Tulum gündemime iki, üç sene kadar önce düştü. Üç haftalık Meksika & Guatemala seyahatimin ilk durağıydı. Meksika ve Latin Amerika’ya da ilk ayak basışım.
Doğruyu söylemek gerekirse akşama doğru son derece acıkmış halde Tulum downtown’daki otele varıp civarı keşfetmeye çıktığımda kısmen tozlu, bakımsız bazı sokaklar, yanyana dizili hediyelik eşya dükkanları arasındaki hosteller, rasta saçlı backpacker’lar, gelişmekte olan potansiyeli görüp yeni açılan restoranları dolduran Amerikalılar ile kendimi Meksika’dan çok Amerika’lıların fethetmeye geldiği ve henüz eksikleri ve altyapısı tamamlanmamış, gelişmekte olan bir kasabada gibi hissetmiştim.
İlk akşamı bu gözlemlerle geçirip ertesi sabah kiraladığım bisikletle sahil boyunca yoğun bitki örtüsü arasında ilerlerken, doğanın güzelliği karşısında Tulum’un neden bu denli popüler olduğunu anlamaya başladım.
Kilometrelerce uzanan beyaz kumlu sahil boyunca gözü rahatsız eden bir tek bina yoktu, istediğim otelin/ecolodge’un önüne bisikletimi park edip bembeyaz, bitmeyecek gibi gözüken kumsallarda istediğim kadar kalıyordum, bunun yanı sıra kimse rahatsızlık vermiyor, dahası kimse ‘otelin müşterisi misiniz, siparişiniz var mı’ gibi cümlelerle gelmiyor, tüm hücrelerime yayılan özgürlük duygusu ve okyanusun tonlarıyla mest oluyordum. Başımın üzerinde uçan, hayatımda ilk defa gördüğüm kuş türleri bu şahane resmi tamamlıyordu.
Seyahatimde gideceğim daha çok yer olduğundan burası için üç gece ayırabilmiştim. Bir daha geleceğime dair kendime söz verip ayrılırken Tulum beni de ele geçirmişti 🙂
Bir buçuk sene sonra, geçtiğimiz kasım ayında ikinci Tulum çıkarmasını yaptım.
İlk izlenimimin tamamlayıcısı olan gözlemler, adresler, alternatifler ile benim gözümden Tulum 🙂
Tulum’da konaklama alternatifi hayli fazla. Kilometrelerce uzanan kumsal boyunca kısmen makul fiyatlı oda fiyatlarından astronomik fiyatlı ‘popüler’ ecolodge’lara pek çok seçenek bulunuyor. Belli bir popüleriteyi yakalamış olanların başını, Azulik, Be Tulum, Nomade, Coco gibi gecelik fiyatları yüksek oteller çekiyor. Plajda konaklayayım ama fiyatı daha makul olsun derseniz, Hemingway, Zamas, Punta Piedra, Diamente K gibi oteller alternatif olabilir.
Downtown ise onlarca restoran, kafe ve dükkanlarla çevrili bir diğer konaklama bölgesi. Villa Geminis, Coco Hacienda, Holistika, Harmony Glamping (isteyene bohem çadır konaklaması, isteyene oda ile alternatifi olan bir glamping) zevkle konaklanabilecek adresler arasında. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim bir lezzet adresi var; Harmony Glamping’in bahçesinde konumlanan Flow restoran. İsrail&Lübnan mutfağından lezzetlerle son derece başarılı bir menü yaratmışlar. Hem sabah kahvaltısı hem de akşam yemeği için rahat, nefis lezzetlerle dolu bir ortam. Ayrıca haftanın belli günleri Tay ve Hint mutfağı gecesi yapıyorlar.
Plajda kalmasanız da bahsettiğim otellerin ortak alanlarından ve restoranlarından faydalanılabiliyor. Ayrıca sahilde Hartwood, Gitano, El Tabano, Casa Banana yemek için gözde adresler arasında.
Downtown’da ise pek çok vegan/vejeteryan menüler, İtalyan, Thai ve elbette sık sık Meksika mutfağı restoranlarına rastlayacaksınız. El Camello en taze, lezzetli deniz ürünlerini menüsünde görebileceğiniz tipik bir Meksika restoranı. İtalyan lezzetler için La Nave, İspanyol mutfağı ve tapaslar için Gloria Don Pepe, nefis falafel ve diğer lezzetleri için Flow.
Tulum’un uluslararası mutfak arenasına son aylarda bir Türk mutfağı restoranı da katıldı. Loyal Order, hem plaj hem downtown’da mutfağımızın lezzetli yemeklerini rahat ve stil sahibi bir atmosferde sunuyor.
Kilometrelerce uzanan sahil şeridi boyunca her yerden denize girilebiliyor. Otellerin pek çoğunda bir alt harcama limiti bulunmuyor. Ancak Coco’da kişibaşı 25, Azulik’in beach’inde ise 50 Dolar minimum harcama tutarı belirlenmiş. Azulik’le aynı plajı paylaşan hemen yanı başındaki Punta Piedra’da 50 Dolar harcama zorunluluğu yok. Dilediğiniz siparişi vererek vakit geçireceğiniz şezlongları emrinize amade.
Papaya Playa, Casa Jaguar, Gitano popüler adresler arasında.
Türkiye’den Meksika’ya henüz direk uçuş bulunmuyor ancak Air France ya da KLM havayolları ile Avrupa üzerinden aktarmalı olarak Cancun’a uçabilir ya da olası bir Amerika planınız varsa Thy ile direk Miami veya New York’a uçtuktan sonra, Cancun’a ayrı bir bilet alabilirsiniz. Bu noktada Amerikalıları Meksika’ya bu kadar yakın olmaları sebebiyle çok şanslı buluyorum. Hem birkaç saat içinde bu nefis kumsallara ve atmosfere ulaşabiliyorlar hem de paralarının değerli olması sebebiyle ve bizim için üst skala olan otellerde konaklamaları daha zahmetsiz oluyor.
Burada bir not; Tulum Meksika’nın diğer yerlerine göre daha fiyatlı.
* Cancun havalimanından araba kiralayarak ya da hemen çıkıştaki otobüslerle Playa del Carmen’de aktarma yaparak 2,5 saat civarında Tulum’a ulaşabilirsiniz. Araba kiralamadıysanız Tulum’da taksi, minibüs veya bisiklet kullanımı oldukça yaygın. Downtown ile ‘oteller bölgesi’ olarak geçen sahil şeridi arasında bisiklete binmek hayli efor sarfettirse de, Tulum’un tadı en iyi bisikletle çıkıyor.
Instagram fotoğrafları için Coco Tulum, Azulik ve palmiyelerin beyaz kumsallara yatay uzandığı her açı.
Mayalar’a evsahipliği yapan son şehir olan Tulum’da arkeolojik kalıntıları görmek için sabah erken saatte gidin. (Tulum Harabeleri) İlerleyen saatlerde aniden bastıran turist grupları ve yakıcı güneşin altında gezmek ‘neden şu an sahilde bir şemsiyenin altında soğuk bir şeyler içiyor değilim’ dedirtebilir.
Yucatan yarımadasında binlerce ‘cenote’ bulunuyor. Yeryüzünün hediyelerinden biri olan bu doğal su çukurlarında yüzmek Tulum’da yapılacak en ‘deneyim’ vadeden aktivitelerden biri.
Bu içeriğin güncellendiği tarih 22/02/2019 21:34
Leave a Comment