Geçtiğimiz günlerde Avrupa’da da adından söz ettiren sevgili Mesut Öztürk ile hayatı, işleri ve seramik sanatı üzerine konuştuk.
Mesut bize biraz kendinden bahseder misin?
1989’da Bulgaristan’da küçük bir kasabada doğdum ve aynı yıl ailemle birlikte Türkiye’ye göç ettik. Göçmenlik bir süre daha devam etti, birkaç şehir gezdikten sonra üniversite için İstanbul’a geldim ve 10 yıldır buradayım.
Mimarlık okudum ve mimarlık tarihi yüksek lisansı yaptıktan sonra bir süre mimar olarak çalıştım. Şehir planlaması doktorasını bırakıp seramik yapmaya başladım. Ayrıca Bilgi Mimarlık’ta çeşitli derslere giriyorum.
Çamur nasıl hayatına girdi? Ve sana neler hissettiriyor?
Çocukluğumdan beri bireysel olarak yaptığım yaratıcı üretimleri seven biri olarak bir süredir içinde bulunduğum uğraşlar bu yanımı beslemediği için bir arayış içindeydim. Doktorayı bırakmam bu arayışı hızlandırdı ve seramiğe başlamamla şimdilik sonuçlandı.
Seramik yaparken iyi hissediyorum, meditasyon gibi geliyor, hatta şimdiden seramikten önce ne yapıyordum diye düşünüp şaşırıyorum.
Seramikte çok farklı bir tarzın var, ‘Halka‘ serisi senin imzan diyebilirim sanırım? Mimarlık mesleğinin bu tasarımlar üzerinde etkisi var mı?
Halka serisi şimdilik benim imzam, daha ne kadar devam eder bilmiyorum ama bir süre sonra yeni projelere de başlayacağım. Belli bir üslubu devam ettirmenin önemli olduğunu düşünüyorum ama üretmeye devam edebilmek için de heyecan duymaya ihtiyaç var. Yaratma heyecanımı kaybetmeden bu seriyi üretebildiğim kadar üreteceğim.
Üretim ve tasarlama süreçlerinden bahsedebilir misin? Nasıl bir yolculuktan geçiyor ürünler?
Aslında tasarlama sürecinin önemli kısmı işin başındaydı. Başta Akdeniz ve Anadolu medeniyetlerinin medeniyetlerinin yarattığı ürünlerin formlarının soyutlamalarından bir tasarım grameri yarattım. Şimdi yaptığım şey bu gramerden ne kadar farklı tasarım üretebilirim diye denemeye devam etmek.
Sürekli eskiz yapıyorum, defterlerim halka vazo çizimleriyle dolu, belli zamanlarda da bu çizimleri tarayıp üretmeye değer olanlara karar veriyorum ve üretmeye başlıyorum. Genellikle gece çalışıyorum, stüdyomla evimin aynı yer olmasının böyle bir avantajı da var, istediğim saatte çalışabiliyorum.
Peki çalışırken müzik dinler misin veya olmazsa olmazların neler? Stüdyonda nasıl bir ortamın var?
Radyo dinlemeyi severim. Çalma listesi hazırlamaya hem üşeniyorum hem de kendi hazırladığım listeleri dinlemek ilginç gelmiyor. Oysa iyi bir radyo dinliyorsanız birisi sizin için liste yapıyor, müthiş bir şey. Fip, Radio Swiss Jazz ve Babylon favorilerim. Bazen de hazır listeleri dinliyorum, özellikle erken dönem Jazzy Hiphop listelerini seviyorum.
Sana neler ilham veriyor?
Halka serisindeki ilhamım daha çok arkeoloji müzeleri ama genel olarak ilham bulduğum şeyler farklı şehirler veya yaşadığım şehrin yeni yerlerini görmek. Özellikle İstanbul gibi kaotik şehirlerin çeşitliliği çok ilham verici. İyi tasarlanmış mekanlar da hayal gücümü tetikliyor. Ricardo Bofill, Carlo Scarpa, Aldo Rossi gibi mimarların yarattığı şiirsel mekanlar ile eski sosyalist ülkelerin brutalist devlet yapılarından çok etkileniyorum.
Elde üretime çok değer veriyorum, makers röportajlarının çıkış noktası da ekip olarak el emeğine olan bu hayranlığımız aslında… Sen bu konuda neler düşünüyorsun?
El ile üretmenin insanın evrimsel süreçte ayrılmaz bir parçası haline geldiğini, son yıllarda el üretimi ile aramıza mesafe girmesinin bizi mutsuz ettiğine inanıyorum. El üretimini üretici olarak da kullanıcı olarak da önemsiyorum. Üretmesi huzur verici, kullanması da seri üretim bir ürüne göre daha keyifli ve ilham verici. Kullandığınız ürünün arkasında birisinin tutkusu olduğunu bilmek iyi hissettiriyor.
Paris’te katıldığın bir sergi oldu son dönemde, biraz da güzel sürprizlerle sonuçlandı sanırım 🙂 biraz bahseder misin bize?
Eylül ayında Paris Tasarım Haftası kapsamında 1000 Vases adlı sergiye katıldım. Her tasarımcının beş adet vazoyla katıldığı bir sergiydi. Ben bir köşede şarap içerken Jacquemus gelmiş ve beş vazomu birden satın almış. Sonradan tanışmaya ve teşekkür etmeye yanına gittim, vazolarımı çok sevdiğini söyledi. Şu anda yeni açtığı restoranı Oursin’de sergileniyor vazolar.
Yakın zaman önce de özel bir etkinlik yaptınız Jacquemus ile, Öncelikle tebrikler, ne büyük başarı! Biraz bahseder misin?
Teşekkür ederim. Jacquemus, markasının 10. yılı sebebiyle iki gün süren bir etkinlik düzenledi Paris’te. Markanın on yıllık serüveni boyunca ürettiği ürünlerden seçme bir koleksiyon satıldı, aynı mekanda koleksiyona paralel olarak da 1000 Vases küratörlüğünde bir vazo seçkisi yer aldı. Ben de seçkideki tasarımcılardan biriydim, 10 tane vazom sergilendi ve satıldı.
Eğitimler verdiğini de biliyorum, hangi alanlarda çalışıyorsun? Seramikle ilgili eğitim planın var mı?
İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık fakültesinde mimari tasarım dersine giriyorum, önümüzdeki dönem de tasarımla seramik üretimini kesiştiren bir seçmeli ders açacağım. Onun dışında stüdyomda seramik atölyeleri düzenliyorum ama seramik hocasıyım diyemem, katılımcılarla hep beraber öğrenerek üretiyoruz.
Seramik dışında neler yaparsın, hobilerin sevdiğin şeyler nelerdir?
İstanbul’da yaşıyorsanız ve iki farklı isle uğraşıyorsanız başka bir şeye pek vaktiniz kalmıyor, o yüzden bu aralar başka bir şeyle ilgilenemesem de iyi filmler izlemeyi ve roman okumayı çok severim. Film festivalleri yılın en sevdiğim dönemleridir ve yanımda kitap olmadan bir yere gittiğimde tedirgin hissederim.
5 sene sonra nerede hayal ediyosun kendini ne nasıl ürünler yapıyor olmak isterdin?
6 aydan uzun plan yapamıyorum, yapsam da muhtemelen sıkılır ve değiştirmek isterdim. Zaman kısıtlaması olmadan seramikle ilgili önemsediğim hayallerimden birisi kentsel bir mekanda sabit bir işimin yer alması. Bir duvar panosu, heykel veya yerleştirme olabilir.
Ürünlerine ulaşmak isteyenler ne yapmalı?
Ürünlerime ulaşmak isteyenler instagram’dan mesaj atabilir. Websitesi de var ama tüm talepler Instagram üzerinden geliyor. İş yapmak için instagram’ı e-mail’imden daha çok kullanmam bayağı ilginç aslında. Bunun dışında işlerim Mae Zae, Northfox, Tom Tom Sokak no: 10’da satılıyor. Yakında İstanbul, Eskişehir, Milan, Brüksel ve Paris’te çeşitli mağazalarda da yer alacak. Çizimleri biten yeni koleksiyonum da yakında fırına girecek 🙂
Peki son olarak bizimle #denemenlazım önerilerini paylaşır mısın?
Bu önerilerin hepsi bağlama göre değişir ama bana seramiğe başlama cesareti verdiği için Yaratma Cesareti – Rollo May, bulunduğumuz ülkeden beslenerek evrensel üretim yapma ilhamı verdiği için tüm Nuri Bilge Ceylan filmleri, radyo dinleyen biri olarak müzik önerisi yapmasam daha iyi ama radyo önerisi verebilirim: Fransız devlet radyosu Fip, seyahat önerisi olarak da kışlık yerlere yazın gitmeyi, yazlık yerlere de kışın gitmeyi öneririm. Yazları yemyeşil olan kayak merkezlerinde yürüyüş yapmak ve yüksek sezonda aşırı kalabalık olan Yunan adalarının kışın tadına varmak çok zevkli.
Yorumlar