Netflix’te her şeyi tükettiniz mi? Yeni, eski tüm dizileri izleyip bitirdiniz ve artık söylenmeye mi başladınız? Yoksa içerik havuzuna düştünüz ve kayboldunuz mu?
Bunlardan birine cevabınız evet ise sizi Netflix’in nispeten daha kuytu köşelerinde kalan seyir keyfi yüksek aynı zamanda bilgilendirici bir o kadar da hızlı akan müzik belgesellerine alalım.
Müzik belgeselleri, hele ki en sevdiğimiz sanatçıların iç dünyasına ışık tutan, döneme damga vuran şarkıların arkasındaki kahramanları konu edinen ve günümüzü şekillendiren sosyokültürel olayları referans alanlar gibisi yoktur.
Dinlemekten sıkılmadığımız şarkılar, duygusal bir bağla tutunduğumuz gruplar ya da kapağı dövme yaptırılan albümlerin ardındaki hikayeler birçok sorunun cevabı, denklemin de çözümü olur.
Her ne kadar Türkiye’de hala sınırlı sayıda içerik sunuyor olmasına rağmen, Netflix neredeyse her tür müziği dinlemekten keyif alan dinleyiciler için çeşitli belgesel ve konser filmlerine ev sahipliği yapıyor.
Klasik Rock, Soul, R&B, EDM veya Caz; mutlaka sizi memnun edecek bir içerik bulabilirsiniz. Her anımızın karar vermekle geçtiği yorucu günlerde hayatınızı kolaylaştıracak Netflix’te izleyebileceğiniz 10 belgesel önerisi aşağıda. Şimdiden iyi seyirler…
What Happened, Miss Simone?
Prömiyerine Sundance Film Festivali’nde yapan 2015 yapımı belgesel What Happened, Miss Simone?, müzik tarihinin bugüne kadar gördüğü en büyük yeteneklerden biri olan Nina Simone’un 1960’ların çalkantılı Amerika’sında ırkçılığa, kadın şiddetine ve mutsuzluğuna karşı verdiği savaşı ve aktivist olma hikayesini anlatıyor.
Yönetmenliğini 2 Oscar adaylığı bulunan Liz Garbus’un üstlendiği, ünlü sanatçının daha önce hiçbir yerde yayınlanmayan konser görüntüleri ve ses kayıtlarının yer aldığı belgesel, Simone’un siyahi kadınlar için verdiği eşitlik savaşı, ırkçılıkla olan mücadelesi, evliliği ve tüm bu yaşananları takiben zamanla değişen ruhsal durumunu merkezine alıyor ve bugüne kadarki en çarpıcı Nina Simone belgeseli olarak kabul ediliyor.
Fyre: The Greatest Festival That Never Happened
Kendall Jenner, Emily Ratajkowski, Hailey Baldwin ve birçok top model / ünlüyle birlikte özel bir tropikal adada VIP müzik festivali düzenleniyor, Fyre Festival. Facebook ve Instagram’da sürekli reklamlar dönüyor. Özel jetle ulaşım, farklı büyüklük ve özelliklere sahip hepsi müthiş manzaraya sahip villalarda konaklama, üstelik hep telefon ekranlarında gördüğün isimlerle birlikte partileme şansı…
Pazarlanan deneyim tamamen lüks, VIP ve ünlüler üzerine kurulu. Reklamlarda oynayan influencer’lar kendi Instagram sayfalarından yüzbinlerce dolar karşılığında festivalle ilgili postlar paylaşıyorlar ve tabii ki biletler yok satıyor.
Kıyısından köşesinden Instagram’ın fethettiği hepimizin gündemine ışık tutan belgesel 2010’ların en büyük vurgunlarından birini gözler önüne seriyor. Influencer’ların etkisi, Instagram’ı gerçek hayatta yaşama arzusu korkutucu sonuçlar doğurabileceğine dair somut gerçekler gösteriyor.
Amerika’da büyük ses getiren fiyaskonun ince ayrıntılarıyla anlatıldığı belgesel aklınıza gelebilecek çoğu soruya festivalin sosyal medya ve dijital pazarlamasını üstlenen ajans çalışanları, prodüksiyon ekibi, yapımcılar, blogger’lar ve festival katılımcıları ve en üzücüsü mağdur olan lokal insanların ağzından yanıtlar veriyor.
Gerçekte olanlar gibi cennet görüntüleriyle başlayan hikaye, kaçınılmaz sona yaklaştıkça Walking Dead dünyasına dönüyor.
Daha fazla spoiler vermiyorum, izleyin üzerine konuşalım.
Gaga: Five Foot Two
Lady Gaga’nın lupus hastalığı nedeniyle çok genç yaşta ölen halasına ithafen kaydettiği son albümü Joanne’nin prodüksiyon sürecini mercek altına alan Gaga: Five Foot Two aynı zamanda Gaga’nın geçtiğimiz seneki Super Bowl performansının da hazırlık sürecini anlatıyor.
İzleyenleri samimi bulan ve bulmayanlar olarak ikiye bölen belgesel bana baya PR projesi gibi geldi. A Star Is Born filminin medya çalışmaları için yaptıklarını da düşünecek olursak çok da uç bir fikir olmadığı aşikar.
Ancak yine de, 2000’lerin sonlarında hayatımıza girdiğinden beri pop kültürü domine eden figürlerden birinin yaşadıkları, eğlence dünyasının en önemli şovlarından birine nasıl hazırlandığı, bir albümünün kaydının aşamalarını vs nasıl oluyor sorularına yanıt vermesi bakımından bilgilendirici olduğu için listelere alınabilir.
Hip-Hop Evolution
Tartışmasız Netflix‘teki en iyi müzik belgesellerinden biri olan Hip-Hop Evolution, hip-hop müziğin doğumundan başlayarak kronolojik sırayla tüm önemli kırılma noktalarını paylaşıyor. Ansiklopedi niteliğindeki belgesel 1972 yılında Bronx’ta bir partiyle başlayan o zamanlar yeni bir tarz olan bu müzik akımının günümüze gelene kadar kendi katmanlarını oluşturarak önce Amerika ardından tüm dünyayı nasıl domine eden ettiğini anlatıyor.
Salt hip hop değil, müziğin o dönemlerde yaşanan toplumsal ve siyasal olaylarla olan ilişkisini yansıtması ve siyahi kültürü de incelikleriyle anlatması bakımından da oldukça bilgilendirici. Kurgusu, sahne geçişleri ve ses miksajı ve diğer tüm detaylarıyla müthiş bir akıcı dili olması da cabası.
İki sezon, toplam 8 bölümden oluşan belgeselde müzik tarihine yön veren Run DMC, 2pac, dr.dre, Nas, A Tribe Called Quest, Wu Tang Clan, B.I.G ve Queen Latifah gibi hip-hop camiasının en büyük isimlerinin hikayelerini izlemek oldukça keyifli. Bu isimlerle birlikte çalışmış veya canlı izlemiş, sektörün öncüleriyle yapılan mini röportajlarla desteklenen arşiv görüntüleri belgeselin anlatımını bir kat daha zenginleştiriyor.
Bowie: The Man Who Changed The World
Adını Bowie’nin The Man Who Sold The World albümünden alan belgesel, tarihinin bugüne kadar gördüğü en sıra dışı ve en özgün sanatçılardan David Bowie’nin kariyeri, hayatı, tutkuları, gençlik yıllarını anlatıyor. Bowie’nin ölümünü takiben yalnızca 4 ay sonra yayınlanan belgesel maalesef çok amatör bir anlatıma sahip olmakla beraber verdiği bilgiler bakımından ne yazık ki beklentiyi karşılamaya dahi yaklaşamıyor.
Çok yüzeysel bir anlatım, röportaj görüntüleriyle desteklense de o kadar kötü bir kurguya sahip ki geçişler, görüntüler derken heba olan belgeselde ne sanatçının gerçek müziğine, ne esinlendiği sanatçılara ne de müziğinin zaman içinde farklı jenerasyonlar üzerindeki etkisine değinemiyor.
Fakat, tüm bunlara rağmen, özellikle çok sıkı bir David Bowie hayranı değilseniz, kişiliğine dair az da olsa fikir sahibi olmanız bakımından faydalı bir içerik olabilir.
Whitney: Can I Be Me
Prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yapan Whitney; 1986’da kendi adını taşıyan albümüyle başlayan, kariyeri boyunca Billboard listesinde zirveye oturan 11 şarkı, 4 albümün yanı sıra 6 Grammy ödülü sahibi, yaklaşık 200 milyon satış rakımına ulaşan ve The Bodyguard filmiyle sinema tarihine de adını yıldız harflerle yazdıran tüm zamanların en büyük pop figürlerinden Whitney Houston’ın bugüne dek anlatılmayan hikayesini ekranlara taşıyor.
2012 yılında hayatını kaybetmesine neden olan sebepleri izlediğimiz yapımın yönetmen koltuğunda Marley, The Last King of Scotland ve Touching The Void filmleriyle tanıdığımız Oscar’lı yönetmen Kavin Macdonald oturuyor.
Tarz olarak Amy ile birçok bakımdan benzerlik gösteren belgesel Whitney Houston’ın Bobby Brown’la olan sorunlu evliliği, ölümünde büyük rol oynayan kokain bağımlılığı, atlatamadığı taciz olayı ve “Whitney’in her şeyi” olarak bilinen Robyn Crawford’u birçok sebepten kendisinden uzaklaştırmasıyla birlikte önlenemez düşününü gözler önüne seriyor.
What We Started
Elektronik müzik sektörü ve o camiayı anlatması bakımından kendini tanımlayıcı olarak konumlandırmak isteyen What We Started, binlerce insanı dans ettiren DJ ve prodüktörlerin dünyasını yakından görmek, belki onları yakından tanımak ve farklı tarzlar hakkında fikir sahibi olmak isterseniz keyifle izlenebilir.
Moby ve Carl Cox gibi elektronik müziğin yaşayan efsanelerinin yanı sıra teknolojiyle birlikte değişen endüstrinin çıkardığı en genç ve büyük yıldızlardan Martin Garrix’in kariyerine de odaklanıyor. David Guetta, Tiesto, Afro Jack ve Seth Troxler gibi farklı tarzlarda müzik üreten isimlere mikrofon uzatıyor.
ReMastered
8 bölümden oluşacak ve her bölümde müzik dünyasına damga vuran trajik olayların işleneceği belgesel dizi ReMastered, Bob Marley’in hala gizemini koruyan vuruluş hikayesini konu alan ilk bölümü “Who Shot The Sheriff” ile başladı.
Her ay yeni bir bölümün yayınlanması beklenen belgeselde Johnny Cash, Sam Cooke ve Jam Master Jay gibi isimler başarılı bir gazetecilik örneği olarak da değerlendirilebilecek bir anlatımla ekrana gelecek.
Kief Davidson, Barbara Kopple, Sara Dosa, Brian Oakes ve Stuart Sender gibi isimlerin yönetmen koltuğunda oturacağı belgesel, Emmy Ödüllü Jeff ve Michael Zimbalist kardeşlerin önderliğinde hazırlanıyor.
Justin Timberlake and The Tennessee Kids
Belgesel 90’lar ve 2000’lerin ikonik pop yıldızı Justin Timbarlake’in iki yıl süren dünya turnesi Justin Timberlake and The Tennessee Kids’ 20/20 ‘nin final konseri ve öncesindeki heyecan verici hazırlığı ekranlara taşıyor.
Yönetmen koltuğunda Kuzuların Sessizliği, Philadelphia gibi filmlerin Oscar Ödüllü yönetmeni Jonathan Demme’in oturduğu yapımın prodüktörlüğünü ise Emmy Ödüllü Gary Goetzma üstlenmiş.
Homecoming: A Film by Beyoncé
Müzik belgeselleri listemizde en dikkat çekenlerden biri ise Homecoming, Beyoncé’nin 2018 Coachella Festivali’ndeki performansını ekranlara getiriyor. Festival tarihinin ilk siyahi kadın headliner sanatçısı olmasıyla tarihi bir öneme sahip olan konser; sahne prodüksiyonu, enerjisi, ışıkları, dansları, temasıyla verdiği mesaj ve Beyoncé’nin muhteşem performansıyla uzun süre gündemden düşmemişti.
Konsere ek olarak Beyoncé’yle yapılan röportaj, prova kayıtları, Blue Ivy ile olan görüntüleri ve Coachella’ya hazırlanma sürecini de yansıtan belgesel göz kamaştıran detaylarıyla kesinlikle müzik belgeselleri izlenmesi gerekenler listesinde!
Yorumlar