Vozmos – Evren Demirkutlu

Dikkat, bu tasarımlar Sokrates veya Demokritos’un moleküllerini içeriyor olabilir!

Çünkü ağaçlarını binlerce yıllık kadim Trakya ormanlarından topluyorlar. Hiçbir tasarım için canlı ağaç kesilmiyor. Trakya köylerinde, her sene köylülerin yakacak olarak kullanmaları için ormandan kendilerine belirli yerler verilir ve bu yerlerdeki ağaçlar gözetim altında budanarak hem ormanın daha sağlıklı büyümesi, hem de köylülerin yakacak ihtiyacını gidermeleri sağlanırmış,Vozmos bu budanmış ağaçlar arasından özenle seçim yaparak uygun şartlarda kurumaları için hazırlıyor. Daha sonra hazır olduklarında tasarımlarında kullanıp, kim bilir hangi mevsimi, hangi hikayeyi taşıyan bu büyülü molekülleri sizin evinize, boynunuza taşıyor.

Doğayı bizimle buluşturan Vozmos’un kurucusu Evren Demirkutlu ile doğa, el işçiliği ve tasarım üzerine konuştuk.

 

Kimdir Evren? Doğa aşığı bir adam olduğunu tasarımlarından bariz şekilde anlıyorum ama ne okudu, Vozmos’a kadar neler yaptı?

Aslında Halkla ilişkiler ve Reklamcılık okudum ancak okulumu son senesinde bıraktım. Okul hayatım boyunca ajanslarda, kurumsalda çalıştım. Yazarlık, Senaristlik, Halkla İlişkiler yaptım. Okulla aram hiçbir zaman iyi olmadı zaten ama üniversitede okulla başında yaşadığım sorunlar iyice soğuttu beni ve zaten çok az uğradığım okul hayatımı sonunda tamamen bitirmiş oldum.

 

Kurumsal sektörü sevemediğin ortada, biraz sevmeme sebeplerinden bahseder misin? Belki, okurlarımız arasında “ İşte bu!” diyerek üçüncü gözü açılan bir kurumsal olur. 🙂

Kurumsal sektör muhakkak sürekli olarak yürümesi gereken bir sektör ancak ben içinde bir şekilde yer alamıyorum. Her şey disiplinli ve kesin olduğu için farklılıklara pek açık bir sektör değil. Bir farklılık getirdiğinizde, yürüyeceğinden emin bile olsanız bunu farkedip, harekete geçecek cesareti ve vizyonu olan insanlara pek rastlayamıyorsunuz. Vizyonlu insanlar bile o rutinin içinde farkında olmadan eriyerek, azalıyor. Orta ve üst kademe yönetimler için konuşuyorum tabi. O en üst, hiç göremediğimiz yöneticilerin vizyonlarının bâki olduğundan eminim 🙂

 

Vozmos nasıl doğdu? İlhamını nereden alıyorsun? 

En son çalıştığım ajansta 1 hafta çalışıp, ayrılmıştım. Bu sefer acele etmeyeyim, düşük maaş da alsam, düzgün insanlarla çalışayım diye iş arayışımı daha dikkatli yapmaya karar verdim ancak bu iş arayışı biraz uzun sürdü. Bu sırada da sağa, sola çalışırken gitmeye fırsat bulamadığım yerlere gidiyordum. Kırklareli’ne dedemin köyüne gittim. Çocukluğumdan beri oradaki kayaları ve üzerindeki yosunları çok severdim. Yüzüklerin Efendisi’nde, Yeni Zelanda’da çekilen koşturmaca sahnelerindeki kayalar gibiler. Daha sonradan 550 milyon yaşında olduklarını ve gerçekten benzemelerinin sebebinin aynı döneme ait olduklarını öğrendim. Bu kayaları ben öylece alıp evime koymak istiyorum, o kadar güzeller. Düşününce el becerim de vardı, ama ufak bir hesap yapınca böyle şeyler için sermaye gerektiğini ve ufaktan başlamam gerektiğini anladım. Hep istiyordum ama şartlar ilk defa bu kadar uygundu ve bi’ cesaret kolları sıvamaya karar verdim.

Tasarımların neden bu kadar etkileyici olduğu ortaya çıktı desene. Peki; Vozmos’un anlamı nedir ve neden Vozmos?

İsmimden dolayı, okuduğumu anlamaya ilk başladığımdan beri mütemadiyen şaşırıyorum evrene. Merak ederek araştırdığım ilk şey ismimin anlamıydı tabi. Sonrasında olaylar gelişti 🙂 Kozmos’u sevdiğim bir harf olan “V” ile başlatmaya karar verdim. Bunda tabi benzersiz olmasını istemem de etkiliydi. Benzersiz derken isim benzerliği yaşanmaması.

 

El işçiliği ile üretim sürecinden biraz bahseder misin?

Öncelikle, yaptığın bir şeyin fiziksel olarak adım adım geliştiğini ve bitip karşında dikildiğini görmenin hazzı bütün ağrılara ve toz yutmalara değiyor 🙂 Ben reçine ve ağaç kullandığım için çok fazla toza maruz kalıyorum. Maske ile korunabildiğim kadar korunmaya çalışıyorum. Evin kapalı balkon gibi bir köşesini atölyeye çevirdim, orada uğraşıyorum. Zor oluyor ama zamanla değişecek diye düşünüyorum.

 

Malzemelerini doğadan sağlıyorsun, canlı ağaçlardan mı? Üretim öncesi süreci bizimle paylaşır mısın? 

Evet tamamen doğadan sağlıyorum. Kesinlikle canlı ağaç kesmiyorum. Hiçbir zaman da kesmedim. Her sene köylülere orman işletmenin gözetimi altında budamaları için yerler veriliyor. Buna da “makta” deniliyor. Bir sene verdiği yeri bir daha 10-15 sene sonra büyüdüğünde veriyor. Yamuk, kurumuş dallar, kurtlanmış ağaçlar budanıyor ve kesiliyor. Hem ormanın sağlıklı kalması, hem de köylülerin yakacak ihtiyaçlarını karşılaması sağlanıyor. Ben de bu dönemlerde gitmeyi tercih ediyorum. Hem o hallerini görmek hoşuma gidiyor, hem de ilham verebiliyor. Daha sonra aralarından işlenebilecek gibi olanları seçip, kurumaya bırakıyorum, yosunlarını topluyorum, seviyorum falan. 🙂

Ağaç zor ve yorucu bir materyal, davulun sesi uzaktan hoş geliyor ama süreçle ilgili en çok dert yandığın durum nedir?

Toz ve talaş. Açık havada çalışana kadar şikayetçi olacağım durum bu sanırım. Ve tabi bazen makinelerin de çalışması gerekiyor ağaç işinde. Bunların da gürültüsü rahatsız ediyor. Ağaç keserken çıkan kokuya bayılıyorum ama zımparalarken aynı şey söz konusu olmuyor maalesef.

Peki sadece takı ile mi hayatımızda olacak Vozmos? İlerde Vozmos’la ilgili planladıkların neler?

Ufaktan lamba ve süs, dekor eşyaları yapmaya başladım ama tabi ileride masa, sehpa, bahçe dekorasyonu veya heykel gibi şeyler de istiyorum. Bunlar tabi daha büyük atölyeye geçince başlayabileceğim şeyler. Oynayamayan gelin “yerim dar” dermiş durumu değil valla, gerçekten sığmıyor yapacağım şey minik atölyeme 🙂

 

Umarım dilediğin gibi bir çalışma ortamına sahip olursun. Seni nerelerde bulabiliriz? Nerelerden takip edebiliriz?

Vozmos.com’da tasarımlar var, “vozmos” olarak da sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yapıyorum. Twitter ve Instagram’da evrendemirkutlu olarak da kişisel şeyler paylaşıyorum.

 

Workshop yapıyor musun? Yapmayı düşünüyor musun?

Henüz yapmıyorum, ileride yapmak istiyorum.

 

Evren Demirkutlu

İstanbul Arel Üniversitesi – Reklamcılık bölümünün 4. Sınıfında işlerine yoğunlaşarak okulunu bıraktı. Çeşitli ajanslarda ve kurumsal şirketlerde görev aldıktan sonra çocukluğundan beri hayran olduğu doğanın güzelliğini herkesin yanında taşıyabildiği, evine koyabildiği bir şeye dönüştürmek istedi ve vozmos markasını kurdu. Markanın logo, sosyal medya gibi dijital taraflarının yanında ağaçların toplanması ve tasarımını da yalnız başına yapıyor.

 

Röportaj: Yağmur Çoban

Yorumlar