Barbican Centre tarafından yaratılan Dijital Devrim sergisi İstanbul’da! Londra, Stockholm ve Atina’dan sonra Türkiye’de Zorlu PSM’e gelen bu sergide, birbirinden ilginç ve her seferinde size şaşırtacak deneyimlere ortak olacaksınız.
Sanat ve teknolojinin sınırlarını zorlayan sanatçıların, müzisyenlerin, film yapımcılarının, tasarımcıların her birinin eserlerinin yer aldığı bu sergide yaratıcı enstalasyonlar, giyilebilir teknolojiler, geçmişten günümüze dijital arkeoloji, dijital evrimin bir parçası olabileceğiniz video oyunları, Inception ve Gravity gibi dünyaca ünlü ve başarılı filmlerin özel efektleri, üç boyutlu lazer ışıkları ve çok daha fazlası Digital Revolution’da.
Sergiyi gezerken her esere hayranlıkla bakacağınıza emin olabilirsiniz. Digital Revolution sergisi öyle ihtişamlı hazırlanmış ki içeri adımınızı attığınız an sanat ve teknoloji dünyasının muhteşem birleşiminde kendinizi kaybedeceksiniz.
Pyramidi – will.i.am ve Yuri Suzuki
@simaylmz ‘ın favori enstalasyonu, elektronik müzik aletlerinin kullanıldığı müziğin frekansları, iniş çıkışlarını kontrol eden yazılımla optik bir illüzyon oluşturulan bu eserde odanın içinde ne tarafa yürürseniz sesin sizi takip ettiği hissine kapılıyorsunuz. ‘We’ve been dreaming about the future’ şarkısını davul, piyano ve telli aletleri temsil eden üç altın piramitle mekanik ve tasarım
sal bir bütünlük içinde dinlemek inanılmaz hissettiriyor.
Play The World – Zach Lieberman
@midyeustuwasabi ‘nin favori enstalasyonu, o anda, orada tüm dünyayla bağlantılı olduğunuzu hissettiren, Zach Lieberman’ ın Play The World’ ü oldu. Bir piyanonun tuşlarından çıkan notaları, o anda tüm dünya radyolarında canlı olarak çalan şarkılarla birleştirip eşsiz bir küresel ses atmosferi yaratıyor. Her yönden, her defasında yeni bir müzik…
The Treachery of Sanctuary – Chris Milk
@ygmrcbn’nin favori enstalasyonu; doğum, yenilenme ve ölüm gibi insan deneyimin süreçlerini dijital olarak aktarıyor. İlk panelin içerisinde; sanatsal ilham, doğuş ve gebelik gibi süreçleri temsil eden kuşlar vücuttan çıkarak dağılıyor.
İkinci panelde ise; kuşlar gagaları ile sizin hareket eden bedeninizi yemeye başlıyor. Hayatın acımasızlığı, yorgunluk ya da kötü muameleler sonucu tüketilen bedenimizi dijital olarak izlemek inanın garip bir deneyime neden oluyor.
Üçüncü panelde ise; yeniden doğuş. İhtişamlı bir ses ile kocaman kanatlarınız oluşuyor ve kanatlarınızı çırptıkça göğe yükseliyorsunuz. Sanatçı uzun manevi bir yolculuğu ya da ölümü aktarmaya çalışmış. Benim için ilginç olan; iş ve izleyici arasında iki yönlü konuşma olması ve her aşamanın farklı bir ruhsal deneyim sunmasıydı.
Yorumlar