan mekan Brooklyn’in dinleyici, sanatçı ve küratör topluluğunu sıcak bir atmosferde bir araya getiriyor. Özel yapım kokteyller, doğal şaraplar ve paylaşımlık lezzetler de bu duyusal deneyime eşlik ediyor.
California’nın Oakland bölgesinde bulunan Bar Shiru aynı zamanda Bay Area’nın da ilk hi-fi plak dinleme barı. Çoğunlukla caz ve soul müzikler çalan mekanın ilhamı tabii ki Japonya’nın jazz kissalarından geliyor. Hatta bu içki menülerine de yansıyor. Japon viskileri, yerel biraları ve sakelerinin de olduğu rafine bir içki seçkisi var. Bazı geceler özel müzik programları, hi-fi dinleme geceleri ve viski tadımları da gerçekleştiriyorlar.
Colorado, Denver’ın çekici listening room konsepti ESP HiFi benzer barların aksine biraz daha erken saatlerde kapılarını açıyor ve müzik seçkisini de buna göre planlıyor. Öğleden sonra açan ESP HiFi’de bu saatlerde ambient, psych folk ve zen müzikler öne çıkarken akşam saatlerinde tempo biraz daha yükseliyor. Dub, caz, motown, synth pop ve fusion sesler analog şekilde yayılıyor. Haliyle size eşlik eden içecekler de tempoya uyum sağlıyor. Japon çaylarından viskilerine, highball kokteyllerden mezcal menüsüne özel bir seçki sizi bekliyor.
Listemizin temelini oluşturan listenin room ve LP kafe kavramını yazının girişinde de bahsettiğimiz üzere Japon kültürüne borçluyuz. Özellikle de Tokyo bu konuda dünyadaki en ilham veren noktalara sahip. Avrupa ve Amerika’dan açılan benzer yerlerin de kökeni hep Tokyo’ya dayanıyor. Bu sebeple sadece bu şehre ait upuzun bir liste yapmak mümkün ama biz teması ve kurallarıyla dikkat çeken ve şehirde ayrı bir yere sahip Bar Martha’yı paylaşalım istedik.
Martha’nın kapısında önemli iki kuralın asılı olduğu bir tabela karşılıyor. İçeride alçak sesle konuşmanız ve fotoğraf çekmemeniz rica ediliyor. Sebebi ise gayet basit aslında. Barın kurucusu tam bir müzik sever ve içeride sadece müzik dinlensin istiyor. Arşivlerinde 6.000’den fazla plak bulunuyor ve her gece dingin sesler vintage hoparlörler üzerinden yayılıyor.
Bir odyofilin cenneti olarak tanımlanan Music Complex Seoul müzik severlere özgün bir deneyim sunuyor. Bünyesinde 20.000’den fazla LP’nin yer aldığı kafede raflardan seçiminizi yaptıktan sonra yerinize geçiyor ve kişiye özel turntable’ınızda müziğinizi dinliyorsunuz. İster tek başınıza isterseniz de iki kişilik alanlarda oturarak bu deneyimi yaşayabiliyorsunuz. Hatta seçtiğinizi müziği cafenin merkezi müzik sistemi üzerinden de çalabiliyorsunuz.
Seul’de yer alan Komfybar atmosferi ve konseptiyle baştan sona keyif vadeden bir mekan. Retro çizgiler ve tonlar içeren iç tasarımı, plakları arkasına alan çekici barı ve menüsüyle şehrin lokallerinin sevdiği bir nokta. Kokteyl eşliğinde sadece müzik dinlemeye gidebileceğiniz gibi iddialı oldukları pizzalarını da bu deneyime dahil edebilirsiniz.
Seul’ün biraz dışındaki küçük beldede bulunan Hertz Café, gün boyu plak dinleyebileceğiniz bir mekan. İç mekan tasarımı ve ambiyansıyla hemen kendine çeken mekanda gündüz brunch akşam da kokteyl eşliğinde geniş koleksiyonlarından seçkiler çalıyor. İçeride saatler geçirebileceğiniz kafenin tatlı bir özelliği de var. İstediğiniz parçayı iletip çaldırabiliyorsunuz.
Bir nitelikli kahve plak dükkanı olan Recordoffee, plak tutkusunu yaymayı hedefleyen bir mekan. Plak severleri buluştururken henüz plak dinleme deneyimini yaşamamış kişilere plak çalma oturumları düzenleyerek plakların cazibesini takdir etmelerini sağlıyorlar. Ziyaretçiler bir yandan nadir plakları dinlerken bir yandan da iyi kahveler içerek atmosferin tadını çıkarabiliyorlar.
Dünyada yükselişe geçen listening room/LP kafe trendinin örnekleri İstanbul’da da görülmeye başladı. Asmalımescit’te açılan kraft bira ve müzik mekanı Taproomx güzel bir örnek. Haftalık açıklanan müzik programları çerçevesinde DJ kabininden plakların sesi yankılanıyor. Fıçıdan servis edilen özel biraları ve lezzetli eşlikçileriyle tam bir mahalle barı.
Şehrin fine-dining kulvarında kendine önemli bir yer edinen ve bunu Michelin yıldızıyla da taçlandıran Arkestra, mekan içerisinde Listening Room isimli bir bölüme sahip. Restoranın üstünde bulunan bu alanda yemek öncesi veya sonrası iyi müzik ve iyi kokteyl eşliğinde vakit geçirebiliyorsunuz. Haftalık olarak değişen bir program ile her akşam farklı isimler, Arkestra koleksiyonundan veya kendi seçkilerinden plaklarla Listening Room’da geceye ev sahipliği yapıyor.
Geçtiğimiz yaz sonu Yeniköy’de açılan İoki Nau da mekan içerisine plaklarla müziği entegre ediyor. Restoranın üst katını müziğe ayıran İoki Nau, İstanbul’un sevilen sushicisi İoki’nin bir uzantısı aslında. Burada Nikkei mutfağına ağırlık verdikleri daha farklı bir menü ve kokteyl barları bulunuyor. Müzik programı haftalık olarak değişiyor. Yaz aylarında kullanılan keyifli bir terası da var.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 18/02/2024 12:24
Leave a Comment