1997 yılında evinin merdivenlerinde hayatını kaybeden Gianni Versace’nin ölümünün ve katilinin merak uyandıran hikayesini keşfettiniz mi? “American Crime Story”, ikinci sezonunda şok edici bir cinayetin tozları arasında bir katilin öyküsünü, medyanın ve şöhretin yok edici yüzünü dramatik ama gerçekçi bir anlatımla paylaşıyor.
Yapımcı, yönetmen ve senaryo yazarı Ryan Murphy ilginç bir sinematografiye sahip. Her projesinde farklı bir türün kapısını çalmaktan çekinmiyor; korku, müzikal, komedi gibi pek çok farklı alanda birbirinden başarılı işlerin yaratıcısı. “Suç antolojisi” olarak nitelendirilen “American Crime Story”nin yeni sezonunu 2018’de seyircilere hediye etti;
Gianni Versace’nin ölümüyle başlayan ve bir seri katilin oluşumunu adım adım izleten “The Assassination of Gianni Versace”. Emmy ve Altın Küre ödül törenlerinden “En İyi Mini Dizi” ve “En iyi Erkek Oyuncu” ödülleriyle eve dönen dokuz bölümlük dizi gerilim, merak ve bir seri katilin oluşumunun ardındaki dinamiklerin ustaca çözümlenişini vaat ediyor.
Bir tutam Versace, tüm detaylarıyla Cunanan!
“Adagio in G Minor” eşliğinde, Gianni’nin muhteşem malikanesini, güneşli bir güne başlamasını, keyifle kahvaltı yapmasını, sevgilisinin yanağına son kez olduğunu bilmeden dokunmasını, dergilerini almak için gazeteciye uğramasını ve evinin merdivenlerinde son nefesini vermesini izleten açılış sahnesinin ardından dokuz bölümlük sezon bir çırpıda bitiveriyor.
Versace’nin renkli dünyasının arka planında hastalığını, Donatella’yı yetiştirme ve kontrol etme çabasını, sevgilisinin çok eşli tabiatıyla baş etmeye çalışmasını ve günün birinde çok sevdiği evinin merdivenlerinde Andrew Cunanan tarafından öldürülüşünü izliyoruz.
Versace’nin ölümüyle başladığımız hikayede aynı zamanda ters bir kronolojik sırayla, Miami’de polisten kaçmanın yolunu arayan Andrew’un aşık olduğu adamı ve en yakın arkadaşını kıskançlıktan gözü dönüp öldürmesine, zengin erkeklerle birlikte yaşayarak hayatını sürdürmeye çalışmasına ve lüks zevklere düşkünlüğüne, dolandırıcı babasının istismarı ve psikolojik baskısıyla Andrew’u mahvetmesine de tanık oluyoruz.
Dizinin ismi, Versace’nin hikayesini izleyeceğimizi düşündürse de dokuz bölüm boyunca Cunanan’ın hayatında yol alıyoruz aslında.
Suikast mi, cinayet mi?
Dizinin “Gianni Versace suikasti” olarak isimlendirilmesinin sırrı Ryan Murphy’nin bakış açısında gizli. Ryan Murphy, Cunanan’ın Versace’yi öldürmesini politik bir cinayet olarak tanımlıyor. Cunanan, istediği hayata kavuşmasını engelleyenleri, onları utandırmak, sakladıkları kimliklerini deşifre etmek ve ulaşamadığı parıltılı hayatı sürdürdükleri için cezalandırmak amacıyla öldürüyor. Bu durum, Versace’nin ölümünün Murphy tarafından “suikast” olarak değerlendirilmesini açıklıyor.
Öte yandan, diziyi yalnızca gerçek olayların ustaca çekilmiş bir anlatımına indirgemek haksızlık olur. Ryan Murphy her bölümde medyanın yok edici gücünü, ötekileştirilip görmezden gelinmiş insanların ölümünün umursanmamasını, şöhretin ötekileştirilen insanlar için nasıl bir koruyucu kalkan görevi gördüğünü neredeyse her sahneyle, içinize işleyecek biçimde anlatıyor.
Ryan Murphy “American Crime Story” ile sistemin düzgün işlemeyen çarklarını eleştirmeyi görev ediniyor; ancak antolojinin ilk sezonunda yer alan O.J. Simpson vakasıyla kıyaslanınca ““The Assasination of Gianni Versace” dozu yükselmiş dramatik anlatımı ve sertleştirilmiş mesajlarıyla dikkat çekiyor. Henüz izlemediyseniz harika bir seyirlik ile karşı karşıya olduğunuzu bilin. Ancak aklınızda olsun, dokuz bölümün ardından Gianni ve Andrew’un çarpışan hikayelerinin etkisinden uzun süre kurtulamayacaksınız.
Yorumlar