Öncelikle söylemem gerekiyor ki, beni atlayıştan çok endişelendiren kısım önüme onlarca sayfa kontratın konduğu an oldu. Daha önce herhangi bir tehlike riski olan sporu yapanlar bilirler: bu tehlikelerden şirketin sorumlu tutulamayacağına dair ve tüm sorumluluğun size ait olduğuna dair bir belge imzalatılır. Fakat “skydiving” için bu belge onlarca sayfa haline geliyor ve üst üste pek çok kez, ölmeniz ya da herhangi bir şekilde zarar görmeniz durumunda bütün haklarınızdan feragat ettiğinize dair sayfalar karşınıza çıkıyor. O günün organizasyonu da dahil olmak üzere bir tek bu noktada ciddi bir endişe yaşadığımı ettiğimi hatırlıyorum.
Fakat bu sancılı yarım saati geçirdikten sonra, sizinle atlayışı yapacak hoca ile eşleştiriliyorsunuz ve uçağa gitmeden önce karada küçük bir eğitim (20 dk civarında) alıyorsunuz.
Ben atlayışımı, Amerika’da California eyaletinin San Francisco’ya yakın Hollister adlı küçük bir şehirde yaptım. Ve küçücük bir kasaba olmasına rağmen Hollister Skydive çevrenin en güvenilir atlayış okullarındanmış diye duydum. Atlayış eğitmenleri de oldukça uluslararası geçmişlerdendi.
Benim eğitmenin Avusturya’lı bir genç bir kadındı ve konu hakkındaki bilgisi ve benimle iletişimi, bana oldukça güven verdi. Uçağa gideceğimiz arabaya binmeden önce, eğitmenlerimiz bize atlayış ekipmanlarını verdi ve süreci iki kez anlattı. Daha sonra atlayışa beraber gittiğim arkadaşımla ve atlayış yapacak 4 başka kişi ve eğitmenlerimizle bizi uçağa götürmesi için bir limuzine bindik.
Limuzinden indiğimizde yaklaşık 15 kişilik minnacık bir uçağa bindik (doğrusunu söylemek gerekirse bu uçağın boyutunu görünce azıcık korktuğumu söyleyebilirim). Uçakta eğitmenlerimiz bizi kendilerine arkadan bağladılar. Ve herkes yerleşince uçak kalktı. Uçakta en önde 8000ft’ den atlayacaklar, sonra 11,000ft’den atlayacaklar ve en son 15,000ft’den atlayacaklar şeklinde oturuldu. (Her atlayış yapıldığında uçak biraz daha yükselecek şekilde). Ben ilk deneyimim olacağı için 8,000ft yani yaklaşık 2,500 metreden atlayış yapmayı tercih ettim. Şunu eklemem gerekiyor ki atlayış yaptığınız yüksekliği arttırdıkça hem serbest dalış süreniz uzuyor hem de ödediğiniz miktar artıyor 🙂
Uçaktan ikinci atlayacak olan kişi olarak sıram gelince, eğitmenin arkadan beni uyarısı ile açık uçak kapısından bacaklarımı sarkıttım. Bu noktada vazgeçmeyi düşünmüş olabilirim, ayaklarınızın binlerce metre yukarıda bir uçaktan sarkması idrak etmesi çok kolay bir duygu olmuyor 🙂 Ama eğitmenin bana “Hazır mısın?” sorusu ile ona cevap veremeden, ikimizi de itmesi ile uçaktan atlamamız, o huzursuz hissin yerine eşsiz dünya dışı bir duygunun gelmesine yol açtı. Serbest düşüş atladığınız yüksekliğe göre daha uzun ya da kısa sürebiliyor, benimki 10-15 saniye arasındaydı fakat hayatımda en dolu yaşadığım 15 saniyeydi diyebilirim.
Bana dünyanın ne kadar küçük bir parçası olduğumu ve keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca duygu olduğunu hatırlattı. Bunun yanında da yüzümü şekilden şekle soktu tabii 🙂 Eğitmen atlamadan hemen önce atlayışta yüzünü resimlerde nasıl gözükmesini istiyorsan öyle atla, yoksa serbest düşüşte yüz ifadeni değiştiremezsin demişti. Bu tavsiyenin önemini resimleri alınca gördüm…
Bu adrenalin dolu saniyelerden sonra paraşüt açılıyor ve o eşsiz heyecanlı his yerini huzura bırakıyor. Ayaklarımın altında uçsuz bucaksız bir alan görmek özellikle o yoğun histen sonra beni çok rahatlattı. Eğitmen de bir noktada paraşütün kontrolünü bana verdi ve paraşütü ben yönlendirdim. Bu kısım ise eğitmenine göre değişmekle beraber 20 dakika civarı sürüyor. Daha sonrasında da aynen bir uçağın inişi gibi kalça üstüne iniş yapıyorsunuz. Burada biraz canımın acıdığını söyleyebilirim fakat bütün deneyimin yanında ufacık bir acı benim için önemli olmadı. Bütün deneyimi düşündüğümde benim için eşsiz, çok özel ve kesinlikle yeniden yapmak isteyeceğim bir deneyimdi 🙂
Bu içeriğin güncellendiği tarih 17/02/2019 14:24
Leave a Comment