Uzun zamandır deniz tatili yapmadığım için bu kadar nutkumun tutulduğu bir “coğrafya” olduğunu hatırlamıyorum. Siz deyin abartı ben diyeyim hayranlık, Güney Fransa sahilleri, yani meşhur “French Riviera”yı benim gibi kitaplardan okuyarak ya da ve filmlerden görerek gitmenin hayallerini kuruyorsanız, hayallerinizin tam karşılığını alacağınızı söyleyebilirim. (Euro’nun moral bozucu tavrını bir kenara bırakarak)
Saint Raphael Bölgesi
Fransa’nın güneyinde, Nice’e komşu (sayılır) Saint-Raphaël, tren ya da araba ile ulaşabiliyorsunuz. Ben ilk Güney Fransa turu hayallerime tren yolculuğu olarak başlamıştım ama şuan baktığımda arabanın gerçekten bir gereklilik olduğunu kabul ediyorum. Ağustos ayı tüm Fransızların pılı pırtı toplayarak Güney Fransa’ya göç ettikleri ve tüm yazı yazlıklarında, o plajdan bu plaja geçirdikleri için trafik komünler arası baya yoğun oluyor.
Les Roche Rouges
Hayallerimin oteli; Les Roche Rouges. Les Roche Rouge, aka. Kırmızı Kaya, (otelin inşa edildiği sahil kırmızı kayalarıyla meşhur.) geçen yaz Instagram sayesinde keşfettiğim ve kendi kendime “denemen lazım” dediğim bir yerdi. Nice havaalanına indikten sonra arabayla otobandan gidildiğinde 45 dakika ile 1 saat arası süren bir yolculuk sonunda, St. Raphael’e varıyorsunuz. Dediğim gibi bu yolculuğu tren ile de yapabilirsiniz, St. Raphaël’de tren istasyonu da oldukça merkezde ama dediğim gibi arabanız yoksa ve gelip sadece St. Raphaël’den çıkmam diyorsanız, yaya olarak tatilinize devam edebilirsiniz.
Bu otel, gerçekten basit ve anlamlı tarzıyla, konumuyla insanın içine işliyor. Bir kere yukarıda gördüğünüz balkon ve deniz manzarasıyla karşılaşıyorsunuz kapıdan girer girmez.
Fransız mütevaziliği ve zevkini çok iyi yansıtan dekorasyonu beni benden alan yegane özelliği Les Roche Rouge’un. Hala kelebek sandalyeleri nasıl olur da bavula atardım acaba? Diye düşünürken buluyorum kendimi.
Bu arada tüm tatilim boyunca -ve hala daha- yanımdan ayırmadığım MARCHE İstanbul çantam kalp ben, şiddetle denemenizi tavsiye ediyorum.
Saint Tropez Bölgesi
Senequier
Eğer aranızda Jean Girault’un 1982 yapımı “Les Gendarme et les Gendarmettes” filmini izleyen varsa bu mekanı hemen tanıyacak! Evet bu o güzel kızımızın filmde meşhur Douliou Douliou St. Tropez şarkısını söylemeye başladığı kafe. Yeri, içerisi, her şey çok güzel, tabii ki Ağustos ayı olduğu için fazla turistikti ama yine de bi kahve içmenizi tavsiye ediyorum.
1 kahve, 1 soda: 12,5 € : (
Rondini – Les Tropeziennes
St. Tropez’ye giderken listemde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biriydi Rondini. Bilmeyenler için anlatalım, Rondini, meşhur “Tropeziennes” sandaletlerinin babası, 4 kuşaktır aynı dükkanda aynı kalitede sandaletler üretiyorlar, ve modelleri Güney Fransa’nın o rahat ve umursamaz tavrı için birebir. Sneaker aşığı olmama rağmen Ağustos başından beri sneaker’larımı Rondini’lerimle aldatıyorum ve pişman değilim. (hala İstanbul’da bile giyiyorum.)
Port Grimaud Bölgesi
Port Grimaud, mimar François Spoerry tarafından 1960’lı yıllarda hayata geçirilen Port Grimaud dışarıdan bakıldığında minik italyan kasabalarını andıran havasıyla ilk başta hala Fransa’da mıyız? Dedirtse de, Port kapısından içeriye girdikçe, aslında 70’lerden kalma mütevazi bir balıkçı kasabasına gelmişsiniz hissi veriyor.
Saint Maxim ile Saint Tropez’nin ortasında kalan Port Grimaud benim için; La Table du Mareyeur.
Bölgedeki en iyi deniz mahsülü restoranlarından biri olan La Table Du Mareyeur sizi kesinlikle dekorasyonuyla ya da konumuyla etkilemeye çalışmıyor. Mütevaziliğini ve biraz da olsa kiçliğini koruyarak iyi bir yeme-içme deneyimi sunuyor.
Kişi başı 50 euro civarında bir hesap ödüyorsunuz.
Fotoğraf: Place de Lice – Saint – Tropez’nin meşhur meydanı.
Fransa’nın en popüler açık hava oyunu, Petanque’ın en meşhur adresi.
Tabii ki ben de Fransız’larla Petanque oynadım, ve tabii ki kazandım.
Yorumlar