Üstüne bir de Anadolu’nun ortasında konuşlanması ve üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde Ankara’lının sıcak denizlere inme çilesi eklenince, şehrimiz okuyan kesimin ağırlıklı olduğu, mekanlardan çok dostlukların anlam kazandığı, bazen sıkıntıdan patladığın, yine de kopamadığın bir yer haline geliyor. Ama bu demek değil ki gezilecek görülecek, damağınızı şevklendirecek yerler bu şehirde yok. Tabii ki var; Ankara’da bir haftasonunun nasıl geçirilebileceğine ilişkin öneriler bu yazıda sıralanıyor.
Ankara’ya gelişin bir toplantı için haftaiçi sabah gel akşam dön formatında da olabilir, Doğu Ekspresine binmeden önce iki gün soluklanmak için de. Bu yazıdaki önerilerin bir çoğu her iki duruma da uyarlanabilir. Ancak ben bir cumartesi pazarını güzide şehrimize ayırdığını varsayacağım.
Bu durumda Cumartesi sabah kahvaltısı için Ankara’da olabilecek en nostaljik yerlerden biri olan Ankara Kalesi’ne doğru yol alabilirsin. Kalenin kendi başına çok etkileyici bir durumu yok, içerisinde eski Ankara evleri ile el işi dükkanlarını görmen mümkün. Ancak Kale tarihi oldukça eski. Arkeolojik olarak doğrulanmasa da yapılışının Hititler zamanına kadar uzandığı sanılıyor. Bilinen gerçek ise Romalılıar, Bizanslılar ve Selçuklular dönemlerinde kullanıldığı.
Kaleiçini 10-15 dakikalık bir yürüyüşle gezdikten sonra kahvaltını, Kale kapısının tam karşısında yer alan, Divan tarafından işletilen ve otel olarak da hizmet veren Çukurhan’da yapabilirsin. Hava güzel ise terasını tavsiye ederim, zira tatlı bir Ankara manzarası var. Kahvaltı sonrasında biri mekanın solunda diğeri ise sağında yer alan Çengelhan’ı ve Erimtan Müzesi’ni gezebilirsin. Yapımı 1500’lü yıllara dayanan Çengelhan, şu an Ankara’nın ilk sanayi müzesi olan ve içerisinde Vehbi Koç’un iş yaşamına başladığı dükkanın da yer aldığı Rahmi Koç Müzesi olarak ziyarete açık.
Arkeolojiye ilgin varsa Erimtan Müzesi haricinde, Kale bölgesine geldiğinde olmazsa olmazlar arasında olan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezebilirsin. Benim gibi her eğitim öğretim döneminde en az bir defa okul gezisi kapsamında bu müzeyi ziyaret edenler için bu isim mideye kramplar girmesine sebep olabilir. Ancak müze arkeoloji alanda dünyanın sayılı müzeleri arasında sayılıyor. İçerisinde Paleolitik Çağdan (Yontma Taş Devri yani), Osmanlı devrine kadar Anadolu Arkeolojisi eserleri yer alıyor. Yani önemi büyük!
Yeteri miktarda müze gezdiğini düşünüyorsan Kale kapısının karşısından (At Pazarı diye de bilinir) aşağı inen yokuştan yürümeye başlayıp Ulus sokaklarının derinliklerine dalabilirsin. Kısa bir yürüyüşten sonra ulaşacağın, zamanında çocuk ve kadın cezaevi olarak kullanılan Pilavoğlu Han kahveni içmek için güzel bir seçenek. Yokuştan aşağıda doğru devam ederken bakırcılar çarşısını gezebilir eski zanaatkarlardan kimler kalmış diye etrafı kolaçan edebilirsin. Sokak aralarında kaybolurken 18. yüzyılda inşa edilen Pirinç Han da içeri girip göz atmaya (ve gözleme yemeye) değer yerlerden biri, aklında olsun.
Saatler öğleden sonrayı göstermeye başladıysa rotamızı Anıttepe’ye doğru çevirebiliriz. Vakit Ankara’nın simgesi Anıtkabir’i gezme vakti. Ana kapının önünden giriş yaptıktan sonra tüm resmi ziyaretlerin başlangıcı olan Aslanlı Yol’dan yürüyerek önce kabri, sonra da Kurtuluş Savaşı Müzesini ziyaret edebilirsin.
Bu saate kadar fazlasıyla yürüyüş yaptığımıza göre, Cumartesi akşamı hazırlıklarına başlanabilir diye düşünüyorum. Bu durumda rotamızı Tunalı Caddesi’ne çeviriyoruz ve ilk durak olarak Ankara’nın en eski publarından biri olan Kıtır’a oturuyoruz. Oturuyoruz dedim ama haftaiçi haftasonu farketmeden akşam üzeri saatlerinde burada yer bulmak oldukça zor. Ancak içeriden yiyeceğini içeceğini alıp mekanın çevresinde takılmak da oldukça yaygın bir gelenek. İlla içeride oturacağım dersen dört kişilik yerde tek başına veya iki kişi oturan kişilerin yanına da sığınabilirsin. Gerçek bir Kıtır sakini bunu kesinlikle garip karşılamayacak, hatta yer arayan acıklı gözlerle etrafa bakarsan biri masa paylaşmayı teklif bile edebilecektir.
Canın pub çekmiyor ise yine oldukça yakında bulunan Cafe Eclair’de el yapımı eklerden ve elmalı tartlardan yiyerek kahveni yudumlayabilirsin.
Bu akşamüstü keyfinden sonra kazınması geçen mideni şenlendirmek isteyebilirsin. Bu durumda şık restoran tercih ediyorsan La Gioia, geleneksel takılmak istersen, her ikisi de birer Ankara klasiği olan Uludağ veya Hacı Arif Bey kebapçılarından birine gidebilirsin. Bu arada hazır Tunalı bölgesindeyken Kuğulu Park’a uğrarsan, bir çok Ankaralının çocukluk fotoğrafları arasında mutlaka yer alan, kar beyaz kuğularla tanışabilirsin.
Yemekler yendi ise artık o çılgın (!) Ankara gecelerine akma vakti gelmiştir. Gerçek bir Ankara’lı gibi davranmak istiyorsan önce Tunus Caddesindeki publardan birine uğrayabilirsin. Bence bunlar arasında gitmen gereken yer Cafe Bien. Haritadan baktığında burada öyle bir yer yok diyeceğin kadar gizlenmiş ama içeri girdiğinde bölgedeki bir çok yerden daha leziz müzikleri dinleyeceğine emin olduğum yer burası. Hafta içleri jazz ağırlıklı canlı müzik yapılan mekanda haftasonu insiyatif, binyıldır bu mekanda müzik yapan DJ’de. Özellikle Cuma ve Cumartesi günleri, saatler gece yarısını gösterdiğinde, küçük ama şirin mekanımızı terk etme vaktin gelmiş demektir. Zira bu saatlerde içerisi nefes aldırmayacak bir kalabalığa ulaşmış olacak.
Bu noktada önemli bir seçim yapılması gerekiyor. İstanbul’da gece yemek yeme adetinde ayaküstü pilavın önemli bir yer tuttuğunu biliyorum. İsteyen varsa Cafe Bien’e on adım mesafedeki Bekir Usta’nın nohutlu tavuk pilavını yiyebilir. Bence bu seferlik bu alışkanlığı bırakıp, biraz daha sabrederek gecenin son saatlerinde ASPAVA coşkusunu yaşamalısın. Ama bu coşkudan önce uğrayacağımız bir yer daha var.
Biraz temiz hava almak istersen (aman dikkat kış aylarında geldiysen bu temiz havaya kemik dondurucu ayaz diyoruz biz), Şili Meydanı’ndaki Siyah Beyaz’a gidebilirsin. Eski Ankara mimarisi ile inşa edilmiş bir apartmanın alt katında yer alan, gündüzleri ise bir sanat galerisi olan mekan iyi müzik, iyi içeçek ve iyi ortamın adresi. Tüm duvarları sanatçıların siyah beyaz fotoğrafları ile bezenmiş durumda olan ve uzun yıllardır aynı kalite ile hizmet veren mekanın bir filmi bile var.
Siyah Beyaz’da gücünün yettiği kadar eğlendikten sonra artık beklenen coşku için Aspava yolunu tutabilirsin. Bunlardan düzinelerce bulabilirsin Ankara’da, ancak benim önerim Yıldız Aspava (Esat Caddesi ışıklarının köşesindeki) veya Özçelik Aspava (Hassas Bölge Karakolu’nun arkasında olması sebebiyle ‘hassas aspava’ olarak da anılıyor). Aspava’nın olayı SSK olarak kısaltılan Soslu-Soğanlı-Kaşarlı dürüm döner aslında. Fakat sadece bununla sınırlarsam ayıp etmiş olurum. Zira, mekana oturur oturmaz bol narekşili salata, soslu patates kızarması, kaşarlı mantar, çiğköfte ve cacık ikramları ile masa donatılıyor. Sen bunlara gömülürken dürümün geliyor, altın vuruşu ise dondurmalı irmikle yapıyorsun.
Baktılar kalkacak gibi değilsin çay ile birlikte sigara bile ikram ediliyor. İşte şimdi güzel bir uykuyu hak etmiş sayılabilirsin. Allah Sağlık Para Afiyet Versin Amin (ASPAVA’nın açılımı bu şekilde, şaka değil gerçek!).
Uzun geçen bir Cumartesi gecesinden sonra öğlene yakın bir saatte uyanacağını varsayarsak, Ekşi Maya’da yapacağın brunch tadında bir sabah kahvaltısı ile güne başlayabilirsin. Adı üstünde ekşi mayalı ekmeği ile nam salan mekanda köy usulünden fransız usulüne, zevkine göre kahvaltı yapabilirsin. Çıkışında kahveni yakınlardaki Amelie’s Garden’da içebilirsin. Mekan sahibinin eşinin Amelie filminin baş karakterine benzerliği nedeniyle bu ismi taşıyan cafe, özellike sağlıklı yiyek içeçekleri ve içerisinde bulunan sukulent atölyesi ile son dönemin popüler mekanlarından.
Pazar gününe yakışır bir kültür turu yapmak istersen Sıhhıye-Ulus tarafına doğru yol alıp, eski cer atölyelerinin restore edilmesi ile kurulan modern sanat müzemiz Cermodern’i gezebilirsin. Yaz aylarında açık hava sineması da kurulan galeride, yılın her zamanından güzel bir sergi veya etkinlik bulmak mümkün.
Bu bölgede ayrıca Salt Ulus’u, İbrahim Çallı’dan Fikret Mualla’ya bir çok eserin yer aldığı Resim Heykel Müzesi’ni, bitişiğinde bulunan ve zamanında Atatürk’ün naaşının bir süre yer aldığı, halı dokumadan bakır işlemeye, osmanlı silahlarından tekzip sanatına kadar bir çok eşyanın sergilendiği Etnoğrafya Müzesi’ni gezebilirsin.
Aynı bölgede Cumhuriyet’in kuruluşuna şahitlik eden ve 23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 yılları arasında I. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan yapı Eski Meclis Binası gezip görebileceğin yerlerden. Hepsini yapmaya kalkarsan oldukça yorulacağın kesin ancak aralarında tercih yapmak oldukça zor. Zevkine göre bir rota çizebilrisin. Sonunda soluklanmak istersen Bahçelievler’de yer alan June Pub’a gidebilirsin. Ağırlıklı olarak jazz müzik dinleyebileceğin mekanda Pazar günleri dahi canlı müzik keyfini yaşayabilirsin.
Kuraktır, soğuktur, denizi yoktur ama güzeldir Ankara, daha sık gelmelisin 😉
Bu içeriğin güncellendiği tarih 22/02/2019 19:52
Leave a Comment