Öncelikle kafalardaki ilk ve en temel soruyu yanıtlayalım. Amsterdam, genel hatlarıyla 3-4 günlük bir seyahat süresi ile rahat rahat gezebileceğiniz büyüklükte. Soğuk mu? Kışın evet. Gerçekten soğuk. 🙂 Ama Amsterdam öylesine kozmopolit, öylesine cıvıl cıvıl bir yer ki, soğuk havaya aldırış dahi etmiyorsunuz. Etrafta keşfedecek çok fazla şey var!
1. İlk maddemizi kesinlikle Amsterdam’ın güzel sokaklarına, kanallarına ve evlerine adıyoruz! Amsterdam’da kesinlikle ilk yapmanız gereken şey, otelinizden çıkıp ara sokaklarda kaybolarak gideceğiniz yere ulaşmak.
Bir yere gitmenin doğru yolu yok, tüm sokaklar doğru yol. 🙂 İster bisiklet kiralayarak, ister yürüyerek gezin. Sadece bunu yaparken bol bol başınızı gökyüzüne doğru çevirip o güzelim evleri izleyin. Neredeyse hepsinin perdesi açık. İçerik bakmak ayıp da değil. 🙂
İpucu: Öncelikle bir kanal turu yaparak genel olarak şehri gezip, sonrasında yürüyerek keşfetmeye devam edebilirsiniz.
2. Amsterdam’ın en hip bölgeleri neresi diye sorarsanız, kesinlikle Jordaan ve 9 Streets derim!
Zamanında işçiler ve göçmenler için inşa edilen Jordaan, şimdilerde Amsterdam’ın en gözde ve kültürel açıdan en zengin bölgelerinden biri. En güzel binalar, en güzel sokaklar bu bölgede. Yine Anne Frank evi ve ünlü kilise Westerkrek’i de burada görebilirsiniz.
9 Streets, adından da anlaşılacağı üzere 9 adet sokaktan oluşuyor. Tasarımcı dükkanları, vintage dükkanlar, ve rahat rahat vakit geçirebileceğiniz en güzel café’leri bu bölgede bulabilirsiniz.
Her şey için bir dükkanı varsa ve “Bu dükkanlar nerede?” derseniz, işte burada. 🙂
Ayaklarınız yorulana kadar sokakları gezdiyseniz, artık güzel bir tatlıyı hakettiniz.
3. Ayaküstü bir çikolata yiyeyim devam edeyim derseniz, haritada hızlıca Puccini Bamboni’yi bulun! Daha girmeden dükkana hayran olacaksınız. İçeri girdiğinizde kısa süreli baygınlık geçirebilirsiniz ama böyle çikolatayı başka yerde bulmanız çok zor. 🙂
Ben kahvemi içeyim güzel de tatlımı yiyeyim, biraz da dinleneyim derseniz, apple pie’ı ile meşhur Winkel 43’e doğru yol alın.
Kurabiyesever biriyseniz, müjdemizi isteriz! Sizi taa yan sokağından kurabiyelerinin kokusuna çekileceğiniz, tatlı mı tatlı bir dükkan ile tanıştıralım. Van Stapele!
Tatlı molası bittiyse, keşfetmeye devam!
4. Kültürel bir cennet: De Hallen
Eski bir fabrikanız var, ne yaparsınız? Amsterdam’daysınız, orayı kültürel bir cennete dönüştürürsünüz! De Hallen, sinemadan otele, yemek alanlarından sanat pazarlarına bir çok kültürel ve bağımsız oluşumu bünyesinde barındırıyor. Şimdilerde Amsterdam’ın, özellikle gençler arasında en çok rağbet gören yeri. Denemeden dönmeyin!
5. Dünyadaki tek yüzen çiçek pazarı: Bloemenmarkt!
Amsterdam tabii ki tam bir lale diyarı. Ancak sadece lale değil, çeşitli çiçeklerin tohumlarını da bulabileceğiniz bir yer arıyorsanız, kesinlikle buraya uğramalısınız. Hediyelik eşyaların da bulunduğu Flower Market, sadece gezmek için bile oldukça merkezi ve güzel!
6. Avrupa’nın bir çok yerinde olduğu gibi Amsterdam’da da yeşil alan oldukça bol. Tabii ki en meşhuru ise dünyaca bilinen, 47 hektarlık büyüklüğü ve gölleriyle Vondelpark’ta nasıl vakit geçirmek istediğiniz tamamen size kalmış. İster bisiklet kiralayarak içerisinde tur atın, isterseniz yürüyerek keşfedin ya da piknik malzemelerinizi alıp çimlerde yayılın. 🙂
7. Meydanlar, meydanlarımız! En güzelleri ise Museumplein, Rembrandtplein, ve tabii ki ünlü Dam Meydanı.
Museumplein, bir çok müzenin kesişim noktası ve oldukça büyük bir meydan. Özellikle güzel havalarda çimlere uzanıp keyif yapmak için birebir. Evet, meşhur “I AMSTERDAM” yazısı da burada! 🙂
Rembrandtplein ise adını ünlü ressam Rembrandt’ın ve eseri Gece Devriyesi’nin burada bulunan heykellerinden alıyor. Oldukça küçük bir meydan olmasına rağmen bir çok café, bar ve restoran bulabilirsiniz. Bölge hem gündüz, hem de gece tıklım tıklım. 🙂
Dam, Amsterdam’ın en büyük ve tabii ki en kalabalık meydanı. 🙂 Önünde ise tüm heybeti ile Amsterdam Kraliyet Sarayı bulunuyor.
Nieuwe Kerk, Ulusal Anıt ve Madame Tussauds da çevresinde görebileceğiniz yerler arasında. Meydana çıkan tüm caddeler ise özellikle alışveriş için tercih edilebilir. Belirli dönemlerde meydana kurulan lunaparka denk gelirseniz, içerisine girmeyi ve eğlenmeyi ihmal etmeyin. 🙂
8. Amsterdam’da çok fazla ve farklı zevke hitap eden müzeler bulabilirsiniz. Ancak mutlaka gitmeniz gereken iki müze, Museumplein’da bulunan Rijksmuseum ve Van Gogh Museum.
Rijksmuseum, 1800 yılından bugüne, mevcutta 8.000’in üzerindeki geniş koleksiyonu ile Amsterdam’ın en uğrak noktalarından biri. İçerisinde Rembrandt, Frans Hals ve Johannes Vermeer gibi bir çok sanatçının, paha biçilemez eserleri ile geniş bir Asya koleksiyonu da yer alıyor. Rembrandt’ın ünlü “Gece Devriyesi” isimli tablosu da yine bu müzede sergileniyor.
Müze içerisindeki kütüphaneyi ise görmeden dönmeyin! Bu kütüphane, Hollanda’daki en geniş sanat tarihi araştırma kütüphanesi olarak da tarihe geçmiş durumda.
Van Gogh Museum ise adından da anlaşılabileceği gibi, ünlü sanatçı Van Gogh’un eserlerinin bulunduğu müze. Toplamda 200 resim, 400 çizim ve 700 mektup ile Van Gogh’un en çok eseri burada sergileniyor.
Yakın zamanda müzeden çalınan bazı eserlerinin de koleksiyona tekrar eklenmesi ile çok daha görkemli hale geldi. 🙂 Cuma geceleri ise müze 22:00’ye kadar açık.
İpucu: Artık Avrupa’da tüm müzeler için geçerli olan bir sorun, tabii ki giriş için uzun bekleme süreleri. O nedenle mutlaka biletlerinizi internet üzerinden almanızda fayda var.
9. En merak edilen: Red Light District
Amsterdam’a ilk gelen turistlerin en çok merak ettiği yer olma özelliği taşıyan bölge, şüphesiz Red Light District. Kısaca genelevlerin ve sex shop’ların bölgesi diyebiliriz. Gündüz çok masum bir bölge gibi görünse de, akşam saatleri itibariyle deyim yerindeyse perdeler turistler için açılıyor.
Dikkat: Bölge polisler tarafından çok sıkı korunuyor ve fotoğraf çekmek kesinlikle yasak. Çok kalabalık olduğu için kişisel eşyalarınızı korumanızda fayda var.
Biraz da yeme-içmeden bahsedelim.
10. Hollanda’nın çok spesifik olarak kendine özgü bir kahvaltı kültürü yok denebilir. Ancak güzel güzel kahvaltı arıyorsanız, işte önerilerimiz:
TEDS: Oldukça zengin bir kahvaltı ve spesifik olarak da yumurta menüsü var. Mutlaka denemelisiniz. (Benedict, Florentine, Norwegian)
Greenwoods Keizersgracht: Geniş çay ve kahvaltı menüsü var. Özellikle İngiliz kahvaltısı ile meşhur.
Café de Jaren: Kahvaltı menüsü çok geniş değil ancak çok lezzetli. Nehir kenarında, ferah ve çok büyük bir yer. Uzun kahvaltılar için birebir!
Amsterdam’da restoran seçeneği gerçekten çok fazla ama ana yemek için de bir önerimiz var!
Café de Klos: Kaburga cenneti dersem sanırım yanlış olmaz. Küçük bir dükkan ama çok başarılılar! Hangi hayvanı ve nasıl pişmesini istediğinizi seçiyorsunuz, sonra açık mutfakta pişmesini izliyorsunuz. Önerim karışık tabağı seçmeniz, yanında da mutlaka tereyağlı ve sarımsaklı haşlanmış patates istemeniz, sonra da bana teşekkür etmeniz! 🙂
11. Sıra geldi alkollü içeceklere. Madem içki zevki kişiden kişiye göre çok değişiyor, o halde mekan önerilerimizi sizin için biraz kategorilere ayıralım. 🙂
Kokteyl severlere: Bar Oldenhof
Dışarıdan gördüğünüzde, içerinin güzelliğini tahmin etmeniz çok zor. Kapısına gidin, zili çalın ve takım elbiseli garsonun sizi karşılamasını bekleyin. 🙂 Kadife perdenin içerisinden geçerek girdiğiniz bu mekanın konseptine, kokteyllerine ve garsonların ilgisine inanamayacaksınız!
Biraseverlere: Cafe Gollem
Amsterdam’ın gerçekten çok küçük, salaş ama en güzel publarından biri. Yüzlerce çeşit birasıyla gerçek bir biraseverin rüyalarını süsleyecek güzellikte. 🙂 Biranın yanında atıştırmalık olarak peynir ve sucuk tabağını kesinlikle denemen lazım!
Gün ortası bira molası arayanlara: Bierfabriek
Gecesi ayrı, gündüzü ayrı güzel bir bira imalathanesi! Burada mekanın kendi özel biralarının tadına bakıp, masaya bolca gelen yer fıstıkları ile güzel bir gün ortası molası geçirebilirsiniz.
Tam bir klasik: Heineken Experience
Turistlerin en uğrak noktalarından biri şüphesiz Heineken Experience. Burada ne var derseniz, Hollanda’nın en meşhur birası Heineken ve onun yapım aşamaları var. 🙂 Bira yapımı ilginizi çekiyorsa, uğramadan geçmeyin.
Avrupa’da geç vakte kadar açık kulüp: Lux
Tam bir beyaz yakalı kulübü dersem, sanırım Lux’ı tanımlamış olurum. 🙂 Geç vakte kadar açık ve kaliteli olduğu için, rahatlıkla tercih edebilirsiniz.
12. Bu maddeyi kutsal patatese ayırıyorum. Böyle patates yemediniz. Tamam bizim ülkemizde de patates var ama bu başka bir şey. 🙂 Amsterdam’da bir çok yerde patatesçi görebilirsiniz, hepsi de lezzetlidir ama bence en iyisini açıklıyorum: Mannekenpis Avrupa’nın en iyi patatescisi diyorlar ve bence yanılmıyorlar. Bir çok boyu ve çok çeşitli sosları var. İncecik dilimler beklemeyin, biraz daha geniş kesilmiş, cidden doyurucu porsiyonları var. Günün her saatinde yiyebilirsiniz ama bizim önerimiz gece olacak. 🙂
13. En merak edilen konulardan birine geldik. Coffee Shop 🙂 Amsterdam’da marijuana içmek, sanılanın aksine sokaklarda serbest değil. Sadece coffee shop denilen özel kafelerde içmeniz serbest. Tabii tahmin edebileceğiniz üzere her yerde coffee shop var ve seçmek çok zor. Bu noktada devreye giriyor ve en hip olanları listeliyoruz;
Grey Area Coffeshop, De Dampkring, Abraxas, Easy Times, Barneys
14. Bu maddeye geldiğimize göre galiba dönüş yoluna yaklaştık. Eğer Avrupa’dan eviniz için alışveriş yapmanın karşılığı sizde de mideyi mutlu etmek üzerineyse, doğru maddeyi okuyorsunuz. 🙂 Amsterdam’da ilk akla gelen peyniri alabileceğiniz çok çok fazla yer var ve gerçekten ucuz değiller. Eğer bu anlamda gurme bir arayış içerisinde değilseniz, tüm mutfak ve şarküteri alışverişinizi Albert Heijn’dan yapmanızı öneririm.
Sokaklarda gördüğünüz, adeta turistik bir hediyeye dönüşen 3 renkli paketleri ile ortalama 15 euro’ya satılan Gouda peynirini ve Edam vb gibi daha bir çok çeşit peyniri burada tekli tekli, çok daha ucuza alabilirsiniz. Benim favori peynirim ise Old Amsterdam. Şarabın yanında ayrı, yemeklerin içerisinde kullanmak için ayrı güzel. Tabii ki küçük waffle’lardan almayı da atlamayın. 🙂
15. Son maddemizi ise Amsterdam’ın yakın kasabalarına ayırıyoruz. Zira bir kaç gidişten sonra gördük ki bu kasabalar, Amsterdam’a gitmişken mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Üstelik çevre kasabaların hepsine gitmek günlük sadece 10 euro! Favorimiz ise Volendam. 🙂
Not: Otobüsler Amsterdam Tren İstasyonu’nun üst katından kalkıyor. Biletinizi istasyondaki bilet ofisinden alabilirsiniz ve bu bilet ile bir çok kasabayı bir gün boyunca sınırsız gezebilirsiniz.
Son bir uyarı daha! Amsterdam’a bir kere gitmek asla yetmeyecek, sadece sokaklarında yürümek için bile tekrar tekrar gitmek isteyeceksiniz. Kısaca Amsterdam seyahatini mutlaka denemen lazım! 🙂
Yorumlar