1 Kasım ile birlikte sürülerin otlaklardan geri getirildiği ve kış kaynaklarının toplanmaya başladığı bir aylık süreç, insanların ölülerle iletişime geçebildiklerini de düşündükleri bir süreçti. İki alem arasındaki perdelerin aralandığına inanılan Samhain’in sonunda, yani 31 Ekim gecesi, ölülerin ruhlarının yaşayanların dünyasına geçtiğine inanılırdı. Bu geçiş döneminin özel ve doğaüstü olduğuna inanan Keltlere göre, şu fani dünyada işini tamamlayamamış umutsuz, kızgın ve yolunu kaybetmiş ruhları uzak tutmak gerekirdi ki bir sonraki senenin hasadı verimli olsun.
Ölülerin ruhlarının evlerini ziyarete gelmesini haliyle istemeyen Keltler, evlerinin önünde ateşler yakar, ruhlar tarafından tanınmamak için farklı maskeler takarlardı.
Fotoğraf: @avtvmn_leaves
Tüm bunlara rağmen “Samhain’ın özel olarak ölülere veya atalara tapmaya adanmış bir toplaşma olduğuna dair sağlam bir kanıt yok.” diyor York Üniversitesi tarih profesörü ve “Cadılar Bayramı: Pagan Ritüelden Parti Gecesine” kitabının yazarı Nicholas Rogers. Bir diğer değişle Samhain, ölülerin ruhlarından ziyade yazın kışa dönüşünü kutlamakla ilgili bir şeydi aslında.
İşin rengi Pagan ve Şaman kökenli bu bayramın Hristiyanlıkla tanışmasıyla değişiyor. Cadılar Bayramı ve Samhain arasında doğrudan bir bağlantı hiçbir zaman bulunamamış olsa da pek çok uzman, Hristiyanların 1 Kasım’da kutladıkları All Hallows’ Eve ya da All Saints’ Eve (Azizler Günü) ile Samhain’in zaman içinde birbirlerini etkiledikleri ve içiçe geçtikleri görüşünde.
İslamiyet öncesi Şaman Türkleri de Keltlerinkine benzer ritüeller uyguluyordu. Sonbaharla beraber yaklaşan kış günlerinin zorlu geçmemesi için kötü ruhlara değerli hediyeler sunarlardı. Özellikle Trakya yöresine ait geleneksel Bocuk Gecesi ile Samhain’in ritüelleri birbirlerine bayağı bir benziyordu. 6 Ocak’ta kutlandığı için bu iki geleneğin tarihleri tutmuyor olabilir. Fakat, Bocuk Cadısı’nın geleceğine inanılan bu gecede, insanların cadı kılığına girmesi ve Bocuk Cadısı’na rüşvet olarak kabak tatlısı sunması sizce de pek de göz ardı edilemeyecek bir benzerlik değil mi?
Cadılar Bayramı’nın meşhur “şaka mı şeker mi? (trick or treat)” tekerlemesindeki şeker kısmı, aslında sonradan ortaya çıkmış bir bahis. Şaka kısmıysa günümüzde boş bir iddiadan ibaret. Ancak eskilerde tehlikeli durumlara yol açan ciddi bir tehditti.
1800’lerin sonunda Cadılar Bayramı’nda şaka yapma geleneği yerini sağlamlaştırmıştı. İnsanları korkutup tedirgin edecek şakaların başında evlere yumurta atma, çitfliklerin kapılarını açma ve evlerin dışındaki kabinleri devirme gibi korkutmaktan çok sinir bozacak şakalar yapılırdı. 1930’lara doğru gelindiğinde şakalar vandalizm boyutuna ulaştı ve tedirgin ebeveynler zararlı şakaları frenlemek adına yanına şeker alternatifini koyuverdi.
Fotoğraf: @autumnbrewx
Cadılar Bayramı denilince aklımıza ilk gelen şey balkabağı değil elma olmalıydı ya da turp! Bayramın ilk modern örneklerinde elma hem şekere (treat) hem de “elma yakalamaca” oyunundan ötürü şakaya tekabül ediyordu. Ellerini kullanmadan su dolu kovadan elmayı alabilme ya da hiç bozmadan elma kabuğunu tek bir çizgi halinde soyabilme gibi oyunların sonucu geleceğe dair kehanetler olarak yorumlanırdı.
Ruhları evlerden ırak tutmak için ateş yakma geleneği balkabaklarının üzerine korkunç yüzler oyarak içine mum koymaya evrildi. Hayaletsavar olarak kullanılan bu gelenek, İrlanda ve İskoçya’da turpların içini oyarak başladı. Hikayeye göre şeytanla oyun oynamayı seven Jack adında bir çiftçi, turpların içine kömür doldurarak bir çeşit fener yapma geleneğini başlatan kişi olmuştu.
İnançları ve gelenekleri ile Cadılar Bayramı’nın Amerika’ya göçü, 19. yüzyılın ilk yarısında, kıtlıktan kaçarak göç eden İrlandalılar sayesinde oldu. Kıtlık sebebiyle Amerika’ya göç edemeyen turpların yerini de yeni dünyanın topraklarında bol bol yetişen balkabağı aldı, hepsi bu.
Fotoğraf: @frost_oath
İçi oyulan kabaklara halen daha ‘Jack’in Feneri’ dense de Cadılar Bayramı’nın yeni kıtadaki versiyonunda değişen tek şey turplar olmadı. 20. yüzyılın ortasına gelindiğinde Cadılar Bayramı çoğunlukla çocukların tekeline girdi. Cadılar ve periler gibi doğaüstü karakterlerin işin içine dahil olması ve böylesi kostümlerinin çocuklar tarafından sıkça tercih edilmesiyle Cadılar Bayramı yetişkinlerin de kendi oyunlarını oynamak istedikleri büyük çaplı bir eğlence haline geldi.
Ölülerin bir zamanlar canlı oldukları dünyaya dönüşünden artık korkunç cadılar bayramı kostümü giyerek kaçılmıyor. Süper kahramanların ya da ünlü isimlerin kılıklarına girmek daha popüler. Bayramın kışa hazırlanmayı buyuran antik kökenleriyle ilgilen kimseler de kalmış değil. Ancak insanlık tarihindan arta kalan bu antik ve kadim geleneği kökenlerine sadık kalarak kutlamak isterseniz, eski zamanlardan kalma birkaç ritüele şans verebilirsiniz.
Fotoğraf: @grave.reflections
1800’lü yılların sonlarına doğru yerini sağlamlaştıran “şaka ya da şeker” geleneği, çocukların bu olayı bir oyun gibi görmesi fikrini iyice yerleştirmiş oldu. Çocukların gönlünü hoş etmek için bir araya gelen yetişkin mahalleli, birbirlerine hayalet hikayeleri anlatmaktan ve ufak şakalar yapmaktan çok hoşlanmış olacak ki, Cadılar Bayramı zamanla yetişkinlerin oyunlar oynamaya ve günün anlamına uygun giyinme başladığı bir partiye doğru evriliverdi.
20. yüzyılın başlarına gelindiğindeyse Cadılar Bayramı geçmişteki o dini ve doğaüstü havasını kaybediverdi. Ancak bu kaybediş çok da üzücü değil. Ne de olsa zaman içinde evrilip farklı noktalara doğru dallanıp budaklanan bu etkinlik, uzun yıllar kolektif bilinçaltımızda yer edecek ikonik kostümlere el verdi.
Cadılar Bayramı, herkesin kostüm, makyaj ve espiri yeteneklerini konuşturduğu devasa kostüm partilerine dönüşünce, ünlülerin bu geceyi hangi kıyafet içinde geçirdikleri elbette ki merak konusu oluveriyor. Sayı fazlalıklarını avantaja çeviren Neil Patrick Harris ve aşırı tatlı ailesi, kendini Cheetos’a çeviren bir Katy Perry ve makyaj konusunda her sene çığır açan, Cadılar Bayramı kostümlerinin tartışmasız kazananı Heidi Klum bu işin en ilham veren isimlerinden.
Cadılar Bayramı’nı belki orijininden uzakta kutluyoruz. Fakat bu modern halinin en keyifli getirisi kostüm partisi, bu gecenin en atlanmaması gereken ritüeli.
Evinizin yakınında, doğaya yakın olabileceğiniz bir yerde yürüyüşe çıkın. Etrafınızdaki kokuları, renkleri ve sesleri gözlemleyin, hissetmeye çalışın. Doğanın hayat döngünüsünün içindeki yerinizi araştırın. Eğer etrafınızda eve götürüp süs olarak kullanabileceğiniz doğal objeler bulursanız, bu geceye özel dekoratif bir hatıra olarak yanınıza alabilirsiniz.
Paganların sunakları meşhurdu. Siz de günün anlam ve önemini vurgulayacak hem de evinizde şık duracak bir Cadılar Bayramı sunağı hazırlayabilirsiniz. Kurukafalar, iskeletler, hayaletler, cadılar ve balkabakları gibi yılın bu dönemine ait sembolleri bir araya getirerek bayramın gerçek çıkış amacına uygun dekoratif bir Samhain sunağı yapabilirsiniz.
Fotoğraf: @halloweencountdown
Orijinal Samhain kutlamalarının en önemli parçası olan ziyafetlerin modern versiyonunu aileniz ve sevdiklerinizle beraber gerçekleştirebilirsiniz. Mevsim meyve ve sebzelerinin ağırlıkta olduğu bir menü oluşturun mesela. Hep birlikte yaza veda edin ve hep birlikte kucaklayacağınız bir kışın provasını yapın.
Cadılar Bayramı korkutucu ruhlardan ibaret olmak zorunda değil. Bu gecede sizi etkileyen ruhlardan bahsedin. Hayatınızda iz bırakan isimleri anın. Güzel ruhların güzel hikayeleriyle keyiflenin.
Evinizin önünde ateş yakamayabilirsiniz. Ancak ufak bir şömine ya da derin bir kap da işinizi görür. Kendinizle ilgili sevmediğiniz bir özelliğinizi ya da unutmak istediğiniz bir fikri kağıda yazın. Samhain ateşinde yanan kağıt ile birlikte siz de negatif düşüncelerinizden kurtulduğunuzu hayal edin.
Cadılar Bayramı’nın en eski versiyonlarında ufak tefek alametlerden kehanetler yaratmak en sevilen etkinliklerdenmiş. Siz de kendi kehanetlerinizin izini arayın. Tarot bakmayı biliyorsanız örneğin, kendiniz için bir kart açabilirsiniz.
Cadılar Bayramı asıl amacından, yani korkutuculuğundan çok şey kaybedip bir eğlenceye dönüşeli çok oluyor. Siz de kendi eğlencenizi bu güne özel olarak çekilmiş filmleri izleyerek yaratabilirsiniz.
Fotoğraf: @halloweencountdown
“Evvel zaman içinde, belki de rüyalarınızda gördüğünüz bir şehirde, size anlatılacak bu hikaye tüm tatillerin olduğu bir yerde. Eğer ki merak ediyorsan tatillerin nereden geldiğini, artık öğrenme vakti.” Bu sözlerle açılan The Nightmare Before Christmas filminin ilham kaynağı, Tim Burton’ın aynı ismi taşıyan şiiri aslında. Burton, Cadılar Bayramı dekorasyonlarını, Noel dekorsyonlarıyla değiştiren bir dükkanı gördüğünde yazıyor şiiri, sonra iyi ki de filmi çekiyor. Herkesin korkunç bir Cadılar Bayramı geçirmesinden sorumlu olan Jack olmaksızın bir Halloween düşünülemez çünkü.
Fotoğraf: @lady_disney_spain
Ay ışığı altında süzülen, sivri şapkalı ve sihirli süpürgeli cadılar Halloween’in başlıca sembollerinden. Cadıları merkezine alan bir film izleyerek bu eski temsili yaşatamak isterseniz, ne izleyeceğinizi hiç kafa yormadan Hocus Pocus’u açabilirsiniz. Üç yüz yıl sonra Cadılar Bayramı sırasında Salem’de yeniden hayata gelen üç cadı kız kardeşin hikayesini anlatan film, Sarah Jessica Parker ve Bette Midler’in performanslarıyla ayrı bir keyif veriyor.
Tim Burton’ın 90’lar nesline armağanı Beetlejuice, sıra dışı konusu, zamanının ötesinde efektleri ve hafızamıza yer eden şarkılarıyla Cadılar Bayramı gecesine eğlenceli bir malzeme olabilir. Ölümün bir son olmadığı, ölülerin de iyisinin ve kötüsünün olduğunu gördüğümüz film anında Cadılar Bayramı havasına girmenizi sağlayacaktır. Siz de aynı fikirdeyseniz, üç kere tekrar ediniz. “Beetlejuice, Beetlejuice, Beetlejuice!”
İçinde bolca gotik öğeyle, haliyle Tim Burton’ın elinden çıkma olan Corpse Bride ,yönetmenin ‘zamansız’ hikayelerinden biri. Dirilerin solgun cansız, ölülerin ise rengarenk ,canlı renklerle tasvir edildiği, ‘Ölüler Diyarı’na bizi davet eden film ,Cadılar Bayramı için en keyifli seyirliklerin başında geliyor.
Pek çoğumuzun belleğinde sağlam bir yeri bulunan ve korku filmi denince akla ilk gelenlerden olan Halloween’in, korku janrına büyük etkileri olmuştu. Serinin 20. yılı şerefine çekilen yedinci Halloween filmi Halloween H20 ise, katliamdan 20 yıl sonraya davet ediyor izleyiciyi. Michael Myers’ın özleyenler ve Cadılar Bayramı akşamının hakkını tam anlamıyla vermek isteyenlerdenseniz bu filme bir şans verebilirsiniz.
Cadılar Bayramı’nı illa korkarak geçirmeye gerek yok. İçinizi ısıtacak tatlı tekinsizliği ile iki cadı kız kardeşin hiyakesini de ilzeyebilirsiniz. Nicole Kidman ve Sandra Bullock’un arzı endam ettiği Practical Magic, gecenin büyülü atmosferine fazlasıyla uyacaktır.
Cadılar Bayramı bundan çok uzun yıllar önce çocukların tekeline geçti demiştik. İşin korkutucu tarafıyla yetişkinler eğlenirken çocukları da unutmamak gerek. Bir cadı olduğunu öğrendikten sonra kasabasında yaşayan doğaüstü canlılara yardım etmeye çalışan bir kızın hikayesini anlatan Disney Chanel yapımı olan Halloween town, çocuklar için eğlenceli bir tercih olabilir.
Neil Gaiman’ın beş yaşındaki kızı için kaleme aldığı bu öykü her ne kadar küçük bir kız için yazılmış olsa da çocuklar için ürkütücü olabilir. İşin komik tarafı Gaiman da bunu çok sonradan fark edecek olmasıdır. Haliyle gotik ve asabi Coraline’in hikayesi biz yetişkinlere kalmıştır.
The Lion King ve Stuart Little filmleriyle tanıdığımız yönetmen Rob Minkoff’un çocuklara Cadılar Bayramı armağanı The Haunted Mansion ilginç bir kombinasyona sahip. Biraz komedi, biraz korku, biraz gerilim, bir tutam gizem ve elbette ki aşk… Tüm bu özellikler zaten filmi bir peri masalı yapmaya yetiyor. Yüzünüze hafif bir gülümseme takılıyen gerilimi hissetmenin ne demek olduğunu hissetmek isterseniz, izleyiniz.
Shirley Jackson’ın korku edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen The Hounting Of The Hill House’un dizi uyarlaması, korku maratonu yapmak isteyenleri fazlasıyla tatmin edecektir. İki farklı zaman diliminde ilerleyen anlatımı, çocuklukta yaşanan travmaların bireylerin tüm hayatlarında nasıl etkili olduğunun derli toplu anlatışı ve başarılı efektlerle dizi, sizi içine çekmekte zorlanmayacak.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 29/10/2019 11:20
Leave a Comment