Zen Budizmi ile Varoluşunuza Yaklaşmanın 10 Adımı

Kutsal yazıların ötesine geçmiş
Kelimelere veya harflere güvenmeksizin
Kendi doğasını görmesi için
Doğrudan insanlığın kalbine işaret eden özel bir iletişim

Zen, kendi kelimeleri ile kendini işte böyle tanımlıyor. Şairane olmayan şekilde söylememiz gerekirse zen’in özü, mantıklı düşünce veya dil tarafından yanıltılmadan doğrudan yaşamın anlamını kavramaya çalışmaktır (1).

Zen; üzerinde çalışılması ardından uygulanması ve gerçekleştirilmesi gereken bir “yol”dur. Zen’in temel ise pratiği zazendir. Zen Budizminde oturarak yapılan meditasyon anlamına gelen zazen motivasyon, sabır, disiplin ve özveri gerektiren; tekrarlanan, tutarlı bir uygulama ile kendini mümkün kılar.

Zen Budizmi Felsefesiyle Varoluşunuza Yaklaşmanın 10 Adımı
Zen Budizmi Felsefesiyle Varoluşunuza Yaklaşmanın 10 Adımı

Zen uygulaması iki temel faaliyet ile başlar: Oturmak ve nefes almak. Bu iki basit aktivitenin en önemli yanı, bunları bilinçli şekilde yapmaktır. Bu temel başlangıçtan sonra zen uygulaması yürüyüş yapmak, yemek yemek, çalışmak gibi günlük yaşamın her yönünü kapsayacak aktivitelerle genişletilir.

Pek çok kadim yaşam felsefesinde ve hatta modern zamanların en popüler öğretilerinden biri olan Power of Now kitabında ve günümüzde okuyabileceğiniz daha pek çok kişisel gelişim içeriğinde zen felsefesinin tohumlarını görebilirsiniz. Anda kalın, kendinize ve var oluşunuza odaklanın; bu şekilde kendiniz için huzurlu bir yaşamı mümkün kılabilirsiniz.

 

Zen Ne Anlama Gelir?

“Zen” kelimesi, Çince “meditasyon” anlamına gelen “Ch’an” ın Japonca telaffuzudur. Châsan Japonya’ya sekizinci yüzyılda göç eder ve kelime “Zen” oluverir. Bugün, kelime halen “Zen” olarak kalsa da 20. yüzyılın ortalarından itibaren Batı’da popülerleşen bu kavram artık çok daha genel bir kullanım alanına sahip.

Zen Budizmi, dogmatik fikirlerle ilgilenmeyen, sade, kararlı, tavizsiz ve meditasyon tabanlı bir Budizm’dir. Kutsal metinlere, doktrine veya kesinleştirilmiş ritüellere dayanmayan Zen, kişisel deneyim ile doğrulanır ve ustadan öğrenciye, elden ele, tarifi olmayan bir şekilde, katı ama samimi eğitimler yoluyla aktarılır. Zen genel hatlarıyla Budizm’in kutsal yazılarını kabul etse de, aslında nesiller boyunca kendi metinlerini eylemlerle yaratır. Birkaç tutam Taoizm, Hint Mahayana Budizmi, Konfüçyüsçülük ve Çin şiir sanatı ile tatlandırılmış; Çin halk sözleri ve sokak jargonu ile de süslenmiş klasik Zen edebiyatının çoğu, büyük ustalara ait efsanevi anekdotlardan meydana gelir. Nedendir bilinmez, zen edebiyatının öğretileri arasında Buda’dan nadiren bahsedilir.

 

Zen Budizminin Kaynağı Nedir?

Zen uygulaması inançlara veya dini doktrine dayanmaz. Zen bir din değil; insani durumun ve gerçek kavrayış ya da farkındalık diyebileceğimiz varoluşun doğasının doğrudan deneyimlenmesinin yoğun bir araştırmasıdır. Verimli bir Zen uygulaması ile iç görünün gerçekleşmesi, tam taahhüt ve motivasyonu gerektirir. Sabır, dayanıklılık, disiplin ve merakla varoluşunun ne hakkında olduğunu bulmayı bir ihtiyaç haline getirmek, bu uzun fakat ödüllendirici yolun gerekleridir.

Zen Budizmini Uygulamanın 10 Temel Adımı

1) Tek Seferde Tek İş Yap

Aynı anda tek bir iş yapılmalıdır. Çok görevlilik değil, tek görevlilik Zen Budizminin temelini oluşturur ve bu zen yolculuğunda oldukça önemli bir adımdır. Örneğin, yemek yerken sadece yemek yenmelidir. Modern insanın yaptığı gibi bir yandan telefona bakılmamalıdır. Bu ‘anda kalma’ öğretisi İkigai başta olmak üzere pek çok Japon yaşam felsefesinde kendini gösterir. Bir Zen atasözü bunu en iyi şekilde açıklıyor: “Yürürken yürü. Yemek yerken, ye.” Kısacası, ‘multi-tasking’ olmak modern insanın bir illüzyonudur. Bu illüzyondan uzaklaşmak ve her anın farkında olarak yaşamak gerekir.

2) Yaptığın İşe Odaklan

Yapılan işi yavaşça ve bilinçli şekilde yapmak gerekir. Hiçbir iş aceleyle ve rastgele yapılmamalıdır. Bunu başarmak hayatın son sürat hızında zor olabilir fakat zen felsefesinde odaklanmak oldukça önemlidir. Eyleme yönelik bilinçlilik odaklanmaya yardımcı olur ve böylece yapılan iş de daha kaliteli sonuçlar verir.

3) İşin Hakkını Ver

Zihni tamamen yapılan işe odaklamak ve kendini tamamıyla o işe vermek şarttır. Hatta bir işi bitirdikten sonra hemen bir diğerine atlamamak gerekir. Yapılan eylemin hakkı verilmeli, tamamına erdirilmelidir. Mesela kendinize bir sandviç mi hazırladınız, hemen yememelisiniz. Zira sandviç hazırlama işi tamamlanmamıştır. İlk önce malzemeleri kaldırmalı, mutfağı temizlemeli, bulaşıkları makineye koymalı ve ‘sandviç yapma işini’ tamamen bitirmiş olmanız gerekir. Ancak ondan sonra sandviçi yemeye başlayabilirsiniz.

4) Az Daha Fazladır

Bir zen keşişi tembel bir hayat süremez: erkenden kalkar ve tüm gününü çeşitli meşguliyetlerle doldurur. Fakat yanlış anlaşılmasın; bitmek bilmeyen bir görevler listesi de yoktur. Her günün planı bellidir, hepsi bu. Asıl amaç, bir işi her güne bölüştürmek, kendinizi sıkıştırmadan azar azar büyük işler başarmaktır. Bu şekilde tüm işlerinizi çok daha yavaşça ve dolayısıyla sindirerek yaparsınız. Görevlerinize odaklandığınız için daha iyi performans gösterirsiniz.

5) Mesafe Koyun

Bir önceki kuralın bir uzantısı olarak bu zen pratiği de yaptığınız işlerin arasına zaman koymanızı salık verir. Bu zamanınızı verimli bir şekilde yönetmenin yoludur. Her şeyi peş peşe kotarmak yerine iki iş arasına mesafeler koymak gerekir. Bu kuralın temelinde de yaşamınıza hakim olmak ve varoluşunuza odaklanmak vardır.

6) Ritüeller Geliştirin

Ritüeller geliştirmek zen felsefesinin önemli noktalarından bir diğeridir. Zen keşişlerinin yemek hazırlamaktan temizlik ve meditasyon yapmaya kadar birçok gündelik eylem için ritüelleri vardır. Ritüel, yapılan işe önem duygusu katar. Eğer bir şey ritüele sahip olacak kadar önemliyse; tam odak ve dikkat gerektiriyor demektir. Yani, ritüeller oluşturmak, yaptığınız işe odaklanmanız için yarattığınız bir hile gibidir diyebiliriz. İlla zen keşişlerinin ritüellerini takip etmek zorunda değilsiniz. Herkes kendi ritüellerini oluşturabilir. Bu ritüeller yemek yemekle, uyumakla, hazırlanmakla, temizlikle veya çalışmakla ilgili olabilir.

7) Oturmaya Zaman Ayırın

Bütün bu işlerin arasında oturmaya zaman ayırmak çok önemlidir. Bir Zen keşişinin yaşamında, oturma meditasyonu (zazen) gününün en önemli bölümlerinden biridir. Her gün, sadece oturmaya ayrılmış zamanları vardır. Bu meditasyon var oluşunuzu hissetmek ve anda kalmak için çok yararlıdır. Bu aktivite sadece oturmakla sınırlı kalmak zorunda da değil. İstenirse koşarak, yürüyerek veya yazarak da meditasyon yapılabilir. Düzenli olarak yapılan ve bilincin tamamının eyleme yönlendirildiği tüm aktiviteler meditasyon için kullanılabilir.

8) Yardım Edin

Gülümsemek ve başkalarına yardım etmek bir diğer adımdır. Zen keşişleri, manastırdaki diğer keşişler veya dış dünyadaki insanlar olsun, günlerinin bir kısmını başkalarına yardım ederek harcarlar. Yardımlaşma alçakgönüllülüğü öğretir ve hayatlarımızın sadece bencillikle örülmesini engelleyerek başkalarına adanmış olmasını sağlar. Mesela ebeveynler bu adımın en iyi uygulayıcısıdır. Çünkü her ebeveyn ailedeki en az bir kişiye hayatlarının bir bölümünde hizmet ederler. Fakat bu sadece ebeveynler için geçerli değildir elbette, herkes bunu yapabilir. Hayır işleri için gönüllü olmak bu zen pratiğinin harika bir yöntemidir.

9) Önceliklerinizi Belirleyin

Bu hayattaki olmazsa olmazlarınız üzerine dikkatlice düşünülmelisiniz. Bir Zen keşişinin hayatında ihtiyaç duymadığı çok az şey vardır. Ayakkabı dolu bir dolaba veya son moda kıyafetlere sahip değildir. Abur cuburla dolu bir buzdolabı yoktur. En yeni aygıtlara, arabalara, televizyonlara veya telefonlara sahip değildir. Kıyafetleri, kafasını sokacağı bir barınağı, temel eşyaları, birkaç kap-kacak ve en temel gıdaları vardır. Genellikle pirinç, miso çorbası ve salamura sebzelerden oluşan basit vejetaryen yemekler yerler. Siz bir keşiş kadar dünyevi şeylerden kopmak zorunda değilsiniz, fakat modern dünyanın kölesi olmaya da dur diyebilirsiniz.

10) Basit Yaşayın

Aslında tüm adımların özü sayılabilecek tek bir prensip vardır: Basit yaşamak. Eğer bir şey gerekli değilse, muhtemelen onsuz yaşanabilir. Basit yaşamak demek hayattaki her şeyden uzaklaşmak demek değildir. Basit yaşamak, hayattaki gereksiz şeylerden uzaklaşıp gerekli olanlara yer açmaktır. Bu gereklilikler kişiden kişiye değişir. Kimi için aile, kimi için yazmak, koşmak, yoga yapmak veya yakın arkadaşlarla vakit geçirmek hayatın olmazsa olmazı olabilir. Kim için neyin gerekli olduğunu söyleyen bir yasa yoktur. Gerekli olanı insan kendisi düşünerek bulmalı ve hayatında onlar için yer açmalı; daha az gerekli şeylerden kurtulmalıdır.

 

Bu basit ama derin uygulamalar bizi geçmiş ve geleceğin zincirlerinden ve ayrıca kendimize empoze ettiğimiz yanlış kimlikten ve etrafımıza kendi ellerimizle ördüğümüz engellerden kurtarabilir.

Zaten biz, kimiz ki? Gerçekten derinlemesine baktığımızda, “ben kimim?” sorusuna verdiğimiz cevapların koşullu görüşlerden ve zorlayıcı özelliklerden meydana geldiğini görebiliriz. Tutarlı bir zazen aracılığıyla, kendimizi bu sahtekâr benlikten kurtarabilir ve gerçek benliğimizi keşfedebiliriz – bu anda var olan, akışta kaldığı sürece kendine güvenen, engelsiz bir varlık. Kendi eylemlerimizi bu çerçevede düzenlediğimiz sürece doğayla olan bağımızı kavrayabilir ve ona hak ettiği saygıyı sunmamız gerektiğini fark edebiliriz: her eylemin bir sonucu olduğunu idrak etmek, dünyanın değerli kaynaklarını boşa harcamamız gerektiği gerçeğini açıkça yüzümüze vurabilir.

Yorumlar