Mark Manson: Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı
Mark Manson ’ın, Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı ismiyle Türkçeleştirilmiş kitabı dünya çapında çok satan bir kişisel gelişim kitabı. Manson aynı zamanda iki milyonu aşan takipçisi olan bir blogger.
Kişisel gelişim kitaplarına çok sıcak bakmayan, özellikle de çok satan kişisel gelişim kitaplarına karşı önyargıları olan biri olarak bu kitabı neden tavsiye eder bir yazı yazacak noktaya geldim
Neden Okumalı ?
Manson’ın kitabı alışılagelen kişisel gelişim kitaplarından farklı. Durmadan pozitiflik mesajları veren ve insanı neredeyse yapay bir gerçekliğe zorlayan çoğu kişisel gelişim kitabının aksine ‘negatif olmanın o kadar da kötü olmadığı’ önerisiyle geçiyor karşımıza Manson. ‘Dünya berbat bir yer ve hepimiz bunun farkındayız.’ diyerek ayrılıyor diğer kişisel gelişim kitaplarından. Üstelik arttırıyor; durmadan pozitif olmaya çabalamanın kendisi negatif bir deneyimken, negatif bir deneyimin farkına varmak ve bunu kabullenmek pozitif bir deneyimin ta kendisidir.Özellikle sosyal medyada tanık olduğumuz başkalarının hayatları ve onların kusursuzmuş algısı yaratan paylaşımlarıyla sürekli etkisi altında kaldığımız ‘mükemmel olma durumu’ sürekli iyi hissetmek zorundaymışız gibi bir algı yaratıyor. Sadece olumlu deneyimleri paylaşma eğilimi çoğu açıdan sağlıksız bir hal alıyor. Artık hepimiz bunun farkındayız. Bu anlamda Manson’ın önerisi daha dürüst olmak yönünde. Hislerinin üzerine yapay bir mutluluk pelerini giydirmek yerine onları kabul et ve buradan yola çık.
2. Dünyanın kötülüğünü ve acısını da kabul ettikten sonra yapabileceğiniz en iyi şey kendinize ‘anlamlı’ bir acı seçmek. Yani uğruna mücadele edeceğiniz acıyı seçmek. Böylece çektiğiniz acıların bir anlamı olabilir. Manson bu noktaya parmak basarak bazı yaşamsal önerilerde bulunuyor. Budist felsefeye de kaynaklık eden yaşamın ızdırabını kabullenmiş olmanın ve bu kabulleniş sonrasında yaşamını iyi değerlere göre inşa etmenin öneminden bahsediyor.. İyi değerlerden kastettiğiyse örneğin parayı bir varoluş motivasyonu haline getirmemek. Kendimize değer olarak seçtiğimiz şeylerin uzun vadede ne gibi sonuçlar doğurabileceğini örneklerle açıklıyor.
3. Yaşamımız her şeyi kafaya takacak kadar uzun değil. Gerçekten neyin kafaya takılacak kadar önemli olduğunu iyi analiz etmekte fayda var. Elbette hiçbir şeyi umursamamak gibi bir kafaya takmamak kastedilmiyor ancak gerçekten çok az şeyin kafaya takılabilecek kadar önemli olduğunu vurguluyor.
4. Hayatımla ne yapacağımı bilemiyorum diyenler için, süreçteki zorluklara da ne olursa olsun göğüs gerdiğiniz şey neyse onu seçin. Çünkü sahnede ter dökmeden önce sahne arkasında da ter dökmek şart. Bir şeyi gerçekten isteyip istemediğini anlamak süreçteki zorluklara göğüs gerip geremeyeceğini anlamakla mümkün.
Neden Okumasak da Olur ?
‘İyi, güzel, hoş ama ben zaten tüm bunların farkındayım. Birilerinden bunları duymaya ihtiyacım yok ki! ‘ diyenler için çok bir şey ifade etmeyebilir bu kitap.
Bloggerlıktan gelen bir ‘okuyucunun dikkatini sürekli ayakta tutma’ çabası kitapta yer yer hissediliyor. Maddelerle açıklama, hikayeler anlatma vesaire… Bu bazı okuyucular için rahatsızlık verebilir. Manson’ın blogundaki yazıları sunarken dikkat çekici görseller ve vurgulu cümlelerin ön planda olduğu bir sunuş tarzı olduğu için çok tuhaf karşılamadım bu durumu.
İyi bir yaşam rehberi olabilecek kadar nitelikli olup olmadığı tartışılabilir ancak dürüst ve samimi anlatımıyla bile kişisel gelişim camiasında farklı bir yerde durduğunu kabul etmek lazım.
Leave a Comment