Yemekle olan ilişkimiz İnsanlarla olan ilişkimizi mi Anlatıyor?

Bir dondurmacıya uğradın, kendine en sevdiğinden 2 top dondurma söyledin. Külahı kaptığın gibi kendini sokağa attın. Hem dondurmanı yiyorsun hem de etrafının keyfini çıkarıyorsun. Kendini iyi hissediyorsun. Dondurma bitti. Kendini iyi hissetmeye devam ediyor musun yoksa dondurma bitti diye sen de bitiyor musun?

Yemekle kurduğumuz ilişki insanlarla kurduğumuz ilişkiler hakkında ne diyor?

 

Başrol: YEMEK

Yemekle ilişkilenme | Başrol Yemek
Yemekle ilişkilenme | Başrol Yemek

İnsanlarla kurduğumuz ilişkiler bizi biz yapıyor. Aynı zamanda etrafımızdaki nesnelerle kurduğumuz ilişkiler de bizim hakkımızda bir şeyler söylüyor. Bunlardan en göze çarpan ise yemeğin ta kendisi. Bazısı bir boşluğu doldurmak için tıkınırcasına yerken, bazısı tamamen kendini yemekten soyutlayıp bedenini bir şeylerden yoksun bırakıyor. Kant ve Nietzche gibi büyük filozofların hayatları boyunca sindirim sorunu yaşamaları ve kendilerine feda edercesine var ettikleri felsefeleriyle bir bağlantı var.

Ana karakterimiz yemek fakat her birimizin onunla kurduğu ilişki bambaşka.

 

Dinç ve Dengede Olmak

Etrafımızdaki bireylerle kurduğumuz ilişkileri düşünelim; Eğer onlardan keyif alıyorsak, üzülüyorsak, sinirleniyorsak ya da mutluluktan uçuyorsak hepsinde ayrı bir haz yok mu? Tıkınırcasına yemekte de, kendimizi aç bırakmakta da, keyifle bir öğle yemeği yemekte de ayrı bir haz var. Önemli olan bu hazzın bizi ne kadar süreliğine dinç tuttuğu. Çünkü dinç olduğumuz sürece dengedeyiz.

Biz yemeğimizi yerken onun tadına varıyoruz yani ondan haz alıyoruz. Fakat her hazzın sonlandığı gibi bu da sonlanıyor. Peki sonlandıktan sonra yediğimizden tatmin oluyor muyuz? Yoksa Sartre’ın Bulantı’sında dediği gibi varoluşumuzu korumak için yiyor, içiyor fakat bu anlamsız bir eyleme mi dönüşüyor?

 

Yemekle ve İnsanlarla Kurduğumuz İlişki

Yemekle ilişkilenme | Yemekle ve İnsanlarla Kurduğumuz İlişki
Yemekle ilişkilenme | Yemekle ve İnsanlarla Kurduğumuz İlişki

Yemekle kurduğumuz ilişkiyi kendimize en yakın temas ettiğimiz ilişkilerden biri olarak görüyorum. Var olduğumuz sürece besleniyoruz. Beslendiğimiz insanlarla ya da yemekle kurduğumuz ilişki de olsa bizi dinç ve dengede tutuyor. Bu yüzden yemekle kurduğumuz ilişki şeklimiz insanlarla kurduğumuz ilişki şeklimize çok benziyor.

Birbirine çok paralel iki paradigma gibi çünkü düşündüğümüzde; Bir kişiye bağımlılığımızdan kurtulmak istercesine aşırı yemekten de kurtulmaya çalışıp başarısız olabiliriz. Öbür yandan her öğününü dengeli, sağlıklı, yararlı besinlerle geçiren birinin ilişkileri de benzer olabiliyor mu diye kendimize sormak lazım.

 

Şimdi ve Burada Olmak

Önemli olan bu paralelliği fark ettikten sonra değişim için bir şeyler yapıp yapmadığımız.

Yaşamak için yemek yiyorsak yaşamak için ilişkileniyoruz demektir. İlişkinin içi ne kadar dolu, ilişki ne kadar dengedeyse bize olumlu yansımaları da o kadar uzun süreli olur. Bu yüzden öğünümüz her ne olursa olsun onu yerken yüzde yüz şimdi, burada kalarak yiyelim. Ve öğünümüz bittiğinde keyif almaya devam edelim.

Ama artık keyfini süremediğimizde hayatı kendimize zindan etmektense başka hazların peşinde koşmaya devam edelim.

Yorumlar