Oysa, beden sağlığı kadar akıl sağlığı da korunmaya, hoş tutulmaya ihtiyaç duyuyor. Bunun içinse zihni boşaltmak, rahatlatmak ve belki biraz gerçeklikten koparak hayal gücünün gücüne teslim olmak gerek. Beynimizi sanatsal edimin gücüne bırakmak, bu teslimiyetin en keyiflisi.
Konumuz yetenekli olup olmamak değil, konumuz biraz gündelik hayattan uzaklaşmak ve ellerimizi kille, boyalarla ya da yemek soslarıyla kirletmekle alakalı.
Marangozluk belki de dünyanın en eski zanaatlarından biri. Ancak makinelerin rüştünü ispat ettiği çağımızda kaybolup gitme tehlikesiyle de karşı karşıya. Çünkü ellerinizi kullanarak bir şey yaratmanın keyfine ve şerefine çağımızda pek de nail olamıyoruz. Atölye Arası, sizi bu keyifle tanıştırmak isteyen sıcak bir atölye.
Atölye Arası, tüm dünyanın yavaş yavaş yönelmeye başladığı aslında hızlandırılmaya da ihtiyacı olan sürdürülebilirlik mevzusunu merkezine alan bir atölye oluşuyla da dikkat çekiyor. Kullandıkları doğal malzemelerin başında masif ahşap geliyor. Haliyle ekolojik olan bu maddeyi, hiçbir kimyasal maddeye maruz bırakmadan işliyor ve katılımcılarına işletiyorlar.
Donanımlı bir ahşap atölyesi olan Atölye Arası’nın kurucu ortakları iç mimar Ecem Baysal ve makine yüksek mühendisi Hasan Fehmi Yavuz. Anlayacağınız bu atölyenin estetik algıyı teknik ile dönüştürmek ruhunda var. Şekilsiz masif ahşaptan sadece sizin emeğinize ait bir şey oluşturmak sizin ruhunuza iyi gelecek mi, deneyip görebilirsiniz. Üstelik Atölye Arası, bu zanaatı öğrenip de hızını alamayanlara, ancak atölye imkanlarına sahip olmayan katılımcılarına üretimlerine ev sahipliği yaparak birlikte büyüme fırsatı da sunuyor.
Burası sadece bir workshop değil, aynı zamanda uğraşacağınız maddenin tarihçesini ve felsefesini de öğrenebileceğiniz bir atölye. Uğraşacağınız madde ise, antik çağlardan bu yana cazibesini koruyan cam!
1200 Derece, katılımcılarına sadece cama şekil vermeyi değil camın ruhunu anlamayı öğretiyor ilk önce. Ardından alevler arasında cama şekil vermeye başlıyorsunuz. Bunun havası bile yeter…
Burada dilerseniz hayal gücünüzü açığa vuracağınız boncuklar yapabilir, dilerseniz de vitray atölyesi ile bir adım öteye geçebilirsiniz. Tercih sizin.
Müz, adını mousai kelimesinden alıyor. Akıl, düşünce ve yaratıcılık gibi anlamlara gelen bu kelime, gerçekten de Müz’ün karakterini yansıtır nitelikte. Yunan mitolojisinin ilham perilerinin adını taşıyor oluşuna yakışır şekilde Müz de yaratıcı edimlerini ilhamların üzerine kuran bir atölye.
Aslında bitkilerin bulundukları ortamı aydınlatma ve güzelleştirme gücünden ilham aldıklarını söylemek çok daha doğru olacaktır. Bir başka deyişle bu ilham, bitkileri temeline alsa da onlar gibi dallanıp budaklanmayan ve nokta atışı yapan bir ilham.
Müz atölyesinden çıkan her tasarım, bu nokta atışı ilhamlarına yakışır şekilde göz alıcı bitkilerin etrafında dönüyor. Seramik ve cam gibi maddeleri bitkilerin enerjisi için bir medyum haline getiren Müz, yalın ama bir o kadar da etkileyici yaratılarına Çukurcuma’daki atölyelerinde hayat veriyor.
Saydamlığı ve kırılganlığı, ışıkla olan münasebeti ve renkleri şaha kaldırmasıyla vitray, bir mekanı eforsuzca güzelleştirebilme ve o mekanın içindeki insanların ruh halini etkileyebilme gücüne sahip belki de tek zanaat. Vitray aynı zamanda canlı, yaşayan da bir ruha sahip. Gün ışığı ile birlikte hayat bulan boyalı camlar, günün ışık yolunu takip ederek her an farklı bir rengi ve görüntüyü sunup birden fazla yüzünü gösterebilme yeteneğine sahip.
Mekanları olağanüstü ve canlı kılmada vitrayın gücünün farkında olan Vitray Atölyesi de dünyanın en eski ve muhtemelen en klasik zanaatlarından olan cam ile haşır neşir olarak, yaşam alanlarınızda sanata yer açabilmenizi sağlıyor. Üstelik tüm bunları, gelenekselin elini bırakmadan modern dekorasyonun biçimlerine eşlik ederek yapıyor.
Siz de rengarenk camların büyüsüne kapılmak ve habitatınızla birlikte ruhunuzu da canlandırmak isterseniz Vitray Atölyesi’ne uğrayabilirsiniz.
Adında uzayın derinliklerini taşıyan bir atölyenin farklı bir şeyler sunması beklenir. Gerçek özgürlüğe giden yolu ışıklandırmayı kendine misyon edinmiş Nebula Atölye, işte o farklı şeyleri sunuyor. Hatta sunmakla da kalmayıp sizi yeni bir hayat tarzı, farklı bir yaşam alanı, geniş bir bakış açısı ve ruhunuzu besleyen bir ışıkla tanıştırmak istiyor.
İnsan ve şehrin kültüründen ilham alan sayısız atölye, eğitim, seminer ve etkinliklerle her ayın takvimini tıka basa dolduran Nebula Atölye ile felsefeye doğru bir yolculuğa çıkabilir bira yapmayı öğrenebilirsiniz; dilerseniz içinize doğru yapacağınız bir yolculuğa katılabilir dilerseniz de heykel yapmaya başlayabilirsiniz. Kısacası, kendinize yeni bir şey ekleyip kendinizden daha huzurlu yeni bir insan çıkarmak için Nebula Atölye’nin sayısız etkinliğinden faydalanabilirsiniz.
Zaten onlar da bunun için varlar; sizi başka dünyalara götürmek ve alışılmışın dışında deneyimler yaşatmak için…
Aylin Bilgiç, dikkatli gözlerden kaçmayacak bir seramik sanatçısı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik ve Cam Bölümü’nden mezun olan Bilgiç’in tasarımlarına bakınca zarif, minimal, sıra dışı, aynı zamanda da işlevsel ve fonksiyonel objeler oldukları açıkça görülüyor.
Tasarımlar fonksiyonel, çünkü günlük hayatta en çok kullanılan tabak, bardak ve fincan gibi objeleri odağına koyuyor. Pek tabi Bilgiç’in kendine has hayal gücüyle, yepyeni formlar almış şekilde…
Aylin Biliç’in seramik dehasından siz de nemalanmak isterseniz, Moda’daki atölyesini ziyaret edebilirsiniz.
Önce adından başlayalım: woh.ha (vo’ha): nida, heyecan, neşe gibi yüksek enerji tepkisinin sesle ifade edilme sözcüğü.
Haliyle, Arnavutköy’de bulunan bu atölye için yüksek enerjili tasarımların evi diyebiliriz. Wohha, bin yılı aşkın tarihi ile çini sanatına kendine has yorumuyla saygı duruşunda bulunan, bir yandan da modern sanata göz kırpan görünüşleri ile çeşitli seramik objeye hayat veren bir atölye.
Ancak aynı zamanda da nitelikli bir kahve dükkanı. Wohha’ da Aslı Şarman Toğulga’nın el çizimlerinin eşlik ettiği ‘unique’ seramiklere bakarak leziz bir kahveyi yudumlayabilirsiniz.
Arnavutköy’ün popüler ve işlek sokaklarından uzakta sakin bir yerde konuşlanan Wohha, kişiye özel seramik ürünleri, seramik atölyesi, mağaza alanı ve pek tabi lezzetli take-away kahveleriyle hem ruhunuz hem zihniniz hem de bedeniniz için güzel bir kaçış noktası olarak aklınızın bir köşesine yazılmayı hak ediyor.
Touline Seramik’in yaratıcısı Tülin Bozüyük, elleriyle bir şeyler üretmenin onun özgürleştirdiğini hissetmiş. Bu keşfinden sonra, seramiğin narin ve kırılgan yapısına ayak uydurmanın verdiği disiplin ile arındığı ve kendini çok daha iyi hissettiği hayatının seramikten sonraki döneminde, bu zanaatın enerjisini başkalarına da öğretmeyi kendine görev edinmiş.
Kişisel merakı ile eğitimini alıp önce kendi kullanımı için seramikler üreten Bozüyük, Etiler’deki atölyesinde sevdiği işi yapmaya devam ediyor. Bir yandan da seramik öğrenmek isteyenlerle atölye çalışmaları yapıyor.
Hayallerinizi ellerinizdeki çamurla üç boyutlu hale dönüştürmek isterseniz, seramik zanaatını tüm ruhuyla icra eden Tülin Bozüyük’ün kapısını gönül rahatlığıyla çalabilirsiniz.
Studio Masterpiece, biri ressam biri avukat iki arkadaş tarafından kurulan ve pek de benzeri bulunmayan bir sanat evi. İnsanlara bir günlüğüne dahi olsa keyif dolu bir sanat deneyimi yaşatma mottosuyla yola çıkan Studio Masterpiece, neredeyse ayın her gününe sanat dolu bir atölye sığdırmayı başarıyor.
Resimden heykele, mozaikten kaligrafiye, ebrudan çiniye ve seramiğe kadar aklınıza gelebilecek her türlü yaratıcı zanaatı öğrenmenize imkan sunan Studio Masterpiece, hayata mola vermek ve elini biraz olsun sanata bulaştırmak isteyen herkes için sayısız kursun yanı sıra gündelik sanat atölyeleri ile de herkesi yaratıcı olmaya çağıran bir atölye.
Türkiye’nin en kapsamlı yiyecek-içecek eğitim merkezi olan MSA, City & Guilds tarafından dünyanın en iyi iki aşçılık okulu arasında gösterilen, anlayacağınız yaptığı işin hakkını veren bir akademi.
T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir özel okul olan MSA, birikimini ve bilgisini sadece öğrencileriyle değil herkesle paylaşmaya açık bir okul.
Profesyonel aşçılık ve profesyonel pasta-ekmekçilik eğitim mutfakları, uygulamalı barmenlik ve miksoloji sınıfı ile özel tasarlanmış şarap mahzeni, kahve eğitimi sınıfı, seminer odaları, Türkiye’nin ilk ve tek mutfak oditoryumu, ‘Yeme – İçme Konulu Uzmanlık ve Nadir Eserler Kütüphanesi’ ve yiyecek – içecek tarihi konusunda özel bir koleksiyona sahip müzesi ile MSA, Türkiye’de kendi alanında ilk ve hala tek.
Gastronomi meraklıları için bir cennet, diğerleri içinse eşsiz bir deneyim niteliğinde olacak sayısız workshop’u ile MSA, mutlaka uğramanız gereken bir atölye.
Kurumsal hayattan bunalmış ve şehrin keşmekeşinde kendine vakit ayırmak için bir an durup düşünmüş olan Lara Talvi’nin projesi Make My Day, şehir mağdurlarına birçok kaçış planı sunuyor.
Kaliteli vakit geçirmek, kendisine vakit ayırmak ve üretmek isteyenler için birbirinden keyifli atölyeler yaratan Make My Day, doğal ruj yapımından çanta tasarımına, punch atölyesinden doğal sabun yapımına kadar çeşitli ve heyecan verici workshoplara ev sahipliği yapıyor.
Make My Day’in sayısız atölyesinden biri mutlaka dikkatinizi çekecektir.
Tutku ile yaratmayı seven herkese kucak açan Mae Zae, kendi tabirleri ile bir ‘yaşam merkezi’. Dolayısıyla yaşama dair her şeyi onların çatısı altında bulmak mümkün. Tabi burada yaşamı nasıl tanımladığınızın önemi var. Eğer “hayat dediğin şey tutku doludur, ilhamla renklenir, üreterek paylaşılır” diyorsanız, Mae Zae ruhunuzu afiyetle besleyebileceğiniz bir yer.
Mae Zae’nin kalıpları yok. Lifestore konsepti de onun DNA’sına uyuyor, ilhamınıza ellerinizle hayat vereceğiniz çeşitli atölye çalışmaları da…
Her hafta sonu mutlaka bir atölyeye denk gelebileceğiniz Mae Zae’de kalbiniz ne için çarpıyorsa, tutkunuz hangi yöne doğru alevleniyorsa onu yaratıcı bir projeyle dönüştürebileceğiniz bir aktiviteyi mutlaka bulabilirsiniz.
Mae Zae’nin yaşam dolu etkinliklerine ve atölyelerine Karaköy’deki merkezinde her daim katılım sağlayabilirsiniz. Ancak bu yaz aylarında İstanbul’dan Ege kıyılarına kaçanlardansanız, Mae Zae’nin İzmir’deki Club Marvy’de de yazın workshop’lar düzenlediğini bilmeniz de fayda var. Masmavi Ege denizinin karşısında sanata bulaşmanın da tadı ayrı bir güzel olacaktır.
Sulu boyanın en büyük özelliği şeffaf olmasıdır. Bu nedenle çizgilerin kalınlığı, renklerin koyuluğu çizenin elinin insafına kalır. Resmin ruhu olan ışık ve gölgelerin kullanımı ile bir formun kompozisyonunu yaratmak için sağlam bir yol haritası izlemek gerekir. Bu yol haritasını çizmek ve üzerinde ilerlemek isteyenlerdenseniz, Ahmet Öğreten’in Watercolor İstanbul atölyeleri tam size göre!
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunu Öğreten, hem manzaraları hem de kafanızdaki kompozisyonu suluboya ile nasıl yorumlayıp sentezleyeceğinizi ve çeşitli teknikler ile farklı çalışma biçimlerini öğrettiği atölyeleriyle İstanbul Tasarım Merkezi’nde resim meraklılarını ağırlıyor. Seviyeniz ne olursa olsun, resim yolculuğunda rehberinizin yanında olacağı bu atölyelerde yaş sınırlaması ve bitiş tarihi yok. Çünkü bir sanatçının gelişimini sınırlandırmak da nesi?
Bu içeriğin güncellendiği tarih 24/10/2019 16:56
Leave a Comment