İstanbul’dan biraz uzakta, Endonezya’nın 17 bin adasından başkent Jakarta’nın bulunduğu Java adasına en yakın olanı. Ekvator’un 8 derece güneyinde, 153 km uzunluğunda; kıyılarının kimi boyu aşan dalgalarla süslü, kimi bembeyaz kumuyla. Bali; yemyeşil tropik ağaçların çevrelediği, bugüne kadar gördüğüm en samimi yerlerden biri. Hem en lokal balayı merkezi, hem de huzur dolu bir tatilin en renkli adresi.
Yolunun düşmesi için biraz imkansız, ‘bekleme, git’ dediklerimizin en neşelisi, planını yaparken bile heyecan verici.
Olur da bu yakınlarda gidecek olursan;
Adanın keyfini kiralayacağın motorla çıkartmayı,
Aracı ben kullanmayayım, hatta biri bana anlatsın diyenlerdensen rehber ile anlaşıp tüm gün dolaşmayı,
Tanrılar Adası unvanının hakkını vermek için Uluwatu Tapınağı ile başlayıp, Tanah Lot ve Tirta Empul ile devam ederek en içten isteklerini Bali’nin en güzel köşelerinde dilemeyi,
Kuta ve Jimbaran’da sörf yapmayı,
Sörften sonra Jimbaran sahilinde günbatımına karşı Bintang’ını yudumlamayı, ardından da ayakların kuma basa basa Jimbaran Restaurant’ta adanın deniz mahsullerini tatmayı,
Ayana Resort’un içindeki Rock Bar’da Hint Okyanusu’na karşı kokteylini içmeyi,
Jimbaran’da boyunu metrelerce aşan dalgalara karşı gelmeyi,
Ubud Kutsal Maymun Ormanı’nda minik bir muz ile yeni arkadaşlar edinmeyi,
Ubud çarşısında gezerken, gözüne kestirdiğin en renkli lokal hediyelikleri almak için kıran kırana pazarlık etmeyi,
Tegalalang Pirinç Terasları’nda doğanın mucizelerine karşı bir ‘oh’ çekmeyi,
Teraslardan sonra mola verip, Luwak kedilerinin geceleri topladığı en özel kahve çekirdeklerini sindirip, doğaya geri bırakmasıyla elde edilen Luwak kahvesinden içmeyi,
Ubud’un ortasından geçen Ayung Nehri kenarında, ormana karşı salak, ananas, kavun ve çarkıfelek meyvelerinin önderliğinde organik bir kahvaltı etmeyi,
Nusa Dua’nın sakin denizinde yüzüp, beyaz kumlarında huzur bulmayı,
Bali’ye de gelmişken de adanın hakkını verip, en az 1 saatlik Bali masajı ile rahatlamayı
Leave a Comment