Ayurveda, kelime anlamı ile yaşam bilimi/bilgisi anlamına geliyor (Ayur = Yaşam Veda = Bilimi/Bilgisi) Aslında daha önce aldığın bir yoga dersi, uçucu yağlarla kendine yaptığın masaj ya da sabah dişlerinden sonra dilini de fırçalaman ayurveda ile bir tanışıklığın olduğunu gösteriyor. Kendin için artık iyi bir şeyler yapmaktan bahsediyorsan ya da zaten yapıyor da farklı bir şey denemek istiyorsan Ayurvedik yaşam seni de belki beni ettiği kadar mutlu edebilir.
Kısaca başlayacak olursam Ayurvedaya göre evren dört değil, beş elementten oluşuyor. Bunlar ateş, su, toprak, hava ve boşluk (ether). Senin de içinde bulunan bu elementlerin bazılarının gücü senin için daha yüksek olacaktır. Burada önemi olan şey ise bunları senin için ideal olan bir dengede tutabilmek. Bedenindeki tüm enerjileri doğru şekilde dengelediğinde ise sağlığını koruman kolaylaşacak.
Tam bu noktada belki de seni kaybettim çünkü Ayurvedanın bir çeşit “büyü” olduğunu düşündün. Bu noktadan sonra okumaya devam edersen yalnızca alışık olduğun Batı tıp sisteminden farklı olarak vücudun sana bir sorun olduğuna dair sinyal vermeden önce, sorun henüz ortaya çıkmamışken onunla ilgilenmen gerekecek.
Ateş, su, toprak, hava ve eter vücudunda kendine özgü bir biçimde bir araya geliyor, bu kombinasyonlar sonucunda ise tridoshas ismi verilen enerji biçimleri (yada salgılar) oluşuyor. Bu üç enerjinin adı; vata, pitta ve kaphadır. Saydığım üç farklı enerjinin hepsi herkeste bulunsa da bir tanesi sende muhtemelen daha baskın. Ayurvedaya göre bu üç enerji beden,zihin ve bilincin tüm işlevlerini yönetir, bu enerjiler arasında bir dengesizlik olması halinde ise hastalık meydana gelir. Yaşam alışkanlıklarını değiştirerek iç dengeye ulaşman ise o kadar da zor değil. Hatta Ayurveda dengeyi sağlamanı senin için kolaylaştırarak sana bir vata mı pitta mı yoksa kapha mı olduğuna göre farklı yaşam önerileri sunuyor. Örneğin bir vatayla bir pitta için “sağlıklı yemekler” aynı olmuyor.
İçindeki enerjinin ismini koymayı sana bırakıyorum. İnternette doshanın ne olduğuna karar vermene yardımcı olacak bir sürü test ve kaynak bulabilirsin.
Belki bu yöntemi daha önce de duydun. Duymadıysan da şöyle ilerliyor: organik ve soğuk sıkım (cold-pressed) hindistan cevizi yağını gördüğün ilk aktardan ediniyorsun, sabah uyanır uyanmaz bir çay kaşığı yağı ağzına götürerek normal bir gargara suyu ile yapacağın gibi ağzında çalkalamaya başlıyorsun. Bunu sabah hiçbir şey yemeden önce ve 15 dakika boyunca yapman önerilse de itiraf etmeliyim ki ben bu kadar uzun süre yapmayı henüz başaramıyorum.
Peki bunu neden yapıyoruz? Ben yağ çekme ile bir diş beyazlatma yöntemi olarak tanıştım. Gerçekten düzenli olarak uygularsan 7 günün sonunda dahi dişlerindeki ton farkını göreceksin. Ağızdaki bakterileri “çekerek” genel ağız sağlına da faydası olacağı söyleniyor.
Bu teknikle Ayurveda ile tanışmadan önce tanıştım. Başta külfet gibi gelen bu uygulama zaman içerisinde günün yorgunluğunu atmam için olmazsa olmazlarım arasına girdi. Bilmediğim şeyse kuru fırçalamanın aslında “garshana” olarak bilinen bir ayurvedik teknik olduğuydu.
Garshana saatini duş aldığın saate göre ayarlayabilirsin. Aslında keselenmeye benzeyen bu yöntemi keselenmekten farklı olarak vücudun kuruyken yapıyorsun. Bir fırçayla karnını ve eklemlerini dairesel hareketler ile kollarını ve bacaklarını ise kalbine doğru doğrusal şekilde fırçalaman, ardından da güzel bir duş alman yeterli.
Oldukça basit bu uygulamanın bir kaç faydası şu şekilde: kan dolaşımını hızlandırıyor, cildi temizleyip arındırıyor, sindirimi kolaylaştırıyor, selülit görünümünü azaltıyor..
Ayurvedaya göre dilinin nasıl göründüğü genel sağlığın hakkında çok şey söylüyor. Bu sebeple dilinin nasıl göründüğünden sağlık durumunu kontrol etmek mümkün. Özellikle nasıl beslendiğinin izlerini dilinde görmen olası.
Dilini temizlediğinde olacak olan ise şu: dilindeki tortuyu kaldırarak yemeklerden daha çok tat almaya başlayacaksın, böylece yemeklere daha çok tuz, şeker ya da baharat ekleyerek onlara tat katma ihtiyacın azalacak.
Burada ciddi aletlerle yapılan ciddi bir işlemden değil gün içinde defalarca tekrarlayabileceğin kadar basit bir yöntemden bahsediyorum. Eğer sen bir kadınsan vücudunun sol tarafından nabzını alman gerekli. Çünkü; Ayurvedada vücudun sol tarafını ayın enerjisiyle ilişkilendirilir ve kadınların vücutları ayın döngüsüyle uyumludur. Erkeksen güneşle ilişkilendirilen sağ tarafından nabzını almalısın.
Kadınlar sağ ellerinin üç parmağı ile sol bileklerini kavrayarak erkekler ise tam tersi şekilde nabızlarını alabilirler. Burada önemli olan kalbinin dakikada kaç kez attığı değildir. Nabzını yalnızca hissetmelisin. Bunu farkındalık noktasına ulaşmak için kullanacaksın. Örneğin; yemek yemeden önce ve yedikten sonra nabzını hissederek vücuduna giren besinlerin sana nasıl hissettirdiğine dair yeni bir bakış açısı kazanabilirsin.
En önemlisini en sona bıraktım. Ayurveda akşamları saat 22:30’da uyumanı ve sabah gün doğarken 06:00 civarı uyanmanı yani uyku düzenini gün ışığına göre ayarlamanı öneriyor.
Benim erken uyuyabilmek için kişisel deneyimlerime dayanarak en yararlı tavsiyem uyumadan önce elektronik aletlerden uzaklaşman. Tavsiye edilen uyumadan en az 2 saat önce tüm elektronik aletleri kullanmayı bırakman. Ben şimdilik 1 saat ile yetinsem de aradaki farkı çok net bir şekilde gözlemleyebiliyorum. Şöyle ki elektronik aletlerin yaydıklarıı mavi ışık vücut tarafından doğal ışık olarak algılanıyor ve vücudunun melatonin salgılamasını engelliyor.
Bu sebeple eğer uyumadan önce son ana kadar telefonunun ekranına bakıyorsan, muhtemelen iyi bir uyku uyuyamıyorsundur. Kısacası eğer daha iyi bir uyku uyumak istiyorsan gündüz daha çok doğal ışık ve gece daha az yapay ışık almayı unutmamalısın.
Benim bunun yerine ilk önerim kendine, bedenine zaman ayırman. Mesela ayaklarına susam yağıyla masaj yaparak rahatlayabilirsin (uçucu yağlarla yapılan masajlar da Ayurveda da önemli bir yer tutar). Bir diğer önerim ve bence iyi bir uyku için en etkili yöntemlerden biri de kitap okuman. Bunu denediğin ilk akşam bile uyku kalitendeki farkı hissedeceğini düşünüyorum.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 25/05/2019 09:53
Leave a Comment