New York’a ilk kez gidiyorsanız turist gibi gezmeniz şart; Times Square, Central Park, Özgürlük Heykeli itinayla görülür. Brooklyn Bridge üstünde yürüyüp her adımda onlarca fotoğraf çekilir. Bir turistin yapacağı diğer şey de New York’a tepeden bakmak. Bunun için önerim Empire State Bulding ya da Rockefeller Center’in 70. katında bulunan Top of The Rock. Manzara fena, ayılıp bayılmak size kalmış!
Tercihinizi Rockefeller Center’dan yana kullanırsanız, bina önündeki Van Gogh’s Ear isimli heykele göz atmanızı tavsiye ederim. Çünkü bu heykelin sanatçıları Elmgreen & Dragset 15. İstanbul Bienali’nin küratörleri. Şimdiden tanımakta fayda var tabii. Soho ise alışveriş yapmak için en uygun yer.
Yavaş yavaş alıştıysak şehre şimdi bir de fareli, balık kokulu Chinatown’a gitmeli. Pek kalabalık ve yakanıza yapışacak mekan çalışanlarının olduğu Little Italy’de görmeli. Her iki bölge de görülecek güzel duvarlar var. Bakınız Little Italy’nin hemen girişindeki Tristan Eaton’un Audrey Hepburn’lü işi.
Little Italy’den sonra benim Manhattan tarafında en sevdiğim bölge olan Nolita’da dolaşmalı. Mahalle barlarına girip çıkmalı. Çağdaş sanatın Amerika’daki büyük temsilcilerinden New Museum da burada. Kesinlikle görülmeli!
Bunların hepsi yapıldıysa şimdi Manhattan’dan ayrılıp Brooklyn yani şehrin en havalı bölgesine doğru geçmeli.
Hazır geçmişken DUMBO’dan ya da Brooklyn Heights’dan Manhattan gökdelenlerine el sallayabilirsiniz, günü bu iki yerde batırdınız mı sizden güzeli yok! Gökyüzündeki renk geçişleri sizi büyüleyecek.
Bu manzarayı da en güzel anılarınıza kaydettikten sonra geçebiliriz Bushwick’e. Bushwick’in duvarlarını keşfetmek herhalde şu sıra New York’ta yapacağınız en havalı şey. Stik’ten Sipros’a, Dasic Fernandes’den Celsoart’a, Sonni’den Klopsito’ya kadar birçok sanatçının işlerini yakından görebilirsiniz.
Öncesinde Bushwick Collective’i yakından tanımak isteyenler instagram hesabına göz atabilir. Bushwick’te sadece gözü gönlü açan duvarlar yok tabii. Tasarım ve vintage dükkanlar, miss kokulu kahveciler, pek eğlenceli barlar, konsept mekanlar da cabası.
Buradan sonra Williamsburg’a da selam çakmak şart. Baştan söyleyelim; bu önerimiz turist kalmak isteyenler için değil! New York’ta modaya yön veren bölge diye de bilinir. Çünkü dünyanın en şık insanlarını alıp buraya koymuşlar.
En şık butikler, en havalı restoranlar, içinden leziz kokteyllerin çıktığı o biçim barlar, plak dükkanları yine burada. Bu bölgede bir Hollywood yıldızıyla karşılaşmanız pekala mümkün. Bakınız: ben:) Robert Pattinson ve FKA Twigs ile aynı mekanda (Five Leaves) yemek yemişliğim var!
MoMA, New Museum, Whitney Museum of American Art, Guggenheim, The Studio Museum in Harlem, MET, Brooklyn gibi dünyanın en ünlü sanat müzelerine gitmeyi de ihmal etmeyin!
Broadway şovlarını ya da Carnegie Hall’de izleyebileceğiniz opera ya da klasik müzik konserlerini hatırlatmamıza gerek var mı?
Yorumlar