İstanbul’da olup sizi farklı bir ülkedeymiş gibi hissettirecek ve mutlaka ziyaret etmenizi önerdiğim 4 farklı dokuda mekanı sizler için listeledim.
Ayaspaşa Rus Lokantası
Gümüşsuyu’ndaki bu küçük lokanta Macar göçmeni Judith Krischanovski ve Beyaz Rus Kocası tarafından 1943 yılında hizmete açılmış. Beefstrogonofu, Viyana usulü şnitzeli ve menüdeki birbirinden lezzetli Rus mezelerini ev yapımı sarı votka eşliğinde kesinlikle denemeniz lazım. Cuma ve cumartesi günleri canlı müzik de var. Hatta piyanonun başına ilerleyen saatlerde siz bile oturabilirsiniz!
Patisserie de Pera
Pera Palace Hotel’in içinde bulunan bu Fransız pastanesine girdiğiniz an Paris’e ışınlanmış gibi hissedeceksiniz. Birbirinden çeşitli Fransız tatlılarının bulunduğu dolaba göz atmayı ihmal etmeyin. Yüksek tavanlı tarihi pastanede zarif çay takımlarıyla bir 5 çayı yapmalı.
Chalet
Swissôtel the Bosphorus’un bahçesinde Isviçre’den getirilmiş bir dağ evinin içinde bulunan restoran. Yanan şöminenin yanındaki masaya oturduğunuzda inek motifli tabaklarla fondunuzu yiyip şarabınızı yudumlarken, yöresel kıyafetler giymiş personellerin tatlı ilgisiyle adeta İsviçre Alpler’inde hissedeceksiniz. Burasının sadece kış aylarında hizmet verdiğini de unutmayalım.
Oplevelse
Kurtuluş’un Danimarka konseptli kafesi. Hygge kültürünü içeri girdiğiniz an hissedebilirsiniz. The Coffee Collective kahvesiyle beraber çörek çeşitlerini ya da smorrebrodlerini denemeniz lazım. Evcil hayvan dostu bir yer ve kitap okumak ya da ders çalışmak için asma katı harika.
Yorumlar