Kahvaltısı, doğası, İnceburun’u ve mantısı ile “Karadeniz, Trabzon ve Rize’den ibaret değilmiş” dedirten bir şehirden bahsetmek istiyorum. Lezzet garantili sonbahar önerimiz bu defa Türkiye’nin en kuzey ucundan, Sinop’tan.
Yakın bir arkadaşımızın “mantılar benden” motivasyonuyla düştük yola. Uçakla gitmek gibi bir alternatif varken arabayla yol almayı, uzun yol şarkıları dinlemeyi tercih ettik bu defa. Uçak ihtimalini değerlendirmek isteyenler için haftanın her günü uçuş mevcut. Görülesi noktalar birbirine pek yakın olmadığından, şehir içinde araba kiralamak şart.
Kahvaltı meseleleri
İstanbul-Karabük-Sinop yolunu takip edip, gezilecek yerler listemizin başına Erfelek Takım Şelaleleri’ni eklediğimizden, ilk durağımız Öztürk Restaurant oldu. Dağ yollarında epeyce acıkan bünyeleri doyurmak için daha iyi bir seçenek olamazdı sanırım.
Öztürk bir aile işletmesi. Masada yer kalmayacak kadar doldurdular sağ olsunlar. Sigara böreği, patates ve çay sınırsız, bittikçe yenisi geliyor. Kivi, vişne, ayva gibi meyvelerle kendi reçellerini yapmışlar, muazzam! Ama bizim asıl vurulduğumuz, fotoğrafta göreceğiniz otlu salata. Kendileri masaya teşrif ettiklerinde, kahvaltı için alakasız bir seçenek olarak düşünmüştük, tam bir şehirli olarak. Fakat dağlardan taze toplanan otlar öyle büyüleyiciydi ki, damağımızdaki lezzeti uzun bir süre unutamayacağımız ilk tadımda kesinleşti.
Ve tabii omlet de öyle. Ben sade omlete karşı biraz mesafeliyim ne yazık ki. Menemen veya peynirlisini tercih ederim genelde. Fakat hakiki tereyağı bu omlete acayip bir tat vermişti. Bandıra bandıra bir hal olduk. Acukalar, zeytinler, peynir çeşitleri, çekme helva ve kek ikramı da harikaydı. Gerçekten, kahvaltı gibi kahvaltıydı! Keşke kendileriyle daha yakın mesafede olsak…
Ne güzelsin Tatlıca
Kahvaltımızı bitirip şelalelere doğru yola çıktığımızda, bu kadar seveceğimizi düşünmemiştik açıkçası. Tatlıca Takım Şelaleleri 28 ayrı şelaleden oluşuyor. Vadinin içerisinden geçip, tırmana tırmana tamamını görmek mümkün.
Fakat bunun için uygun ayakkabılar (kaymayan deniz veya outdoor ayakkabısı gibi) ve rahat kıyafetler gerekli. Biz kılık kıyafetimiz gereği, ilk şelalenin solundaki tahta köprüden başlayıp, takım şelalelerinin beş tanesini görebildik. İrili ufaklı olsalar da, renkler tonlar genelde aynı. Şelaleler sebebiyle ormanın iç kısımları serin ve mis gibi çam kokuyor! Doğayla bütünleşmek öyle güzel ki…
Sinop Tarihi Cezaevi, İnceburun ve Hamsilos
Şelalelerin güzelliğinden çıkıp, Sinop Tarihi Cezaevi’nin yolunu tuttuğumuzda hüzün turizmininden pek haberimiz yoktu açıkçası. Cezaevi’nin içi müthiş bir kasvet bulutuyla kaplı. 1999 yılında kapatılarak müzeye çevrilen cezaevi, üç bölümden oluşuyor. Zindanlardan, tek kişilik ve çoklu koğuşlara varınca birçok odası ve mutfak, banyo gibi bölümleri korunuyor. Zamanında birçok dizi ve filme ev sahipliği yaptığı için, dizi ve filmlerin çekildiği noktalar da epey rağbet görüyor. Fakat asıl rağbet gören kısmı Sabahattin Ali’nin koğuşunun bulunduğu kısım. Duvarları, Sabahattin Ali’nin şiirleri süslüyor.
Cezaevinin ardından Hamsilos’a doğru yola çıkıyoruz. Hamsilos İnceburun üzerinde bulunan, buzul aşındırması sonucunda oluşan, Avrupa fiyordlarını andıran bir koy aslında. Günbatımında İnceburun’da olmak istediğimiz için bu koyda çok oyalanmıyoruz.
Yol arkadaşlarımızı bilmem ama benim favorim açık ara farkla Türkiye’nin en kuzey ucu olarak da bilinen İnceburun’du. Coğrafi özellikleri yerinde görmek beni bir başka etkiliyor sanırım. Denizin ardında bambaşka bir ülke oluşu, deli gibi esen rüzgar ve yine sebebini bilemediğim bir özgürlük duygusu…
Sebebi ziyaretimiz
Geleyim bizi buralara kadar sürükleyen sebebi ziyaretimiz olan Sinop mantısına… Kayseri’yi biraz fazla öne çıkararak Sinop’un hakkını yediğimizi düşünmedim değil. Nitekim Kayseri’de de mantı yemiş biri olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Sinop mantısı bir başka!
İncecik ve mideye oturmayan hamuru, boğmayan sarımsaklı yoğurdu ve üzerindeki cevizler ile acayip lezzetliydi. Biz, yan yana dizilmiş birçok mekan alternatifi olmasına karşın araştırmalarımız sonucu Teyzenin Yeri’nde yedik, çok da iyi ettik. Mantıyı sade, yoğurtlu, cevizli veya karışık sipariş etmek mümkün. Çibörek ve etli ekmek gibi çeşitler de mevcut ancak mantıdan şaşmamak gerek.
Yorumlar