Tasarımcı Aylin Erel ve Sürdürülebilir Moda Markası ‘A Hidden Bee’

Tasarımcı ve A Hidden Bee markasının yaratıcısı Aylin Erel ile moda, sanat, seyahat ve ilham dolu bir röportaj sizleri bekliyor.

 

Öncelikle seni tanıyabilir miyiz, Aylin Erel kimdir neler yapar?

Marmara Universitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Sanatları bölümü mezunuyum. 14 yıldır yerli ve yabancı, sektörün önde gelen hızlı moda perakendecileri ve markalarına tasarım hizmeti veriyorum. Şu anda hala Türkiye’nin en büyük jean üreticilerinden birinde tasarım ve pazarlama yöneticiliği yapıyorum. 1 senedir de kendime ait bir dükkanım, farkındalık odaklı bir markam var 🙂

 

Doğuştan yetenekli ve küçük bir kızken elbiseler çizen biri miydin : ) Moda tasarımcılığı hayal ettiğin bir meslek miydi?

Öyleydim aslında evet. Her zaman en ciddiye aldığım ders resim dersi olmuştur çoğunluğun aksine. Şansıma da hep çok iyi resim öğretmenlerine denk geldim. Ortaokul zamanında yağlı boya Van Gogh röprodüksiyonu çalıştırıp, geliri vakıflara bağışlanan bir sergiye katılmamı sağlayan bir öğretmenim vardı mesela. 12-13 yaşında bir çocuk olarak böyle bir işe bulaşmak ne kadar teşvik edici düşünsene.

En yakın arkadaşım ressam Nilay Sorgüven ile aynı sınıfta okuyorduk o zamanlar, bize dergilerden beğendiğimiz imajları toplatırdı (bir araba olabilir, bir parfüm şişesi ya da manzara..) ve seçtiğimiz görseli bir giysiye dönüştürmemizi isterdi. Aşırı zevk alırdım bu antrenmanı yaparak yaratıcılığımın sınırlarını zorlamaktan. O noktada karar vermiş oldum Moda Tasarımcısı olmaya. O yüzden aslında kendimi bildim bileli bu mesleği yapacağımı biliyordum. Bu yola küçük yaşta baş koydum 🙂

 

İşine dair en çok sevdiğin şeyler neler?

Heyecanlı, hareketli bir iş öncelikle. Asla monoton olmuyor. Hiçbir zaman tamam budur diyemiyorsun. Her zaman canlı ve dinamik olmak zorunda olduğun bir sektör. Bu açıdan kendime çok uygun buluyorum. Ve tabi ki yaratmak ne kadar stresli olsa da sonucu iyi olduğunda müthiş tatmin edici bir duygu. Şanslı buluyorum kendimi 🙂  Zara gibi, Topshop gibi hızlı moda perakendecilerinin tasarım ve satın alma ekiplerine tasarım hizmeti veriyoruz ve koleksiyonlarımızdan beslendiklerini görüyoruz ekipçe, bu zaten müthiş gurur verici bir durum.

Hele bir de ortaya koyduğumuz bir ürünü Oxford Street’te bir vitrinde ya da Los Angeles’ta sokakta gezerken herhangi birinin üzerinde görünce şahsen keyfimden 4 köşe oluyorum açıkçası 🙂

 

Bir ürün senin bir çiziminle başlayıp, dünyanın herhangi bir yerindeki bir mağazada son buluyor… Tasarım sürecini bizimle paylaşır mısın?

Her türlü tasarım ve yaratım süreci sancılı oluyor bi defa, onu bir kenara koymak lazım. Araştırma sürecinden malzeme seçimine, kalıp kritiklerinden aksesuar tercihlerine her noktada çok konsantre olman lazım. Özellikle denim tasarımcılığı bambaşka bir durum. 4-5 sene geçiyor ne yaptığını anlayarak yapabilmen için. Sonrasında da sürekli yeni teknolojiler, teknikler gelişiyor. Hepsini takip etmen, analiz etmen, müşteriyi tanıyıp ona göre şekillendirmen lazım.

Matematik tarafın, analitik düşünme yeteneğin güçlü olmadan bu işin başarılı yapılabilmesini düşünemiyorum bile.

 

Şu ana kadar tasarlamaktan/yaratmaktan en mutlu olduğun ürün ne idi?

Ürün olarak söylemesi zor ama marka olarak A Hidden Bee’nin yaratım süreci, gerçekleşmesi, emeklemesi ve ilk adımları… Tüm süreç çok büyük bir heyecan benim için. Hala düzgün uyuyamıyorum 🙂

 

İlham aldığın şeyler neler?

Seyahatler, 2. El pazarları, festivaller, müzik, sinema, sosyal medya, her tasarımcı gibi benim de çok beslendiğim kaynaklar. Son yıllarda teknolojiden ve yeni tekniklerden de ilham alıyorum. Yapılmamış birşey yapmaya çalışmaktan çok yapabileceklerimizi daha doğru kaynaklarla daha uzun ömürlü yapmayı hedefliyorum.

 

İşin gereği çok seyahat ediyorsun, bize en sevdiğin şehri ve oradan birkaç gizli keşif önerisi verir misin ?

Dünyanın birçok yerinde çok besleyici, çok ilham verici seyahatler yapma imkanım oldu işim sayesinde. Çok fazla çok sevdiğim şehir var. Ama sanırım Tokyo hepsinden öte benim için. Mimarisi, küçük butikleri, yemekleri, parkları… herşey müthiş estetik. Oedo Antique Market vintage obje meraklıları için bir cennet. Pahalı ama değer bence. Keşke daha çok şey alsaydım diyorum hala 🙂

 

Şimdi gelelim A Hidden Bee’ye. Yakında 1 yaşına girecek olan markanı ve nasıl yarattığını bize anlatır mısın?

‘A Hidden Bee’ markası, 2017 senesinde İstanbul’da kuruldu. Kurucusu ve tasarımcısı olarak, bu sürece girerken aklımda lokal materyaller kullanarak ve  lokal üretimi destekleyerek, rafine ve zamansız bir tasarım anlayışına hizmet  eden farkındalık odaklı bir hazır giyim markası yaratmak vardı.

Hızlı moda sektöründe uzun seneler tasarımcı olarak çalışmak sanırım beni yavaşlamaya doğru iten en önemli etken oldu. İnsanların 3 ay sonra dolaplarında görmek bile istemeyecekleri ürünleri tasarlamak ve üretmek için sarf edilen emek ve harcanan kaynakları deneyimledikçe kendimi sorgulamayı durduramaz hale geldim. Diğer yandan bir tasarımcı olarak; üretmeden, yaratmadan, tasarlamadan yaşamam da söz konusu olamazdı.

Uzun süre severek giyilebilecek, doğaya en az zarar veren materyaller kullanılarak üretilmiş, karbon ayak izi “0” olan bir marka kurmaya bu noktada karar verdim. Ondan sonrası biraz mucizevi, çokça meşakkatli oldu ama iyi ki de oldu 🙂

 

Bir de ödülün var, dimi?

Var 🙂 Doğduktan 2 ay sonra Tasarım Tomtom Sokakta organizasyonun düzenlediği yarışmada en iyi genç marka ödülü aldık, çok motive edici oldu!

Gördüğüm kadarıyla ‘sürdürülebilirlik ve bilinçli tüketim ‘ senin ve markan için çok önemli, hızlı tüketim moda akımına inat, bu yönde bir marka yaratmak gerçek bir cesaret örneği bence…

Başka türlü bir marka yarattığımı düşünemiyorum açıkçası, bilinçli üretmek ve bilinçli tüketmeye yönlendirmek olmazsa olmazdı. Öte yandan Türkiye’de herhangi bir yönde marka yaratmaya çalışmanın, küçük bir marka olmanın ne kadar meşakkatli olduğunu saatlerce anlatmakla bitiremem. Hele de sürdürülebilir üretim yapmaya çalışmak hem de sıkıcılaşmadan, estetik kaygılardan uzaklaşmadan bunu yapmak, gerçekten zor.

Kumaş tedariğinden, lojistiğine, üretim süreçlerinden, satış organizasyonuna kadar herşey akıntının tersine gitmeye çalışmaya benziyor.  Ama avantajları da yok değil, bu genişlikte bir koleksiyona sahip ilk hazır giyim markasıyız Türkiye’de, bu da dikkat çekmemizi ve ilginin çok yoğun olmasını sağlıyor.

Mağaza da konumuyla ve tarihçesiyle çok etkileyici… Nasıl karşına çıktı bu güzel mekan?

Nasıl karşıma çıktığı kısmı tam bir komedi 🙂  Erkek arkadaşımla seramik dersi alıyorduk birkaç senedir ve çamura bir bulaştın mı ne oluyor sen daha iyi bilirsin, eve geliyor seninle 🙂  Bir bakmışsın salonda zımpara yapıyosun, heryer toz içinde… Bu böyle olmayacak bizim bir atölyemiz olsun diye düşündük. Ben hemen uygun bir yer bakayım dedim ki zaten hobi olarak durmadan ilan bakarım, ev olur, dükkan olur, mütemadiyen bi bakma halim vardır…

Neyse.. Seyahatte olduğum bir gün ilanlarda dükkanı gördüm, döner dönmez Pazar günü hemen gidip gördük Alptuğ ile birlikte; altındaki tarihi sarnıç, bozulmamış duvarları, Beyoğlu’nda en sevdiğim sokağa bakıyor olması.. Hayır denemeyecek kadar cazipti bizim için ve hemen tuttuk. Ama atölye olarak tuttuk güya… 6 ay sonra ‘A Hidden Bee’ olarak kapılarımızı açmıştık 🙂 Yolda giderken plan değiştirme huyum hep vardı da bu kadarını ben de beklemiyordum kendimden.

Ayrıca sanatçılara da yer veriyorsun ve alt katında A Hidden Gallery yer alıyor, moda ve sanatın bu şekilde bir araya gelmesi oldukça ilham verici.Biraz sanat kısmından bahseder misin?

A Hidden Gallery ayrı bir heyecan bizim için. Farklı disiplinleri bir araya getirme fırsatı buluyoruz bu sayede. Kar amacı gütmeyen, tamamen sanatçı desteği için kurulmuş, A Hidden Bee müşterisinin de alışveriş deneyimini daha besleyici ve deneyimsel bir hale getirmeyi amaçlayan bir proje bu. 3 aylık süreçler için mekanı sanatçıya tahsis etmiş oluyoruz ve aynı zamanda sanatçı ile birlikte küçük bir kapsül koleksiyon hazırlıyoruz. Bu kapsül koleksiyonun satışından da sanatçının küçük de olsa bir geliri olmuş oluyor.

İlk sergimiz Hannah Rath ile gerçekleştirdiğimiz “Way is Yaw in a Mirror” sergisi 30.04’e kadar izlenebilir. Sitemizde galeri ile ilgili ve seçme kriterlerinin neler olduğunu anlatan bir bölümümüz var, ilgilenenler inceleyip başvuruda bulunabilir.

 

Kendini 10 yıl sonra nerede ve ne yapıyor olarak görmek isterdin?

Şu anda bir start-up sahibi olarak herşeyi kendinin yaptığı enteresan bir süreç içindeyim böyle gidersem 10 yıl sonra malulen emekliye ayrılmış olurum diye düşünüyorum 🙂 Şaka tabi.. A Hidden Bee’yi doğru şekilde, “yeteri kadar” büyütmüş olabilmeyi hayal ediyorum 10 yıl sonrası için. Enternasyonel olmayı başarmış bir İstanbul markası olmuş mesela A Hidden Bee.

İnsanların işini severek, eğlenerek yaptığı, çağdaş, demokratik, gelişime açık ve pozitif bir çalışma ortamı sunabilmiş bir marka. Rüya gibi oldu di mi? 🙂

 

Websitesi: ahiddenbee.com

IG: @ahiddenbee