Mizah ama alışık olmadığınız derinlikte… Karikatürist Cem Güventürk ile yolculuğunu ve yaratım sürecini konuştuk.
Seni biraz tanıyabilir miyiz ? Cem Güventürk kimdir, neler yapar ?
En sevdiğim soru bu, benim de kendime sıklıkla sorduğum kimim ben ne yapıyorum gibi şeyler.
Otobiyografik olarak cevabım; 1989 İzmir doğumlu, hep kalemle kağıtla haşır neşir olmuş biriyim. 2011’de Anadolu GSF Çizgi Film Animasyon bölümünden mezun oldum, çeşitli post prodüksiyon şirketlerinde konsept tasarımcılık yaptım, 2014’den beri de profesyonel karikatüristlik yapıyorum.
Karikatür sanatçısı olma yolculuğun nasıldı, biraz anlatır mısın ?
Bu çoğu yazar çizer için hep zorlu bir süreç olmuştur, çünkü karikatür dergilerine dahil olabilmek kabul edilebilmek hayli sıkıntılı geçen bir evredir. Dergiler kendi içlerinde konservatif bi yapıya sahip, çok fark yaratan bir tarafınız olmadığı sürece dahil olmanız zor yerler. Okuyucu tarafı da öyle, onlar da yeni bir çizer ve yazara karşı kapalı ve önyargılı olabiliyorlar. Dergiye dahil olma sürecim uzunca bir süreyi kapsadı.İlk karikatürüm 2009’da penguen’in amatör sayfasında yayınlanmıştı, profesyonel köşe çizmeye başladığımda yıl 2014’dü.
Biz dergilerin kadrosuna dahil olma sürecini biraz Fight Club’a girişlere benzetiyoruz. Çok uzun, sıkıntılı ve mental anlamda yorucu oluyor, en önemlisi de bir dergiye dahil olmak istediğiniz zamanlar genelde ilk gençlik yıllarına denk geliyor, ve bu o dönemdeki olduğunuz kişi için durumu iyice zorlaştıran bir nokta. Daha sabırsız, daha kolay demotive olabilen bi zamandasınız ve bu iş kendi içinde çok fazla hayal kırıklığı barındırıyor.
Sonuçta yaptığınız beğeniye ve yeteneğe dayalı bir şey, mizah dergileri serttir, usta çırak ilişkisinin yürürlülükte olduğu ve kovulduğunuzda “Biz sizi ararız”dan daha üzücü şeyler duymayı göze almanız gereken yerlerdir. Benimki de böyle bir süreçti; aramızda konuştuğumuzda çoğumuzunki benzer hikayeler aslında, hep böyle olmuş hepimiz böyle bir tedrisattan geçmişiz, bu da zaten işin bir parçası haline gelmiş gibi.
Çizim yeteneği sende hep var mıydı, yoksa sonradan mı ortaya çıktı ? Karakterler ve hikayeler biryerlerde seni bekliyor muydu ?
Çizmediğim bir dönemi hatırlamıyorum, hep bir şekilde elimde kalem, kağıt,fırça, boya oldu. İfade etmek, anlatmak istemekle alakalı. Lisede kısa bir süre, ailem her geleneksel türk ailesi gibi acaba bir doktorluk, mühendislik falan mı denese gibi bir düşünce balonu geliştirdi ama dershaneden gelen dokunaklı sonuçlarım bu balonu çok uzun süreli yapmadı, çabuk patladı ve “neyse sanat yapsın bari napalım artık” gibi bir şeye dönüştü.
Karakterler ve hikayeler hep oradaydı, sadece ben onları ortaya çıkaracak potansiyeli ve cesareti taşımıyordum. Dünya zor bir yer, olduğun kişi olabilmek için sevdiğin şeyleri yapabilmek için hayli zor, ben bir risk aldım ve işe yaradı.
Bir karikatürün yaratım sürecini anlatabilir misin ? Hikayeye göre mi çiziyorsun yoksa beraber mi ortaya çıkıyor ?
En sıkıntılı süreçlerden biri de bu, çünkü haftalık bir tempo, sporculuğa çok benziyor, sürekli antrenmanlı olman gereken bir alan. Yalnız bir iş, uzun, sıkıcı ve yorucu düşünsel bir yolu var ve bunu bir daha yapabileceğinin hiçbir garantisi yok. Her hafta bu yazıp çizdiklerin son şeyler gibi, korkutucu bir iş aslında.
Genelde elimde hafta boyunca biriktirdiğim doneler oluyor, bu yaşadığım, anlatmak istediklerim, gözlemlediğim şeylerden oluşuyor ve bunu bir karikatür fikrine dönüştürüp çiziyorum. Yani genelde önce fikir oluyor elimde, sonra onları nasıl ifade edebileceğimle ilgili eskizler, denemeler, renk ve form çalışmaları yapıyorum. Çoğu zaman işleyiş bu yönde ama; çizerken eklediğim, hem fikre hem de çizime dair şeyler de oluyor.
Nelerden ilham alıyor ve besleniyorsun ?
Her şeyden, karikatüristliğin güzel ve zor tarafı da bu bence; her üniteden sorumlu olduğunuz bir sınavda gibisiniz, sizin dışınızda kalan, onun hakkında bir şey bilmenize ve değinmenize gerek olmayan tek bir konu yok. İlgili ilgisiz her şeyi okumaya izlemeye takip etmeye çalışıyorum. Bu iş son on sene zihnimi dev bir çöplüğe dönüştürmeme sebep oldu, ama o çöplükten bir şeyleri bir araya getirerek, bazı sebep sonuçlara dayandırarak saptamalar yapıyorsunuz, karışık bir akıl, biraz delilik bu işi yapma tarifinin başında geliyor.
Bazen güzel bir kılıf da oluyor bu; atıyorum hoşuna gittiği için izlediğin yetenek, kadın, evlendirme programlarına “ben şu an ar-ge yapıyorum” diye geçiştirebiliyosun. 🙂
Senin sıra dışı bir çizim tarzın var, bu değişik tarz nasıl algılandı ilk başlarda ?
Çok zordu kesinlikle, bakıp nefret ettiğini söyleyenler, yakın çevremden “normal çizdiğin gibi çizsene bu ne böyle” diyen bir sürü kişi vardı. ama sanat böyledir, kırıla kırıla ilerler, gelişir baştan beri bunu savunuyordum. Yeni formlar, yeni ifade biçimleri bulmak, daha deneysel daha içten şeyler yapmak istiyordum, bu özgürlüğü hissettikçe beni daha çok yansıtan şeyler yaptığımı fark ettim.
Şanslıyım ki çok vizyoner ve ileri görüşlü ustalarım oldu dergilerde, hiçbir zaman desteklerini bırakmadılar ve inandılar, ben de yapmak istediğim şeyi daha ileriye taşımak için gayret ettim ve çalıştım, okuyucu da zamanla ısındı ilginç ve güzel bir kimya oluştu aramızda.
Açıkçası şahsi favorim, “barışıyorum” : ) Birçok kişiye de iyi gelmiştir diye düşünüyorum. İfade ettiklerin ve bakış açın çok samimi, kendimden birşeyler bulduğum kitaplar gibi biraz… Sen nasıl tepkiler alıyorsun ?
‘Barışıyorum’ geçen aylarda KAFA dergisinde çizdiğim ve benim de çok içime sinen bir öykü oldu. Yaptığım işleri günlük tutmak gibi görüyorum, hissettiğim üzerine kafa yorduğum şeyleri ifade etmeyi şiar edindim kendime diyebilirim. Çünkü karikatür bir dil, her ustam bunu söyledi ve ben okuyucuya bir şey söylüyorum, bu çok önemli bir fırsat.
View this post on Instagram
Aslında okuyucuyla arkadaş oluyorsunuz, bir şeyler söyleme fırsatınız var ve ben bu fırsatı sadece onları güldürerek yapmak istemiyorum, çünkü kendi en iyi arkadaşlarım da beni sadece güldürenler değil, yeri geldiğinde eleştirebilenler, kızabilenler, ortak bir şeyler paylaşabildiklerim. İlk karikatürümden bu yana yapmak istediğim hep bu oldu, uzun vadede aslında tehlikeli bir durum çünkü kendini çok fazla açık ettiğin bir tarz.
Oldukça derin bir tarafı var karikatürlerinin, müzik ve edebiyatın gücünü çağrıştıran cinsten… Hadi bizimle favorilerini paylaş, kitap albüm… ?
Çok geniş bir spektrumda bir sürü farklı tarz ve disiplinden şeyler okuyup dinliyorum. Film seçkilerim de öyle, evimde bağımsız Kuzey Avrupa sinemasından da, 80’lerin b-rated VHS korku filmlerinden örnekler de var. Bu çeşitliliği seviyorum, eskiden ansiklopedi okurdum, internetin bu denli yoğun kullanılamadığı dönemde, günün bir vaktinde ansiklopedileri okurdum.
Hemingway, Fowles çok seviyorum, O’Henry’nin öykülerini, Lautreamont şiirlerini, Basquait’nin resimlerini, Hal Ashby , Wes Anderson, Haneke filmlerini sayabilirim. Müzikte de deneysel şeyleri Beastie Boys’u, Dead Kennedys’i, Jedi Mind Tricks’i, ana akımdan Travis Scott’ı seviyorum dinliyorum.
Kitaplarından da bahsedebilir miyiz biraz ?
Profesyonel kariyerimin ilk senesinden itibaren haftalık çizdiğim şeyleri bir kitapta topladım, bunlar “Çünkü Bir Anlamı Vardır”, “Yine Öyle Hissettiğinde” ve “Sanki Sen Aynı Ben” isimli üç ayrı kitap oldu. İşlerimi kitaplaştırma fikrine bu sene itibariyle son verdim. Sanki Sen Aynı Ben bu serinin son kitabı olacak, tadında kalmasını istiyorum. Belki ileride öykülerden oluşan ya da bir çizgi roman şeklinde bambaşka bir hikayeyi kitaplaştırabilirim, ama derleme karikatür anlamında başka bir kitap yapmak istemiyorum.
Gelecek için hayallerin planların neler ? 5 yıl sonra nerede ne yapıyor olmak istersin ?
Resim yapmak olabilir, karikatür aslında bunun küçük denemeleri gibi, ifade ettiğim şeyleri daha geniş kanvaslarda daha farklı formlarda ifade etmek istiyorum. Karikatür benim için güzel bir sıçrama tahtası oldu; şekil ve anlatım zemininde naçizane farklı şeyler yapabilmiş olmak beni iyi hissettiriyor bunu daha farklı disiplinlerde de denemek, kendime meydan okumak istiyorum.
Bu tabi ki karikatürü bırakacağım anlamına gelmiyor, ama farklı alanlarda neler yapacağımı bilmek deneyimlemek istiyorum. Sinemayı da çok seviyorum ve yakınen takip ediyorum; belki bir fikri senaryolaştırabilirim, sinemayla yakın temasta olmak istediğim bi gelecek planım da var.
Son olarak, yaratmaya dair hevesi, yeteneği ve isteği olan okuyucularımıza önerilerin var mı ?
Lautreamont’un bu konuda “elinde bir bıçakla kafanın içindeki düşünceleri deşip çıkartmak kalbini deşmekten daha çok cesaret isteyen bir şeydir” gibi bir cümlesi vardı. Cesur olmak gerekiyor, herkesin farkında olmadığı veya farkında olmak için yeterince cesur olmadığı bir yeteneği, yapmak istediği bir şeyi vardır diye düşünüyorum. Bana genç okuyuculardan gelen sorular da bu yönde oluyor.
Anlatma ifade etme cesaretini gösterebildiğimiz şeylerde mutlu da oluyoruz, bizi biz yapan şeyler onlar çünkü ve kısa vadede de olsa aslında kendi kişisel tarihimizi yazıyoruz, bunu epik bir şeye dönüştürmek bizim elimizde, çünkü tarih de böyle hep cesurları yazıyor. Özellikle sanat alanında böyle zaten; içinizde ifade etme ihtiyacınız varsa onu baskılamanız süspanse etmeniz çok zor, o bir yerden çıkıp patlak veriyor zaten, onu özgür bırakmak kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik.
Yorumlar