Tatil bitişleri her zaman zor olmuştur ama ilk defa bir yerden ayrılırken bu kadar hüzünlendim diyebilirim. Datça’ya daha ilk adım attığınızda mis gibi havası, tablo gibi doğası, akvaryum gibi denizi ve huzur veren Datça sakinleri ile size “ben bu şehirde hep yaşamalıyım” hissi uyandırıyor ve Can Yücel’e bir kere daha hak veriyorsunuz.
Datça gezimize öncelikle 4 günlük tekne turu ile başlıyoruz, Datça’nın koyları doğasıyla bizi büyülüyor. Hisarönü’den başlayarak sırasıyla gezdiğimiz koylardan en çok aklımızda kalan Kuzbükü ve Hurmalıbük oluyor. Tekne tatillerinde genellikle teknede yemek yenmesi tercih edilse de size Kuzbükü Neighbours’da mutlaka bir akşam yemek yemenizi öneririm. Tüm renkleri kıskandıracak gün batımını Kuzbükü’nde izlemek bir başka güzel! Yediğimiz her bir çeşit meze ve deniz mahsülleri öyle taze, öyle lezzetli ki! Kuzbükü Neigbours bir daha oralara gittiğimizde kesinlikle tercih edeceğimiz restoranlardan biri oluyor. Datça’da 2-3 günlük tekne turları çok popüler, oralara gitmişken sizlere tavsiyem mutlaka tekne turuna çıkmanız. Biz sadece 4 kişinin konaklayabileceği bir gulet olan Su Delisi’nin teknesini tercih ediyoruz. Su Delisi teknesinin sahibi ve Datça’nın yerlisi olan Barış kaptan bizlere unutulmaz bir 4 gün yaşatıyor. Akşamları yıldızları seyrederek uyuyakalmak, sabahları yüzünü yıkamak için denize atlamak kadar insanın enerjisini tazeleyen hiçbir şey yok!
Bütçenize göre seçimler ve uygunluklar için viravira.co ‘nun kiralama servisine göz atabilirsiniz.
Çok keyifle geçen 4 günün ardından kaptanımız bizi Datça’da bırakıyor ve eski Datça’da bulunan otelimize doğru yola koyuluyoruz. Konaklama için Kaya Guest House’u tercih ediyoruz ve gerçekten çok memnun ayrılıyoruz. Merkezi konumu, eski taş evlerin dokusu hiç bozulmadan dizayn edilmiş mimarisi, mis gibi kokan odaları, organik ve lokal lezzetlerden oluşan kahvaltısı ve güler yüzlü çalışanlarıyla sizi gerçekten de “evinizde” gibi hissettiriyor.
Otele yerleştikten sonra bir süredir radarımızda olan “Mayan Cocktail & Food”un yolunu tutuyoruz. Mayan, Kairos Marina’da yeni açılan ve niş menüsüyle dikkat çeken bir Meksika barı. Özellikle karidesli tacosunu ve ona eşlik eden birbirinden lezzetli kokteyllerini #denemenlazim! Biz birer Margarita sevdalısı olarak menüden Mezcal Margarita seçiyoruz ve bu kokteylin müdavimi oluyoruz! Mayan’a ister gün batımında gidip manzaranın tadını çıkarabilir isterseniz de gece kokteyl içip DJ performansı eşliğinde sıra dışı bir Datça akşamı geçirebilirsiniz.
Yine Kairos Marina ‘dan bulunan Jale Winecaller’da bir diğer favori mekanlarımızdan oluyor, nostaljik müzikleri, keyifli küçük bahçesi ve geniş şarap kavıyla kesinlikle marinanın en keyifli yerlerinden biri. Ev dekorasyonuna meraklı olanlar için Atelier Datça’ya mutlaka göz atmalarını öneririm, farklı disiplinlerdeki sanatçıların birbirinden özel parçaları ile Atelier Datça’da karşılaşmanız mümkün!
Eski Datça’nın içi renkli küçük butikler, sanat atölyeleri, birbirinden orijinal takıcılar, organik ürünler satan lokal üreticilerin küçük dükkanları ve zamanında birçok sanatçıya misafirlik etmiş meyhaneler, restoranlardan oluşuyor. Eski Datça’da modunuza göre kesinlikle çok keyif alabileceğiniz yerler keşfedeceğinize eminim. Bu arada eski Datça’ya kadar gelmişken Can Yücel’in evini ziyaret etmeden dönmeyin derim.
Gündüzleri denize girmek için çok alternatif var ancak biz Bizim Ev Datça’nın bu sene Kargı koyunda açılan beachini tercih ediyoruz. Bizim Ev Kargı bizi hem dekoru hem güler yüzlü çalışanları hem de huzur veren ambiyansıyla tatilimizi unutulmaz kılıyor. (Beach kısmı için gitmeden önce mutlaka rezervasyon yapmanızı öneririm) Bizim Ev Kargı, beach hizmeti haricinde hemen yanında bulunan denize sıfır taş evlerinde konaklama imkanı sunuyor. Bir sonraki Datça ziyaretimiz için aklımızda kalan yerlerden biri.
Datça’ya gelmişken şarap deneyimlemeden olmaz diyoruz ve Knidos Şarapçılık’ın yolunu tutuyoruz. Burası üreticinin kendi bağları içerisine konumlanmış, begonvillerin arasına saklanmış bir taş ev ve mimarisiyle sizi kendinizi adeta güney Fransa’da gibi hissettiriyor. Üstelik şarap satışının haricinde restoran olarak da bahçesinde şarap tadımları ve şarap peynir eşleşmeleri yapabilme imkanı sunuyor. Biz özellikle araştırıp Datcazz’ın sahne aldığı Cuma akşamını tercih ediyoruz ve unutulmaz bir müzik deneyimiyle ruhumuzu doyuruyoruz. Sizlere tavsiyem Datcazz’ın programını takip edip bir yandan şarabınızı yudumlarken diğer yandan da kendinizi müziğin ritmine bırakarak Datça’nın yerlisi gibi bir akşam geçirmeniz.
Dönüş yoluna geçerken “minik” bir alışveriş için Olive Farm’a uğruyoruz. İçerisinde kendi üretimleri olan çeşit çeşit organik zeytinyağları, çok farklı sirke çeşitleri, doğal sabunlar, güzellik ve bakım ürünleri bulunan Olive Farm’a mutlaka dönerken uğrayın derim.
Uğruna şarkılar, şiirler yazılan Datça’da kalbimizi bırakırken en yakın zamanda tekrar kavuşmak dileğiyle ayrılıyoruz.
Ps: Datça’ya gitmek için en güzel zamanlar Eylül-Ekim ayları, hadi hemen planlarınızı yapmaya başlayın!
Yorumlar